tuvalet:insan zekasının üst düzeylere çıktığı ve bazı şeylerinse alt taraflara indiği bir oturma odası.ben zeka kısmı üzerinde durmak istiyorum ve bir tuvalet sefamda aklıma gelenleri paylaşmak istiyorum.hani şu medeniyetler çatışması vardıya ha işte o bencede var.şöyleki bakıyoum avrupa medeniyeti ve asya medeniyeti devamlı bir yarışma içerisinde biri yükselirken diğeri alçalıyor.alın size örnek günümüz.çatışma dediysek illaki sıcak savaşı kastetmediğimi anladınız sanırım.yoksa -şiit osman abi,fiko yetişin lan adamlar bize füze sallıyo .yok böyle bir şey arkadaşlar.soğuk savaş yani.vee emperyasilst düşünce.bence en önemlisi beyinleri sömürmek.geçenlerde hafifte okumuştum aman efendim niye düşünemiyouz.abi öyle şeylerle uğraşıyoruzki artık bilim ilgi alanımızdan çıkmış.e doğal olarak tabi.millet düşmüş geçim dedine abi gel filozofluk yapta diyemiyorsun.zaten biaz düşünenide iftira ve sefaletle bıktırdıktan sonra bas bas bağırıyouz bizde filozof yetişmiyor diye.gazete kaçak elektrik yöntemlerini okudum.sade ben değil mühendisler bile hayret etmiş.nasıl bulmuş bunu bizim millet.bi mecbur kalda bak nasıl bulunuyo.amcam anlatmıştı ne kadar doğru bilemem,almanyada hani şu para atıp içecek falan seçiyonya neyndi onun adı yaa …neyse işte ondan.adamlar açıyorlar içini paraları almak için içerisi ıslak birde olan para çıkan erzağı karşılamıyor.çözemiyorlar işi ilan vermişler bunu yapan kimse ödül koymuşlar abi yani yapana verecekler parayı.tahmin ettiğiniz gibi bizim türk çıkmış.parayı vermişler tabi ama sınırdışıda etmişler.birde şu sağcılık solculuk kavramları var tabi.hani her şey zıddıyla gelişir felsefesinden yola çıkıp iyidir desem.sonuca bakıyorum bize yaramamış.bu kavramlar cemil meriç olsa mefhum derdi.madem cemil meriç dedik şöyle demiş yazar “Sağcı ve solcu gibi sınıflandırmaları hiçbir zaman benimsemedim. Bunlar hakikati kapamaya yarayan uydurmaca mefhumlardır. Bilhassa sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcı solcu ne demek?”ve idolajiler hangi fikri benimsediysek ilahlaştırmışız etrafını tel örgüyle çevirip bir kangalıda nöbetçi dikmişiz.aklıma çanakkale zaferi geldi.millet öyle bir bağlılık içerisindeki o güce kim dayanır.demişler ya bir millet topla tüfekle teyyarelerle değil arasındaki bağlılığın gitmesiyle yıkılır.vel asıl kelam tuvalet diyordum.TBMM’yi kapatıp kocaman bir tuvalet yaptırsak bence daha iyi olur.birde değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen bir madde gettiririz “insanlar günün asgari 1 saatini tuvalette geçirecek”diye sonra varya amerikayı bile sollarız valla..
yorumlar
geldi acil gitmem lazım …
et batırma ortalığı
bizim tuvalette atlastan sözlüğe kadar hersey bilinçli olarak konsol üstüne konmustur:)) gheçirilmek zorunda olunan vakit bi işe yarasın diye…
Aynı çay içmek gibi sıçmak da keyif işidir. Aceleye getirmemek lazımdır.Mekan önemlidir. geniş bembeyaz tertemiz bir tuvalette sıçmak keyif alınmasının bence ilk şartıdır.Okuyacağınız şey light olmalıdır. (mizah dergisi, sinema eki, atlas dergisi olabilir mesela)sayfaları rahatça çevirebileceğiniz bir konsol tarzı eşya işinizi rahatlatacaktır, zira elde tutmak zor olur.yalnız yaşıyorsanız kapıyı açık bırakıp, müziğin-tv’nin sesini açıp tuvaletten dinleme imkanını mutlaka değerlendirin derim. Çay veya bira içilebilir.(Çok tuhaf değil mi? Son derece keyifli bir işi, “sıçmak” gibi kaba çağrışımları olan, küfürlerde kullandığımız bir kelimeyle tanımlamışız… )
* Çoğunlukla Zararsız …
Meshur sozden bahsediyorum, Turkun akli ya hacet giderirken, ya da kacarken gelirmis diyen. Kafiyeye uyduramadigim icin ozur dilerim arkadaslar. Zaten gerek de yok, hepimiz bu torpaklarin cocuklariyiz, leb demeden lebalep durumlari.Eski bir Perihan Magden yazisinda (ilgilenenler radikal arsiv’den aratabilirler) Sayin Magden Turklerden neden filozof cikmadigini tartisiyordu. Vardigi sonuc Turklerin kafalarini toplayacak kadar yalniz kalamadigi idi. Yazida belirttigi, benim de can-i gonulden katildigim uzere bu torpaklarin cocuklari hala kalabaliklar halinde yasiyorlar. Devamli bir seye engaje, birine tesne, olmadi topluca sessiz sessiz kaavelerde beklesen, omrunu afaki islerle topluca heba eden kisileriz. Yalniz kalamiyoruz. Yalniz kalmak isteyeni de anlamiyoruz. Kulturumuz muhabbet kulturu. Okumayarak-degerlendirmeyerek yasiyoruz. Birinden icazet alarak – akil danisarak, birilerini taklit ederek is goruyoruz. Ulkemizdeki kutuphanelerin sayisi 300 iken, kahvehanelerin sayisi 300000 gibi ucuk bir rakammis. Okumak, degerlendirmek yalniz kalabilmeyi gerektirdigi icin kasiyor hepimizi. Okumak yerine konuyu anlatan bir filmi seyretmeyi, muhabbetlere malzeme olabilecek yuzeysel bir iki seyi filmden tirtiklamayi tercih ediyoruz. Ne kadar yuzeysel olursa, o kadar kullanisli…Sevgili Magden bir baska animsamaktan memnuniyet duydugum yazisinda insani Yetilestirmekten bahis acmisti. Buyuk ayak Yeti’nin Himalayalarin tepesinde yasayan bir asosyal hayvan oldugundan bahsetmisti. Bu hayvan insan gorunce korkar kacarmis, yalniz kala kala insandan sogumus. Magden Hanim insanimizin yetilesme yetisini gelistirmemiz gerektigini anlatiyordu. Yetilik bir yana, bizim insan degerlendirme skalamizda muhabbeti koyma suresi diye bir olay vardir. Uc dakikada muhabbet koyan abiler makbuldur. Abiler dorduncu dakikada kolkola giriverir, sirtlarini gostere gostere uzaklasirlar.Halimiz oyle olunca, carsi da boyle oluyor… Bu ahkamimizin basini sonuna baglayip yazimizi noktalayalim. Sevgili bizlerin aklinin calistigi soylenen zaman ve mekan, gorulecegi uzere bizlerin ve de sizlerin tek basina kalabildigi anlar. Yani is tuvalet ambiyansinda veya kacma aninin adrenalin etkisinde degil. Olay yalniz kalabilmede. Atalarimiz Aristo mantigini uygulayip, empirik gozlemleri teoriye cevirmisler ama yeterince test yapilmadigi icin sebepler ve sonuclar karismis. Aynen Aristo’nun coplerin bocuk urettigi sonucu gibi.Yine de atalarimizi kutluyoruz, basarili tespitler. Gelecegin atalarinin yaptigi tespitleri gordukce, yikiliyoruz.
tuvalette geçirilen zamanı keyif olarak algılayanlardandım ve o zamanı mumkun mertebe en iyi şekilde degerlendirenlerden de olduğuma inanıyorum. ama buyuk bir keyifle incelenebilecek konuyu o kadar kotu bir dille ve bir suru dilbilgisi hatası ile kaleme almıssın ki… olmamıs anlayacagın. ancak konu harika…tebrikler.