Kız arkadaşım “Biz yazlığa gidiyoruz” diyor. Tatile gidiyor olması, dinlenecek olması, yıl boyunca yaşadığı tüm stressi atabilecek bir ortama kavuşacak olması gibi pozitif sonuçlar yerine “Bikini giyeceksin” şeklinde cevap veriyorum üzgün bir ses tonu ile.Çok katı bir dini görüşe sahip olmamama rağmen, “sevdiğim” dediğim dişinin en mahrem yerlerini ortaya seren bikini ya da mayo denen şeyler bende her daim bir tansiyon düşmesine neden olmuştur.Yılbaşında Taksim’e eğlenmeye gelmiş turistlerin yüzlerce kişi tarafından salyalar, anırmalar eşliğinde gerçekleştirdikleri toplu taciz görüntüleri geliveriyor aklıma. Çıldırıyorum. Böyle rezil bir grup barındırabilen toplumun üyesi olmaktan utanç duyuyorum.Ağlar bir sesle “Gitme denize…” diyorum, mantıksız konuştuğumun farkında olarak. Gülüyor “Yaa tamam anlıyorum seni ama orada herkes öyle, merak etme kimsenin baktığı yok” diyor. Ben yine ağlamaklı “Sen öyle san” diyorum. Baskı sınırına dayandığımı farkedince “Ya ben şaka yaptım…” diyorum, korkumun, çekincemin üzerini örtmek için.Işte bu düşünceler içinde “Tesettür Mayosu” denen şeyle karşılaşıyorum. Pek ilginç geliyor önce ismi. Biraz araştırma yapıyorum. Hemaşa adlı bir firmanın ürettiğini öğreniyorum. Pek ilginç ürünleri. Ama hakkaten de amacına ulaşıyor kendi çapında.Ben bir koca olsam eşime bunlardan bir tane giymesini öneremem gülmekten sanırım. Ama giydikten sonra edineceğim güven duygusunu şimdiden hissedebiliyorum. Fakat bu giysi ile deniz kenarlarında dolaşan kadınları gördüğümü hayal etmeye başladığımda “Yahu madem tesettürlüsünüz girmeyiverin denize” diyesim geliyor, yeşil kanat emeklisi Ahmet Hakan gibi. Ama hiç kimse, başkalarının ne yapması gerektiğini söyleyebilecek kadar yetkili olmadığı için haksız bir söylev oluyor bu.Sonra bugun Zeynep Göğüş’ün yazısını okuyorum ve tesettür mayosu kullanmak zorunda kalan hanımların duygularını daha iyi anlıyorum. Şöyle diyor Zeynep hanım;

İyi de, bu kadınları bu hale sokan her kim ve her ne ise siz neden onu sorgulamıyorsunuz? Bundan álá özgürlük kısıtlaması ve yasakçılık olur mu? Ve ayrıca neden o kadınlara o kılıkta yüzmenin, güneşin altında oturmanın nasıl bir his olduğunu sormuyoruz?
Hemen hepsi, giysilerin içine yüzerken su kaçtığını, aslında hiç de rahat etmediklerini söylüyorlar. Tabii zahmet edip soruşturursanız.

Ve ucu bana da dokunan bir şekilde bitiriyor yazısını;

Ve biz bu konularda rahata, huzura ne zaman ereceğiz biliyor musunuz? Erkekler, kadınların giysileri üzerinde ahkám kesmeyi bıraktıkları gün.

Şimdi tüm bu haklı söylevlere rağmen hala “mayo” ve “bikini” kelimeleri tansiyonumu düşürüyor ama ayran içerekten bu huzursuzluğu atmaktan başka çarem yok. Neyseki sevdiğime “Şunu yapacaksın! Bunu yapmayacaksın!” diye diretenlerden biri değilim diye kendimi kutluyorum ama tuzlu ayran bile tansiyonumu yükseltmeye yetmiyor onu da belirteyim.______________www.anafikir.comfikrin kadar varsın…