evet yeni bir mekanı paylaşmak için yeniden merhaba.. bugün bahsedeceğim mekan bünyesinde sulu ev yemeklerini de barındıran ikinci sınıf bir kebap salonu. ezogelin çorbasını ben bizzat tavsiye ediyorum.şahsına münhasır bir tuvaleti ve aile salonu bulunmayan bu küçük salonumuzun lavabosunda kağıt havlu yerine teksir kağıtları ve masalarında ikiye katlanmış -yine- ikinci sınıf peçeteler mevcut bulunuyor.ezogelin, -alıştığımız gibi- porselen kasede değil, gerektiğinde porselen izlenimi uyandırabilen plastik taklitlerinde sunuluyor fakat yine de lezzetinden bişey yitirmiyor.ve müşteri yemek sonrasında o çok sevdiğimiz “çay alır mıydınız?” sorusuyla muhattap oluyor.tabi tam da bu noktada, çayın oldukça leziz ve taze olduğunun altını çizmek ve sezarın hakkını sezara vermek gerekiyor fikrimizce..(yazarınız iyi bir müşteri profili çizmiş olacak ki “turan usta”nın yakın -ve fakat ölçülü- ilgisine ve hatta kartına mazhar oldu yemek sonrasında).yarın gece yine burada dostlarım..
yorumlar
Usta’nın adresini de bizimle paylaşır mısınız?
yalnız şöyle bir gerçek vardır, böyle leziz ve güzel yemekler nedense hep köhne yerlerde oluyor:)hiç unutmam manisa sanayinin içinde bir amca var hala orada mı bilmiyorum ama seyyar arabasıyla manisa köfte yapıyordu, son yiyişim oradaydı bir daha yemedim çok sevdiğim halde tadını unutmamak için belki…Sonra Seferihisarda çarşı içinde bir ciğerci var aradan zaman gecti adını bile unuttum küçücük bir dükkandı, nefisti. sonra dünyanın en güzel çiğ köftesi eminönünde tek başıma gitsem bulamayacağım bir pasajın içinde yapılıyor. karnım acıktı ve son olarak diyorum ki yaşasın yemek yemek…