Choose Life. Choose a job. Choose a career. Choose a family. Choose a fucking big television, choose washing machines, cars, compact disc players and electrical tin openers… diye başlayan sekansı ile akıllarımızda yer etmiş o ünlü Danny Boyle (Shallow Grave, 28 Days Later, Sunshine, Millions, The Beach) filmi Trainspotting.

Irvine Welch‘in aynı adlı romanından (hatta Porno ismiyle Trainspotting‘in devamı niteliğinde bir kitap daha yazdı) sinemaya uyarlanan film, modern zaman klasiklerinden biri olarak gösterilir. Kendine has bir görsel dili, İskoçya aksanı ingilizcesi, her biri birbirinden farklı karakterleri ve ismiyle (Trainspotting İngiltere’de yeraltından geçen metroların numaraları ile oynanan bir tür iddia oyunudur) hayran kitlesini oluşturmuş ve unutulmaz statüsüne konmuştur.

Renton, Sick Boy, Spud, Tommy, Begbie ve adını hatırlayamadığım bir sürü karakterin hayatına eroin ve itilmişliğin gölgesinden bakar. İskoçya’nın hep sömürge olması, eroinin insanın hayatına etkileri, arkadaşlıklar ve ihanet üstüne kuruludur.Oyuncu kadrosunda Ewan McGregor (Renton), Jonny Lee Miller (Sick Boy), Ewen Bremmer (Spud), Kevin McKidd (Tommy), Robert Carlyle (Begbie), Kelly MacDonald (Diane)’ı barındıran filmin soundtrack’inde de Iggy Pop‘tan Brian Eno‘ya, Underworld‘den Leftfield‘a Primal Scream‘e ünlü gruplar vardır.

Oscar’a aday olan, 18 ödül kazanıp 13 adaylığı da alamayan bir İngiliz başyapıtı Trainspotting ve gerisinde hem İngilizler için hem de dünya için bir sürü sosyal mesaj bırakmıştır.p.s.: eklemeden geçemeyeceğim, filmde James Bond‘a atıfta bulunan Sick Boy karakterini canlandıran Miller, Bond filmlerinden birinde “M”‘i oynayan Bernard Lee‘nin torunu.Filmden alıntılar için buraya tıklayın.