Drama‘ dalında en çok konuşulan filmlerden biri olan “Requiem For a Dream“, 2000 yılında vizyona girdiğinde büyük yankı yaratmıştı. Oyuncularından, müziklerine kadar, yıllar geçtikçe ‘kült’ olma yolunda ilerleyen “Requiem For a Dream“, yönetmeni Darren Aronofsky‘ın da özgün tarzını sinemaseverlerle tanıştırdı.

2006 yılında sinemaseverlere sunduğu “The Fountain“den de alnının akıyla çıkmayı başaran Brooklyn doğumlu yönetmen, 2008 yılında iki Oscar adaylığı bulunan bir filme imza attı: “The Wrestler“.

Man on Fire“, “Once Upon a Time in Mexico“, “Sin City“, “Domino” gibi yapımlardan tanıdığımız New Yorklu aktör Mickey Rourke‘un “My Cousin Vinny“, “What Women Want“, “In the Bedroom” gibi filmlerde rol alan aktris Marisa Tomei ile birlikte oynadığı “The Wrestler“, yaşlı bir güreşçinin, ‘baba’ kimliğini farketmesi ve hayattaki önceliklerini tekrar belirlemesini konu alan bir drama filmi.

Randy, yıllardır güreşen ve güreşi ‘hayatının anlamı‘ haline getiren, yaşlı bir adamdır.
Striptiz kulübünden tanıdığı Cassidy ile iyi bir arkadaşlığı olan Randy‘nin bir de uzun zamandır yüzünü görmediği genç bir kızı vardır.

Güreş salonlarında yaptığı maçlar ve maçlardan kalan derin yaralar O’nun hayatıdır. ‘Sınır tanımayan’ maçlardan birinde Randy, yere yığılır ve kendini bir hastahane odasında bulur.

Hayatında anlam verdiği tek şeye, en büyük engel yine kendisinden; kalbinden gelir ve doktor Randy’ye ‘bir daha güreşmemesini’ söyler.

‘Normal’ bir hayata istemeyerek adım atan Randy, süpermarkette ‘kasap’ olarak işe girer. ‘Normal’ olan hayatında artık güreşe yer yoktur.

Striptiz kulübünden tanıdığı Cassidy’nin fikriyle, yıllardır görmediği kızı Stephanie’yi görmeye ve ‘baba – kız ilişkisi‘ni geri kazanmaya çalışır.

Hayatına ‘anlam’ veren güreş salonlarından uzak yaşamaya başlayan Randy, ‘değişim‘i kurallara uymaya çalışan aklında değil, O’nu ‘kendinden’ uzaklaştıran kalbinde bulacaktır.