The Isle
The Isle

İNSAN DÖRT TARAFI DENİZLERLE ÇEVRİLİ BİR ACI PARÇASIDIR
Kendi memleketinde gerek tarzı, gerekse ülkesinin tüm sinemacılarından daha farklı bir yerden gelişiyle pek anlaşılmaya yanaşılmayan yönetmen ilk defa bu filmiyle Venedik Film festivalinde gösterim şansı bularak, Kore dışına esaslı bir çıkış yaptı. Yine bu filmle ülkesindeki pek çok eleştirmen ve feministle aralarına kara kedi de girmiş oldu. Hatta Venedik’te filmin gösterimi sırasında bir İtalyan gazetecinin, filmdeki karakterlerden biri olta yutarak intihar etmeye çalışırken, perdede gördüğüne dayanamayarak bayılması da filmin daha çok ilgi çekmesine katkı sağlamış oldu.Golf sopası ve toplarını, bir Yay’ı, geçip giden mevsimleri, sırtına taş bağlanan savunmasız canlıları bir metafor olarak son derece başarılı bir şekilde kullanan yönetmen için bu filmde de metafor oltaydı.

The Isle
The Isle

Ucunda kimi zaman balıkların kimi zaman ise bizim ya da sevdiğimiz insanların sallandığı…

The Isle
The Isle

Dilsiz bir fahişe olan Hee-Jin’in (Jung Suh) küçük balıkçı işletmesine sahiptir. Avlanmaya gelen müşterilerine küçük yüzen kulübeler kiralayan Hee-Jin, aynı zamanda onlara malzeme, yiyecek ve içecekte temin eder ve hatta müşterileri isterse onlara bir kadın da ayarlar zaman zaman ise bunu kendi bedenini sunarak halleder.Görüntü yönetmenliği koltuğunda bu sefer Seo-shik Hwang, otururken filmin müzikleri de Sang-yun Jeon‘a teslim edilmiş.Hee-Jin’in hayatının polisten kaçan bir katil olan Hyun-Shik’in (Yoosuk Kim) gelip bir kulübe kiralamasıyla değiştiğini de eklemek gerek.

The Isle
The Isle

Ancak yine Kim Ki Duk tarzı olan bu değişimde bir cinayetle toplum dışına düşen bir adamı ve fuhuşla aynı dışa düşmüş olan kadını bir arada ve zorlu koşullarda izlemek son derece heyecan verici.Birbirine iğneli misinalarla bağlanan bu iki dışlanmışın öyküsünde yine her zamanki gibi söze çok az yer verilmiş.