Çoğunluk, “Yeni Sinemacılar” ekibinden olan Seren Yüce’nin ilk yönetmenliği. Başrollerindeyse Settar Tanrıöğen (ekibin önceki işleri “Takva”da da rol almıştı), Bartu Küçükçağlayan, Esme Madra mevcut. Kısacık bir rolde Erkan Can’ı görmek de mümkün (ki o da ekibin, yani “Yeni Sinemacılar”ın bir üyesi; ekibin önceki işleri Takva, D.A.Kısa Paslaşmalar ve Gemide’de başroldeydi).Önce ekip hakkında biraz bilgi verelim. Zira Seren Yüce, bu ekipte. Yeni Sinemacılık Serdar Akar, Önder Çakar ve Sevil Demirci tarafından kurulmuş bir film yapım şirketi. Sonraları ekibe Seren Yüce gibi bağımsız sinemaya ilgi duyan yönetmen adayları katıldı. Serdar Akar ekipten ayrılalı epey oldu. Fatih Akın, Erkan Can gibi isimler kağıt üstünde olmasa da desteklerini sürdürüyorlar. Ekip, 90’larda toplandı ve “Yeni Sinemacılık” hareketini oluşturdu. Amaçları tıkanan sinemaya özgün bir şekil vermek ve bakir konuları alıp beyazperdeye yansıtmak. Temel hedefleri Türkiye’nin sosyal, ekonomik, politik, kültürel durumundan bir kesit alıp perdeye aktarmak. Ekip bu hedefle “Laleli’de Bir Azize”, “Gemide”, “Maruf”, “Takva”, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” ve en son “Çoğunluk” filmlerini kotardı. “Çoğunluk” dışındaki filmler ekibin yazıp bir kişinin çektiği filmlerdi. “Çoğunluk” gene hareketin kurucularından değilse de üyelerinden olan Seren Yüce tarafından yazıldı ve yönetildi.

Çoğunluk, Türkiye’de yaşayan ort sınıf-üst sınıf arasında bir yerlerde olan bir ailenin yaşamına odaklanıyor. Filmin Venedik’te ödül alması (Seren Yüce- Geleceğin Aslanı) ve Altın Portakal’dan 3 büyük ödülü (Erkek Oyuncu, Film, Yönetmen) almasının haklı bir nedeni var: Hareketin amacına uygun olarak pek dokunulmayan (gerçi dizilerde sık sık irdelenen) ayrıntıları alıp sosyolojik gözlemle başarılı bir şekilde yansıtmasında yatıyor.Öncelikle bir olumsuz eleştiri… Açıkçası ekibin 90’ların (aslında sinemamızın) önemli işleriyle bu filmi karşılaştırdığımızda diğerleri karşısında sönük kalıyor Çoğunluk. Gene de S.Yüce, Y.Sinemacılık hareketinin özünü kavramış ve buna paralel şekilde çekmiş filmi. Görüntü yönetmenliği, sanat yönetmenlikleri idare eder bir biçimde. Bu tür filmlerde görüntü yönetmenliği hep daha kaliteli ve başarılı olur. Bu kez tam öyle olmamış. S.Yüce’yi ise yönetmenlikten çok senaristlikte başarılı buldum. Aslından hepsinden de öte gözlemde ve sosyolojide çok başarılı. Emile Zola’nın kurucusu olduğu naturalizm akımının izlerini görmek mümkün bu filmde.

Çok değil; geçen sene gene bir yönetmen (İnan Temelkuran), ikinci filmiyle (Bornova Bornova) böyle bir konuya değinmiş ve gene Antalya’dan ödüllerle (en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu) ayrılmıştı. BB ile Çoğunluk arasında benzerlikler mevcut: İkisi de Türkiye’yi anlatıyor. Bu açıdan bu tür sosyolojik, ekonomik, psikolojik tespitler içeren filmlerde artışın olması sevindirici bir durum.Peki neden önemli bir film Çoğunluk? Başarılı karakter, ülke, toplum analizleri içerdiğinden… Oyunculuklardan… Gözlemleri sade bir biçimde ve “kör gözüm” şeklinde vermediğinden… Ötekileştirme (“onlar”), genelleştirme (“hepsi terörist”), sınıflaştırma (“amaleyse amaleliğini bilsin”) gibi temalar hikaye içerisinde başarılı bir şekilde işlenmiş. Ataerkil toplum düzenine, gençliğe, kısacası Türk toplumuna sağlam bir bakış sözkonusu.

Bir de afişe değinmekte yarar var. Çoğunluk yazısının ilkokul kara tahtası üzerine yazılmış stille postere eklenmesinde bile bir anlam mevcut. Mertkan henüz 10 yaşındayken (hatta daha öncesinden) ezmeyi öğreniyor, daha doğrusu babası tarafından ezme öğretiliyor. Finalde babanın oğluna içten sarılmasının nedeni de çoğunluğa benzemesi, aslında onun gibi olması. İşte bu yazı stili de “küçüklükten itibaren…”i karşılıyor. Küçüklükten itibaren birilerini eziyoruz (Mertkan’ın hizmetçiye tekme atması). Küçüklükten itibaren ötekileştirmeyi öğreniyoruz. İşte stil de bunu doğru yansıtıyor.Settar Tanrıöğen baskıcı, kültürsüz, vicdansız, kapitalist bir babayı çok iyi kotarmış. Aynı şekilde Bartu Küçükçağlayan da Mertkan’ı… Karakterin Sözcüklere dökülmeyen vicdanının sızlamasını Bartu, yüzüyle göstermeyi başarıyor. Esme Madra da göründüğü sahnelerde iyi bir performans çıkarıyor.Eksikleri (görüntü yönetmenliği, sanat yönetmenliği, kurgu, yönetmenlik, ışık) mevcut ama tüm bunlara rağmen yılın önemli işlerinden bir tanesi. 90’ların yapımlarını hatırlatan bir havaya sahip olması ayrı bir artısı. İzlenmesi ve irdelediği konular üzerinde düşünülmesi gereken yapımlardan. Yüce’nin diğer işlerini merakla bekliyoruz.