HERŞEY ATARİ’YLE BAŞLADI
20. yüzyılın tek kanallı, Samantha Fox’lu dönemlerinde (80’ler mevz-u bahis), Voltran ve Kara Şimşekten başka bir eğlencemiz yoktu. Puslu bir kış akşamı ıssız bir mezarlıkta bir araya gelen üç gencin dualarına dayanamayan Zeus, insanoğluna Prometheus’un çaldığı ateşten bile önemli keşfi bahşetti: ATARİ…
Önceleri birkaç mahalli milyonerin Avrupa’dan şımarık oğluna getirdiği şeytan işi alet konumunda olan Atari’nin krallığı, Atari salonu adı verilen sektörün doğmasıyla bozuldu. Evlerdeki Atari’nin favori oyunu yukarıdan geçen gök cisimlerini vuran uçaksavarlar iken, salonlarda ‘PACMAN’ fırtınası esiyordu…
COMMODORE 64
Yıllar geçiyor, gençlik Atari’de uzmanlaşıyordu. ABD’de Silicone Valley (Silikon Vadisi) adlı bir yer kurulmuş, bu ihtiyacı gidermek için binlerce bilim adamı ter döküyordu. Ve o doğdu: COMMODORE 64. Ne ‘Commodore’ ne demek biliyorduk, ne de 64 sihirli sayısının anlamını. Ama hepimiz evdeki kara ‘Atari’ kutularımızı kardeşlerimize hediye edip ondan edindik.
Oyunlar bildiğimiz müzik kasetlerine dolduruluyor, bir kasede birkaç (hatta daha da çok) oyun yükletmek için Kadıköy Yazıcıoğlu Pasajı’nda buluşuyorduk. (Bir de Commodore 64’te kafa ayarı hadisesi vardı. O zamanlar iyi kafa ayarı yapabilen arkadaşlar şimdi ‘mail server’ kuruyor!..) Bu dönemde ise en tutulan oyun, üç karatecinin yanyana durup, birbilerine anlamsızca saldırdığı dövüş oyunuydu. Elbette atarici sektörünün buna cevabı gecikmedi: ‘STREET FIGHTER’
AMIGA 500
Yine de bir şeyler eksikti. Genç beyinlerimiz daha ne eğlencelerin hayalini kuruyor, Commodore’un kafa ayarı bizimkiyle uyuşmuyordu!.. Ve bir sabah o ani haberle uyandırıldım: ‘AMIGA 500’ diye birşey çıkmıştı. Hemen almalıydık. Ancak fiyatlarına yetişemiyorduk. Mecburen mahalledeki zengin çocukla ahbap oluyor, kabız olmasına rağmen maçlarda banko olarak forvete yerleştiriyorduk (Hakan Şükür hadisesi). Böylece Türkiye’de 70’lerden beri devam eden sosyal sınıflar arası çatışma bitiyordu.
Bu yeni dalgaya Yazıcıoğlu’da sahip çıkıyor, disketler orada yükleniyordu. Ve elbette o yılların en büyük eğlencesi mahalle arkadaşları arası ‘SENSIBLE SOCCER’ turnuvalarıydı. Atariciler ise Street Fighter’ın bilmem kaçıncı versiyonun yanına ‘Mortal Kombat’ı eklemekten öteye gidememiş, gençliğin gözündeki cazibesini yitirmişti.
486’LAR
Gençlik ve bilim adamları arasında inanılmaz bir yarış başlamıştı. Biz hayal ediyorduk, onlar yapıyordu. Ancak bir keşif bizim bile hayallerimizin ötesindeydi: ‘486’…
O zamana kadar bilgisayarlar ‘Dos’ta yazı yazmaktan ibaretti ve bunu yapabilene bile mahallenin Neil Armstrong’u muamelesi yapılıyordu. Oysa 486’lar inanılmazdı. Ve bu efsane kendi efsanelerini yarattı: ‘DOOM 2 ve WOLFENSTEIN’. Artık akrabalar, misafirler yüzümüzü göremez olmuştu, zira biz odamızda ‘Nazi katliamı’ yapıyorduk. Atariciler ise bir bir kapanıyordu. Son çare olarak altından porno resim çıkan platformu açtığımız oyunu denediler ama sarmadı. Ülkede bu gelişmeler yaşanırken Yazıcıoğlu’nda tek tük bilgisayar satan yerler açılmaya başlıyordu. (Bu arada 486’lardaki en önemli yeniliklerden biri de oyun oynarken adam gibi sesler duyabiliyorduk.)
PENTIUM II
Büyük bir sektör oluşmuş, yenilikler birbirini izliyordu. Intel firmasının ürettiği Pentium II MMX serisi bize yıllardır beklediğimiz hızı sağlıyordu. Bu dönemde favori oyunumuz ‘FIFA 96’ idi…
VE NİHAYET ‘İNTERNET’
Artık sosyal yapı değişmiş, yıllar yılı Atari’nin evrimini yakından takip ederken mahalle arkadaşlarımızdan uzaklaşmış, şişmanlamaya başlamıştık. Ancak yalnızlığımızı giderecek bir keşfe ihtiyaç duyuyorduk. Dolayısıyla ‘İnternet Devrimi’ (devrim kelimesi abartı değil!) ülkemize ilk olarak ‘Chat’ aracı olarak girdi. Bu yolla arkadaş hatta sevgili bile bulabiliyorduk. Ayrıca bedava indirdiğimiz MP3’ler sayesinde eğleniyorduk (Ama bazı arkadaşları ‘bedava porno siteleri’nde ve ‘mirc scriptler’de kaybettik).
Yıllardır yeraltında saklanan ataricilerde ‘internet cafe’ olarak karşımıza çıktılar. Tabi ‘cafe’ kısmını ‘birşeyler atıştırın’ anlamında değil, ‘para alıyoruz!’ anlamında kullanıyorlardı.
21. YÜZYIL
Aradan bir yüzyıl geçti, alışkanlıklarımız değişti. Atari’den Pentium IV’e geldik (gerçi hala Yazıcıoğlu Pasajı’ndayız). İnsanlar internet aracılığıyla eş buluyor artık. Bu hızlı değişime ne derece ayak uydurduk, iyi mi ettik bilemiyorum. Ama artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.
yorumlar
Pentium makinaların çıktığı dönemlerde sürekli bilgisayar dergilerini takip ediyordum bilgisayarım olmamasına rağmen.
Pentium’un piyasaya sürülmesinden önceki ayların birinde derginin biri (sanırım Byte) Pentium makinaları kapak yapmış ve alt başlık olarak ta Pentium makinaların son kullanıcı için fuzuli olduğunu ancak server olarak kurumsal tüketiciye hitap edebileceğini, olayın fazla büyütüldüğünü öne sürmüştü. Uzun yıllar o dergiyi saklamış kapağını çerçeveletip odama asacaktım ki; Dergi ortalardan kayboldu. 🙂
Hala o derginin peşindeyim. Sahaflarda felan eski dergi görünce bakınırım o sayıyı denk getirirmiyim diye. Hiç hatırlayan, gören var mı o sayıyı.
Ayrıca bu yazı da buram buram 80′ ler kokmuş ayrı mesele.
Bir de kronoloji eksik olmuş biraz 8086-(8088(şimdinin seleronları))-286-386-486 lar sonra Pentium (aynı zamanda 586 olarak ta lanse edildi) Pentium 133 ten sonra Pentium MMX ler gelir ki aynı dönemde piyasada hem P133 hemde P133MMX PCler vardı. Pentium II olmamakla beraber Pentium II nin habercisidirler. sonrası malum. Celoranlar PIII – PIV …
‘dan bahsediyorsun sanırım…
bi de larry bird magic johnson one-on-one
‘dan bahsediyorsun sanırım…
bi de larry bird magic johnson one-on-one
Atari 800 XL ilk kişisel bilgisayarım idi. Sonraları çok kızmıştım neden komodorum yok diye. Ah o kafa ayarları yok mu ahhh ahhh…
90 da ODTÜ’deydim. www bile yoktu. Sanki DOS kullanır gibi internet kullanırdık. Yaptığımızda NASA’dan kıytırık bir gezegen fotoğrafı çekmek için yarım saat beklemekti. offf offf..
Sonra ilk dial up bağlantılar. forsnetten mi ne almıştım (sanırım bedavaydı, dergiden falan çıkmıştı). ve tabiki chat olayı. artık chat yapmıyorum. o zamanlar yaptıklarımdan dolayı olsa gerek doymuşum yeterince herhalde. o #zurna nın ilk günleri neydi öyle.
sonra yine surf dönemi, sonra icq bir iki sene…
şimdilerde son noktam :
hafif
işte size atari. geçenlerde shockhaber vermişti.
“Kartallar” süperdi.
Bi de “hero” diye bio yun vardı ama onu hiç bulamıyorum.
En eski bilgisayar oyunlarından biri de Sokobandır.Bildiğimiz ilk zeka oyunlarındandır belkide oyunudur.
Wolf,günümüz counterlerinin piridir.Ustasıdır.
Eski oyunları saygıyla anıyoruz.
Gerçekten o kadar mihenk taşı var ki, hangi birinden bahsedeceğime karar veremedim. Sonra nasıl olsa arkadaşlar ahkam olarak ekler diye yazıyı çok uzun tutmadım. Yoksa sırf Wolfenstein’daki gizli geçitlerin hikayesi bir sayfa sürer…
soccer vardı onu unutmayalım değil mi? bir de lineker menajerlik olayı.
bi de kafa ayarı yapardık durmadan.
ataride de kick off iyiydi, lemmings de uzun süre oyaladı.
sevgili arkadaşlarım spectrum 48 K (galiba) ve amstrad’ı da anmadan geçemeyeceğim.
spectrum sadece klavyeden ibaret gözüken televizyona bağlanan basitin basiti bir cihazken yeşil-siyah ekranlı amstrad’lar çıkagelmişti. Kaset yeri bütünleşik Commodore gibiydi bir de monitörü de vardı.
Amiga denirde workbench’den Lotus’ dan Pinball’dan bahsedilmez mi? belkide köklere geri dönmenin zamanı geldi
lerde ilk Imperialism oynamıştım günlerce. O aralar bir de Total Annihilation vardı hiç unutmam.
Sonra linux yükledik saatlerce uğraşıp. X-Windows kurulumu için sabaha kadar uğraşmıştık.:)
80086 ‘lar, 80286 ‘lar unutulmamalı.
Türkiye’de İnternetin Gayriresmi Tarihi yerine 80 sonrası Türkiye’de Bilgisayar veya Neydi o günler beaaa ,.. olsa daha doğru dururdu gibi geliyor bana yks şphn m vr?
var dı bir de bomba bırakmaca. çok güzeldi.
ilgimi çekti benim.
®å§kølñïkøv nasıl yazdın bunu?
bravo yani. alkış. tebrik falan.
kick off 2 oyunu olanların yardımı önemle rica olunur..hükümsüzdür…
@weaponx’e : evet o larry-magic 1-to-1’ı ben d çok döndürdüm…
lemmings ve prens of persia’yı saygıyla anıyorum…
raskolnikof’a teşekkürler…
benim bildigim Atari’nin Commodore’dan sonra ciktigidir. Hatta kurucusu ayni kisidir, adini hatirlamiyorum ama adam gelmis gecmis en basarili girisimcilerden olarak kitaplara gecmistir.
Kisa bir arama yaptim simdi, surada http://www.scripophily.net/atcorfampion.html ozeti var.
Atariden commodore a kadar hepsini kullandım ama hiç birisi yeşil-siyah monitör lü amstrad cpc6128 gibi değildi. Birde MD2 diye bir disketi vardı hiç bir yerde bulunmayan.
istediğin nick olarak ®å§kølñïkøv yazınca nickin ®å§kølñïkøv oluyor :->
Bir oyun daha vardı bir türlü hatırlayamadım… Ekran iki katlıydı… İki kişi aynı anda oynayınca biri üst katta biri alt katta ilerleyip ninjaları dövüyorduk… Sonunda da bir kızı mı kurtarıyorduk, neydi?
sahi mi?
buna da bravo.
İTÜ’de azman bir makine vardı. FORTRAN IV yazar, kart delgi makinasında kodlayıp makinaya okuturduk. O da bize küçücük bir çıktı verirdi. Bilgiler ve bir kitap.
Arkdaslar bilmiyorum anlamsiz mi belirtmek ama belki de bilmeyenler vardir diyerek sesimi cikarmaya karar verdim. Bu anlattiginiz makinalarin hepsinin emulatorleri internette dolasiyor. ZAmaninda Amstrad ve Commodore icin olanlari basari ile PC’den calistirip oyun oynayabilmistim. Hala internettedirler, bol bol da oyun bulabilirsiniz. Hatta bu ataricilerin elinde hala tutulan consolloar bile mevcut.
Mesela Commodore
Kolay gelsin
Evet ne günlerdi gerçekten çok hoştu. İlk bilgisayarım doğum günümde hediye edilmişti, hiç unutmayacam o günü. 80286 idi, 12MHZ hızı, 1MB ram, 128KB ekran kartı, 40MB HDD ile muhteşem bir bilgisayardı. Hatta ozamanlar Bill Gates amcamızın meşhur bir sözü vardı: “640KB ram kime yetmezki?”
İşletim Sistemi;
Dos 5.0,6.X,Windows 3.1 40MB diskimin 10MB kaplayan dos ve windows idi.Ozamanlar birde Corel Draw yeni yeni çıkıyordu bir 10MB’da o kaplıyordu.
Oyunlar;
Prens Of Persia, Dave, Gods, Euro92, Volfied,Wolf, Stunts unutamadığım oyunlar.
Paket Programlar;
Microsoft’un başarıyla kopyaladığı Word,Excel,PowerPoint’in ağ babaları Professional Write (PW), Lotus 1-2-3, Banner unutamadıklarımdan.
Diğer Programlar;
Pctools vardı hiç unutmam azmı yardımımıza koşardı, bir Norton Commander (NC) nasıl unutulur.
Müzik programları;
Ozamanlar .mp3 yoktu ama .mod formatında dehşet şarkılar vardı. Tabiki sadece enstürümantel dinlerdik şimdiki gibi sanatcının sesi gelmezdi.
Grafik Programları;
.gif formatı pek meşhurdu dos altında çalışan bir program vardı adını şuan hatırlıyamadım. hatta bir bacımız vardı meşhurdur kendisi. cindy.gif [google aratayım dedim bulamadım keza birsürü cindy.gif olmuş] 🙂
Ozamanlar DOS işletim sistemi altında bir çok yardımcı program vardı. MEMMAKER.EXE en çok kullandığım programdı mesala. AUTOEXEC.BAT ve CONFIG.SYS dosyalarındaki sürücüleri hafızada az yer kaplayacak şekilde düzenlerdi, performans gerçekten artardı. Tabiki DOS’un enson versionu olan 6.22’de pek çok program vardı. EMM386 gelmişti mesala bir anlamda hafızayı genişletiyordu ama 286’da çalışmıyordu çünkü 286’ın yapısı farklıydı.
Windows 3.1 de 16 renk kullanıyordum. Ekran kartı 256KB yada 512KB olanlar 256 renk kullandıklarında biz kendilerine gıpte ile bakardık.
40MB tüm oyunlarımı sığdıracak kadar olmadığı için disketlere yedekleme yapıyorduk. 100 den fazla diskette oyunlar vardı. Boyutu fazla oyunlar çıktığında mesala DOOM gibi, onları ARJ ile sıkıştırır disketlerde saklardık.
Ben Teknik Lise Bilgisayar bölümünde okuduğumdan dolayı ozamanlar programcılıkla da ilgileniyordum. (şuan hala programcılıktan ekmek yiyiyoruz) Gwbasic vardı. Sevimsiz siyah ekranı kesinlikle programcıya yardımcı olmayan bir arayüzü vardı. Herşeye rağmen geceli gündüzlü bir dünyanın kod yazardık. Screen Modları vardı. Screen 12 modu 256 renk desteği verirdi. Program satırlarına kesinlikle numara vermek durumundaydınız.
list
10 CLS
20 SCREEN 12
30 PRINT “MERHABA”
40 END
ok
Tabiki daha sonra Qbasic ve Tbasic imdata yetişti.
DOOM türevi oyunlar ve Autocad gibi çizim programları karmaşık matematiksel işlemler yaptıklarından dolayı 286 bu işlemleri yapamaz duruma geldiğinde uzunca bir süre yemedik, içmedik, giymedik elde avuçta ne varsa, harçlıklardan para biriktirdim ve 486 DX4x100, 4MB ram, 850MB HDD, 1MB Ekran Kartı, Ses Kartı ve CD-ROM sürücüye kavuşmuştum. İlk defa bilgisayar alıyormuş gibi heyecanlanmıştım, hatta daha fazla bile diyebilirim.
Teknik bir bilgi vermek daha istiyorum. Bilgisayar dünyası gerçekten 486 ile büyük bir kabuk değişikliği yaptı sebebi de Pipline/Burst teknolojisinin geliştirilmesidir. Örnek olarak Pipline bilgisayarın herhangi bir işlemi yapabilmesi için sahip olduğu 5 hücreli komut borusunun aynı anda tek bir işlem değilde 5 ayrı işlem için kullanılmasını sağladı ve büyük bir performans artışı oldu.
O dönemler ait yazılacak gerçekten bir dünyanın hatıra var ama uzadıkca uzar. O gün bize yardımcı olan programların önünde gerçekten saygı ile eğilirken sizi şöyle alalım..
ilk bilgisayarım şimdi modelini hatırlamıyorumda hani disketle çalışan mac ler vardıya ekranla disket sürücü iç içe dikdörtgen. onda mac-man vardı bide road runner deli gibi oynardım. hiç bişey yapmakda mümkün değildi. bak neydi onun modeli bile hatırlayan varsa bi anlatsın. sonra oyunlar diyince 486 ımla birlikde az oynamadım lotus adlı araba yarışını manchester united idyede bir futbol oyununu. hatta daha printerlar yeni yeni evcilleşirken babam kullanmak için bir printer aldı kendine. mahallede herkezin adını yazmışlığım vardı. bütün arkadaşlarım odalarının kapısına asardı onları. tabi kendime daha güzel şeyler yazıp imrerdinidim hep. vay be nerden nereye… bide bazen kuruyorum eski oyunlardan. finak fight, cadillacs and dinosours hala bugün kuzenlime sırt sırta verip oynayıp bitince haz aldığımız oyunlardan. bugün ise mafia oynuyorum ama aynı tadı almadan… samimiyetini keybediyor bence zaman geçdikçe bilgisayarlar.
Bana Commodore 64 ümü hatırlatan arkadaşıma çook teşekkürler.
Evet ya ne güzel günlerdi. Alırdık teybimizi giderdik bilgisayarcıya. O zamanlar sorun sadece kafa ayarı idi. Düşünsenize herhangi biri sana bir oyun getirir ve sen sadece kafa ayarıyla uğraşıp oyunu yüklerdin. Adamlar 64 Kb ye neler sığdırıyolardı. Hele oyunların başındaki warezci abilerimizin yaptığı o güsel introlar. “Way anasını derdik”..
Çoook sevdişğim ve ne zamandır görmediğim sevgili kardeşim ÖZAY ın abileri ile ( Sırasıyla, İlkay abi, Özgür abi ) sabahın 8 den gece yarısı babamın telefonuna kadar PRITES oynardık. Onlar özayla bana Commodore 64 Dergisindeki PRITES haritasını tutuşturular. “Len veletler neresi burası sorusunu sorarlardı ” bizde onlara “Abi sanırız, Geçen kale savaşında yenildiğimiz ispanyol kalesine benziyo derdik”
Ahhh ahhh ne güzel günşlerdi.
İnanın durmak istemiyorum hep yazmak istiyorum.
Ha şu kafa ayar olayına tekrar gelmek istiyorum, hani hatırlarsınız kafa ayarı programı vardı, o programdaki izleri düzgün kamyon lastik izlerine benzetmeye çalışırken kaçımızın teybinin vidası yalama olmuştur. Ama Antalyadaki BİLSER in sahibi Sevgili Muhammed Abi ( Babasının ona MUHAMEDIM diyişi hala kulağımda ) sanırım 30.000 TL ye teyplere kafa ayar ledi takıyordu. Bu bile bize manyak güzel geliyordu.
Ya arkadaşlar benim commodore babamın arkadaşının çoçugunda kaldı ve bir dahada gelmedi, ankarada commodore u olanlar bana bir kaç günlüğüne versede o eskiyi bir daha ansam ne güzel olur.
Hep sevgiyle kalın ve odamızın kapınına yapıştırdğımız
I LOVE ( Burada kırmızı kalp vardı) COMMODORE (buradada commodore un logosu ) o yapıştırmayı aklınıza getirin…
marka bir 286 idi. cga ekran karti vardi. dosta da norton commander vardi. bi tek prince of persia vardi. ustasi olmustum baska oyun olmayinca. vga si ega si olan arkadaslar ne guzel oyunlar yuklerlerdi ejderhalı filan ben renksiz prince devam. sonra iste almanyaya amcamlara gittigimde amcam ise goturmustu beni. boyle alman abiler vardi 🙂 biri prince oynuyo bi bolumu gecmeye ugrasip duruyo. ben de kucugum daha (ilkokul 1) almanca yok tabe 🙂 kasti kasti gittim yanina izliyom filan hic orali olmuyo. sonra bu kalkti ben amcama “ya cevirsene dediklerimi dedim” actim dosu. megahit prince yazdim actim oyunu. sonra alt shiftle birlikte hangi harfe basarsan ayri bir cheati aktive eidyosun. adam benim Jabbari shift+k ile oldurdugumu gordu cikolata filan almisti. boyle balli miydi neydi ici de kopuk kopuktu ahh ahh. o zamandan belliymis bilgisayar muhendisi olcaamiz 🙂 simdi kimse cikolata vermiyo ama neyse.
8086 lar vardı, şimdilerde o işlemcileri sinyalizasyonu olan trafik lambalarında kullanıyorlar diye bi duyumum var…
ama yanlış hatırlıyorsun..
SCREEN 12 640×480 de 16 renk verirdi..
SCREEN 13 320×240 da 256 renk verirdi..hatırlatayım…
bir de RENUM komutu vardı, unutamam, satır numaralarını düzenlerdi..
bir de zamanın virüslerini unutmayalım, trakia 1070, aziz nesin vardı bir de bastonlu bir adam vardı adını hatırlayamadım…