The Basketball Diaries (1995)
The Basketball Diaries (1995)

Bazı filmler vardır. Hani izlediğiniz zaman kafanıza kazınır ve rahatsız olursunuz. Ancak zaman geçtikçe o kazınan yerler kapanır ve sizin içinizi parçalayacak olsa bile, rahatsız olacağınızı bile bile tekrar baştan o filmi izlersiniz.The Basketball Diaries böyle bir film işte. İnsan izlese ve rahatsız olsa da yine izlemek istiyor.1995 yapımı filmimizin başrol oyuncusu, henüz Titanic batmamışken beyaz perdede gördüğümüz 21 yaşındaki yeniyetme Leonardo DiCaprio. Ayrıca onun kadar yeniyetme olan Mark Wahlberg’i de es geçmemek lazım.Konusuna gelirsek, film kabaca basketbol tutkusu ile yaşayan gençlerin nasıl olupta uyuşturucu batağına düştüğünü anlatıyor.İtiraf ediyorum böyle söyleyince çok basit gibi geldi ama filmde, sinema sektörüne göre “çocuk” sayılan iki başrol oyuncusunun olağanüstü performanslarını izliyoruz. Jim Caroll isimli şairin yaşam hikayesini anlatıyor bize film. İçimizi yakarak….Basketbolu insana sevdiren, uyuşturucuyu bir kenara bırakın, sigaradan bile insanı soğutan, buna rağmen insanın annesine koşup sarılmasını sağlayan, sonra da çıkıp yağmur altında basketbol oynama isteği yaratan, daha sayamayacağım birçok duyguyu insana yaşatmayı başaran bir film bu.Uyuşturucu teması her daim insanlara rahatsızlık vermiştir sinema dünyasında. Ancak bunun spor tutkusuyla birleşmesi… Sanırım bu izlenmesi gereken bir film. Eğer hala izlemediyseniz, kaçırmayın. Sonra gidin annenize sarılın.