İşadamı ve yaklaşan seçimlerde milletvekili adayı olan Servet, gece vakti, şehirler arası dar bir yolda, arabasıyla ilerlemektedir..Gözleri uykusuzluktan neredeyse kapanıyor olsa da, tek başına yaptığı bu yolculuğu sürdürmeye kararlıdır..Bekleneceği üzre, bir süre sonra Servet, kazayı yapmış ve önüne çıkan bir adamı ezmiştir..Adamın öldüğünü ve başka bir arabanın da olay yerine doğru geldiğini gören Servet; olay duyulursa, adaylığının o anda biteceğini de düşünerek, bir an evvel oradan uzamanın, kendisi açısından daha iyi olacağına karar verir..Neticede bu bir kazadır ve olan olmuştur.. Şimdi yapması gereken, parasının da yardımıyla bu işten sıyrılmaktır..Bunun için, hemen aklına gelen kişi, özel şoförü Eyüp’tür.. Hapisteyken maaşının devam edeceğini ve çıktığında da toplu bir para vereceğini vaat ederek, ondan bu olayı üstlenmesini ister..Lise mezunu ancak üniversite sınavını kazanamamış bir oğlu ve yemek fabrikasında çalışan karısından oluşan bir ailenin reisi olan Eyüp; kabul etmese, büyük ihtimal hazır işinden de olacağını düşünerek, bu ahlaksız teklifi kabul eder ve hapse girer..Bir yıl kadar sonra hapisten çıkan Eyüp, önünden demiryolunun geçtiği, ayakta durmaya çalışan, köhne evine döndüğünde; kendisinin yokluğunda, aile fertlerinin hal ve gidişinde, büyük değişiklikler olduğunu fark edecektir..

İçinde bulundukları derme çatma ev kadar sallantıda olan aile birliğini bi şekilde korumaları için, baba Eyüp’le birlikte, anne ve oğlu da aynı zorlu sınavdan geçmek durumundadırlar..Bu sınavdan geçebilmek için; yeni oluşan değişikliklerin ne kadarını görmek, ne kadarını duymak ve de ne kadarını birbirleriyle paylaşmak hususu, büyük önem arz etmektedir..Bireyleri, üç maymunu oynamak zorunda bırakılmış bu aileye, bozuk düzenin yaptıkları; onların, bizzat hatalarıyla kendilerine ettikleri ve kurtulma çırpınışları sırasında, üçüncü kişilere verdikleri zararların birikintisini hangi yağmurlar temizleyebilir ki?.

Nuri Bilge Ceylan’ın yönettiği, Yavuz Bingöl, Hatice Aslan ve Ahmet Rıfat Sungar’ın başrollerinde oynadığı Üç Maymun; iki saat boyunca sorduğu, yanıtlanması cesaret isteyen sorulara verebildiği ya da veremediği cevaplarla, oldukça karanlık, kasvetli bir yapıt..Yönetmenin, bunun öncesindeki bütün filmlerinde gördüğümüz; ailesine ya da ahbaplarına dayanan, oyuncu kadrosu oluşturma alışkanlığı ya da zorunluluğu, bu filmle bitmiş görünüyor..Gayet başarılı da olmuş bu profesyonel kadro, Üç Maymun‘la birlikte, zaten mühim bir potansiyeli olan ‘Ceylan Sineması’nın etki gücüne, önemli bir katkı sağlamış..Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerindeki, o ‘dillere destan’ fotografik kalitenin, Üç Maymun’un, -özellikle- çok gelişmiş dijital özelliğiyle birlikte zirve yaptığını; titiz bir işlemden geçtiği anlaşılan, ‘yakın plan’ ve ‘geniş açı’ kadrajlarla; senaryoyu da destekleyen -etkin- renk seçimleriyle birlikte, mükemmelin yakalandığını söylemeliyim..Her N.B.C. filmi gibi Üç Maymun da, pek ‘açık’ ve kolayca izlenebilir/anlaşılır olmayan anlatımı ve de yapısıyla, izleyicisinden ‘biraz’ çaba istiyor..Cannes Film Festivali’nden ‘en iyi yönetmen’ ödülüyle dönmüş olan, Ceylan’ın -kuşkusuz- bu en olgun filmine, -herşeye rağmen- sinemaseverlerce yeterince ilgi gösterileceğini umuyorum..