“Tek suçum alkol almak!..” diye bağırıyor kadın avaz avaz. Gecenin bir yarısı… Görüntüde ön kapısı açık bir araba… Arabanın hemen yanında iki polis… Ve onların az ilerisinde o kadın… Şık giyimli, bakımlı, genç bir kadın… Modern dünyanın kadını… Gazetedeki küçük bir resimden bile o dünyayı bize taşıyabilecek kadar haykırıyor herşeyiyle, ait olduğu o yeri.Arabasının yanındaki polislerin asla ait olamayacağı o yerden tüm o kibriyle bas bas bağırıyor. “Siz kimsiniz?!” dercesine… Alkolden birbirine geçen dili damağı, neyse ki sözlerinin gerisindeki bu küçümseme ifadesinin belirginleşmesini önlüyor. Alkol, kadının kendisi gibi kelimelerini de yalpalatıyor, gülünç anlamlara sokuyor. Bu şık giyimli, modern dünya kadını her saniye daha artan küstahlığıyla; annesinin giysilerini giymiş, büyük olma provası yapan küçük kızlara benziyor.Ama biz, polisler gibi bu görüntünün tam ortasında olmadığımızdan, bize ulaşan sadece bir gazete kağıdındaki kuru bir resim oluyor. Bu resme canlılık veren tek şeyse o cümle: “Tek suçum alkol almak!” Kadının peltekleşen dili araya girmeden, tam olarak anlamına kavuşmuş olarak ulaşıyor bize o kelimeler. Bu yüzden biz o polisler gibi küçük bir kızın saçmalıklarına gülercesine hoşgörüyle gülemiyoruz O’na ne yazık ki! Alkolün herkeste olduğu gibi bu kadında da yarattığı o acıklı hali tamamen ortadan kaldıran bir mesafe koyuyor bu gazete sayfası aramıza. Kadını alkolden sıyırıyor, yetişkin bir kadına dönüştürüyor.Sabah yatağında gözlerini açıyor; henüz birkaç saat öncesinde avaz avaz bağırdığı, kendisine alay dolu gözlerle bakan polislerin ait olduğu dünyadan çok uzak bir dünyaya… Yatağından kalkıyor, banyoya ilerliyor. Duşunu alıp çaydanlığı koyuyor ateşe. Kapının önünden gazetesini alıp alelacele gözgezdirmeye başlıyor. İşe gitmeden önce zihnini iyice açması, orada kalan son bulanıklık parçasını da tamamen yok etmesi gerek…Kazalar, ölümler, adaletsizliklerle dolu bir dünyaya ait görüntüler beliriyor gözlerinin önünde. Bir tır şoförünün trafikteyken uyuyakalmasının dönüştüğü kabusu görüyor. Bu yeterince alınamamış uykunun söndürdüğü ocağı, o ocağı tüttüren insanların yüzlerini görüyor sonra. Alkollü iki gencin, ancak birinin ölümüyle bitebilen tartışmalarını… Alkollü olmakla uykusuz olmak arasındaki su götürmez benzerliği görüyor.
O tır şoförünün uykusuz olarak trafiğe çıkmasına neden olan koşullarla… alkolle uyuşmuş bir beyinle komutlar vererek tıpkı kendisi gibi arabasını da bir sağa bir sola yalpalatan bir kadının ya da adamın sokaklara dehşet saçmasına yol açan koşullar arasındaki farkı anlamaya çalışıyor ardından. Artık tamamen uyanmış, herşeyi olduğu haliyle değerlendirebilen beyniyle…Bir yanda uykuyla geçirmesi gereken saatlerde iş yaptığı, aksi halde aç kalacağı için uykusuz kalan bir tır şoförü… Diğer yandaysa, alkolün uykusuzluğa son derece benzeyen etkisini bile bile, hiçbir yaşamsal zorunluluğu olmadan, alkollü olarak direksiyon başına geçmiş olan bir başkası… Mesela “Tek suçum alkol almak!” diye bas bas bağıran, sanki suç olmadığını düşündüğü bu eylemi savunmakla; aslında çok başka, çok yüce birşeyleri de, mesela çağdaşlığı, mesela modern bir dünyayı da savunan… Ve alkolü tüm bu yüce şeylerin simgesi olarak taçlandırıp başı dimdik meydan okuyan bir kadın…Öyle bir kadını bir yerlerden tanıyor gibi sanki. Zihninde O’nunla ilgili, sisli bir bölgede hayal meyal seçebildiği bir görüntü var sadece. Tır şoförünün kendisinde uyandırmayı birtürlü başaramadığı hoşgörüyü hemen uyandıran, çok tanıdık ve sıcak bir görüntü bu.
yorumlar
alkol baslibasina kotu bir sey, bununla birlikte ozellikle kadinlar uzerinde erkeklerden ayri olarak iki farkli etkisi var; 1.si az miktarda alkol kadinlar icin en onemli afrodiziyak 2.si; olcuyu kaciran kadinlarin sarhoslugu dunyadaki en cekilmez durumlardan bir tanesi
alkol kötü bir şey olamaz..
evet pardon, pansuman icin kullanirsan kotu degil, hatta faydali
bu kadar insan yanılıyor olamaz..
sadece kotu olmakla kalmiyor, butun kotulukleri de doguruyor
2 duble rakı her derde devadır
1 ve 3 duble de..
akşamcılara ne desem boş.laf kar etmez.kur bakalım cilingir sofrasınıdinsin artık şu kalp ağrısı
ben hep öğlenleyin içerim..
bu konuda da tersoluk yapmasan sasardim zaten
tersoluk yapmıyorum ki.sana tersoluk yapmıyım diye akşamları içemem suiza.
hadi bakalim kişin öğlen rakisi da iyi gider haa, niyeti bozduracaksiniz bana da simdi
gel sana da söliim bi duble..
geçende babamla telefonda görüşüyordum, evladım nasılsın napıyosun dedi, hiç baba arkadaşlarda birahanedeyiz demleniyoruz dedim, oğlum gündüz gündüz içilir mi işe gitmedin mi dedi,durumu anlamayanlar için açıklama : kendisi los angeleste yaşıyor da
ben oraya gelene kadar sen kimbilir kacinci uykunda olursun onnupro, aksarayda oturmuyorum ben:)
benim nerde oturduğumu nerden biliyorsun suiza ?
tahmin yürütmüştür olsa gerek
suiza rusyada yaşuyo gabi!
gündüz içmeye başlayanlar aksaray’da ikamet ederler, önermesinden yola çıkarak olsa gerek
kendisinin yurt dışında yaşadığını vurgu yapsın için olsa gerek
ülkemizde trafik kazalarının çoğu uykusuz tır “şöferler”i ve aceleci “şöfer”lerden sonra <strong>alkollü modern kadınlar</strong> sonlardadır… şehir içinde alkolsuz ve <strong>modern olmayan baayanlar</strong> ise şu son birkaç sene de çok daha büyük bir tehlike arz ediyorlar. <em>(özellikle istanbul’da)</em>bu kadar cümle kurmak yerine adam gibi çıkıp; şoför ekmek parası için hayatımızı tehlikeye atıyor, ama bak içki içen dinsiz o*ospular da zevk ve sefa için dehşet saçıyor deyin canımı yiyin!ama sonuçta gözümüzde her ikisi de… yani içkili bir şoförle, uykusuz bir şoför aynı değerde olmalıdır.ayrıca şu “klasik” içki üzerinden kaypakça <strong>modernizm ve çağdaşlık</strong> eleştirisi yapmaya çalışmak çokça denenmiş bir yöntem <em>(oy getirir orası ayrı)</em> …üstelik bunu saman tv’nin ana haber bültenini sunan adam gibi acındırık hikayelerle süslemek ayrı bir iki yüzlülük.son olarak yazının sonuna <strong>”biz bunun sulusuna da kurusuna da karşıyız”</strong> deyip güzel bir mesaj verilseymiş tam olurmuş!
Uykusuz Kutup Ayısı, yazıyı bir kez daha, ama hiçbir önyargıya kapılmadan, tarafsız bir şekilde okumayı başarabilirsen; içki üzerinden modernizm ve çağdaşlık eleştirisi yapılmadığını, tersine bu iki kavramın şiddetle savunulduğunu, sadece bu kavramları alkol tüketmek, kültüründen tamamen kopmuş, dejenereleşmiş yaşamlar sürmek için kılıf olarak kullananlara karşı bir eleştiri getirildiğini göreceksin. Senin bunları görmek istediğini hiç sanmıyorum. Ama ne anlatmak istediğimi yanlış anlamış olanlar bulunabilir diye anlatma gereği duyuyorum yine de.Kısacası şöyle ifade edeyim Uykusuz Kutup Ayısı… Modernizm ve çağdaşlık, yazımda da belirttiğim gibi hepimizin savunması gereken, çok yüce şeyler… Benim karşı olduğum kesinlikle onlar değil. Karşı olduğum tek şey; bu derece önemli kavramların içini boşaltan, gerçek anlamlarından tamamen başka yönlere saptırmaya çalışan kişiler… İsteyen istediği kadar içsin, dağıtsın, bağırıp çağırsın. Bunların hiçbiri zerre kadar ilgilendirmiyor beni. Zaten ilgilendirmemeli de… Ama bunları yaparken, lütfen yaptıklarıyla en ufak ilgisi olmayan modernizm, çağdaşlık gibi kavramların arkasına saklanmasınlar. “İçmeyi, dağıtmayı seviyorum. Ancak böyle katlanabiliyorum hayata. Kime ne bundan ?” desinler mertçe. Zaten böyle dürüst bir tavır karşısında kimse de birşey diyemez.
evet, yazıyı önyargıya kapılmadan kafamızdaki şeylerle değil, nötr bi vaziyette salt yazı olarak okumak lazım, aksi taktirde verimli sonuç alamayız
bence arkadaşlarımızın yanlışlarını yüzlerine vurmak yerine, onlara yardımcı olmalı ve onların olaya bakış açıları açısından da olayı düşünmeliyiz..
ben hayatımda içki içip bunu modernizm ve çağdaşlık adına yapan kimseyi görmedim şu ana kadar… sarhoş olup dağıtmak v.s. bunlar bambaşka durumlar.sen hiç içelim modernleşelim diye bir deyim duydun mu mesela? (içelim güzelleşelim)bir rakı-balık kültürü neyin modernize edilmiş halidir?viski dediğin meret eski mısırlılara kadar dayanmakta…sorun yaşam tarzıysa,sorun <strong>”etilerin ahlakıyla bizim ahlakımız bir değil”</strong> zihniyetiyse…elbette “hah içki içmekte modernlikmiymiş” gibi bir bakış açısı doğuyor.bu zihniyettekiler, sahile karşı oturup şarabını birasını içenlerden rahatsız olup vay seni içkici diyerekten heryeri kapatıp daha moderin olmaya çalışabiliyorlar!evet şarap bir kültürdür… insanın ağzıyla içmesi <em>(yeteri kadar içmesi yani)</em> de bir kültürdür.haremlik selamlık olmadan yapılan kadınlı erkekli kokteyller çağdaşlıktır.ne bileyim bir sergiyi gezerken şarap içebilmek ve buna kimsenin karışmaması modernliktir. (illede içsin demiyorum) <strong>kültür bakanı</strong>’nın yaptığının aksine kadehini saklamamak modern bir insanın yapacağı türden hareketlerdir.haa bunların hepsi modernizm’in ve çağdaşlığın <strong>sonucudur.</strong> yani bunlar yapılıyor diye insanlar modern ve çağdaş olmaz. o ortamı bu iki kavram izin verir.bu açıdan biz hiç modern ve çağdaş değiliz, insanlara trafik polisi misali “alkol var mı alkol…” diye bakıp yargılarız.belediye restorantlarında kendi vatandaşımıza içki vermeyiz, yabancı bir konuk gelir (alabildiğine oryantalist bakış) -turist yani- onlara içki servisleri açılıverir hemencecik…bunun yanında alkollü araç sürmek herhangi bir kavramın içine sokulacak bir durum da değildir.200 sene önce olsa, at arabasını sürecek olan içkili şoför nasıl <strong>modernlik ve çağdaşlık</strong> iddiasında bulunmayacaksa şimdi de durum bundan ibarettir.şimdi siz <strong>etiler</strong>’den şikayetçi ve orada oturan ssk’lı emekli ve memurları bile görmeyip oradaki birkaç barı kafanıza takıp insanları bundan dolayı yargılıyorsanız bir kere kafadan ne modern, ne de çağdaş olamazsınız.eller havaya kültürüyle yaşayan, şarap içip pop müzik dinleyen biri de modern ve çağdaş olabilir ayrıca, çünkü yukarıda dediğim gibi bu iki kavram bu insanlara karışılmadan özgürce eğlenmelerine olanak tanıyor.insanlar hafta içi çalışıp hafta sonları dağıtabilirler de… bu şehirleşmenin ve aşırı stresin getirdiği bir nevi deşarj olma yollarından biri.evet şehirleşme, yanlız insanlar bla bla v.s. v.s. bunların getirdiği sorunlar, bilmemneler, falanlar filanlar dense anlarım.ama hayata içki içerek katlanan <strong>uç örneklere</strong> konu olacak insanların da modern ve çağdaş olabileceği ve bu onların ille de bu kavramların ardına saklandıklarını göstermeyeceğini düşünüyorum.<strong>o yüzden yazı içki üzerinden “modernizm ve çağdaşlık” eleştirisine dönüşmüş diyorum.</strong>
sen öyle diyosun, anlamamışın vaziyeti, önyargısız oku
Ben modernizm ve çağdaşlığın arkasına saklananlardan söz ederken, tüm alkol tüketenleri kastetmiyorum kesinlikle. Modernlikle uzaktan yakından ilgisi olmayıp alkole son derece düşkün olan,- yakın akrabalarımdan insanlar da içlerinde olmak üzere- tanıdığım çok sayıda insan var.Benim sözünü ettiklerim, modern olsun ya da olmasın, bir nedenle ihtiyaç duyduğu için ya da yaşam tarzının getirdiği eğlence anlayışının bir sonucu olarak, gecenin ilerleyen saatlerinde alkol tüketenler değil. Ben, alkolün yol açtığı zararlara yakından tanık olan biri olarak her ne kadar alkol tüketimine karşıysam da, herkesin istediği şekilde eğlenebileceğini, stres atabileceğini düşünüyorum.Ama yazımda sözünü ettiğim gibi kadınlar -ki, yazı gazeteden okuduğum gerçek bir haberden yola çıkarak yazıldı- ya da adamlar alkollü şekilde yakalandıklarında, ya da alkolün halka açık, çolukçocuk ailelerin bulunduğu yerlerde tüketilmesinin kısıtlanmasıyla ilgili bir durum söz konusu olup da görüşleri sorulduğunda’Atatürkçülük’ten, ‘çağdaşlık’tan dem vurmaya başlıyorlar hemen. Şiddetle savundukları kendi özgürlükleri değil de, başkalarının özgürlüğü, mesela güneşli bir hafta sonu ailece gezme özgürlüğü sözkonusu olduğunda hemen araya modernizmi, hatta Atatürk’ü sokuyorlar.Yani, modern olup da içen herkesi kastetmiyorum kesinlikle. İkiyüzlü bir şekilde, bazı kavramları kendilerini haklı çıkarmak için kullananlardan söz ediyorum
birisi buraya o şişman televizyoncunun videosunu koysun lütfen, beni yormayın hastayım. kısa şişman esmer bi adam.
<strong>uykusuz kutup ayisi DİYOR Kİ, (10 Şubat 2010 16:47)</strong>sen hiç içelim modernleşelim diye bir deyim duydun mu mesela..Süperrrr..
enee mavilikler de mi polismiş, taha da polis sankim.
kim derdi ki bigün uykusuza hak vereceğim.
Uykusuz ya da alkollü fark etmez. Birinin ölümüne yol açıyorsa her ikisi katildir. Ben sadece uykusuz kalmış tır şoförünün kendi seçimiyle o halde trafiğe çıkmaya çok da meraklı olmayabileceğini; ancak alkollü hanım açısından bakarsak durumun epey bir farklılaştığını, O’nun, yürümesine bile söz geçiremezken arabasının başına geçip geçmemekte söz konusu şoföre oranla hatırı sayılır oranda daha fazla seçme hakkına sahip olabileceğini anlatmaya çalışmıştım.
İçmesini iyi bilen ve ehliyetimi kaptırmış biri olarak, alkollü direksiyona oturulmasına karşıyım..
malumun ilami, buna karsi olmayan olabilir mi pbk?
<strong>Malumun ilamı</strong>, ne demek..
Zaten buna karşı olduktan, hiç kimsenin yaşamını tehlikeye atma hakkını kendinde bulmadıktan sonra, kendi özgürlük alanın içinde yapmak istediğin her neyse yapmana kimse karışamaz ki! Ben alkolü çok keyifli bir şekilde tüketen, hatta alkollüyken daha bir hoş sohbet olan insanlar da gördüm. Böyle oldukça, yani alkol hayatın tek anlamı olmayıp sadece ona keyif katan hoş bir lezzet olarak kaldığında, sınır aşılmadığında çoğu kez karşılaştığımız manzaralarla karşılaşmamız gerekmez. Alkol belayı davet eden birşey olmaktan çıkar, hoş bir eğlence aracına dönüşür.
yanlis soyledim herhal, yani, alkollu direksiyona oturmak gayet tabi ki herkesin karsi olacagi bir durum,
Ama ben durmayan sürücüye polisin ateş etmesine de çok karşıyım..
sadece lastiklere ates edilebilir, polisin eli busbutun bagli kalmamali
bence alkollü araba kullanan arkadaşını indirip diz çöktürüp ensesine sıkacan bi tane. net olmayı severim.
Suiza, maalesef buna karşı olmayanların çok fazla sayıda olması yüzünden yaşanıyor onca felaket!Trafik kazalarının kaçta kaçının alkol yüzünden olduğunun bir istatistiği çıkarılsa, alkol hiç kuşkusuz baş sırayı alır.Günde sadece bir kez olsun haber bültenlerini dinleyen biri bile, yıl içinde alkolle direksiyon başına geçmekte en küçük sakınca görmeyenlerin ne kadar büyük bir oranda olduğunu; vicdansızlığın, hayatları hiçe saymanın vardığı inanılmaz boyutları görebilir rahatlıkla.Sen bu bakımdan çok şanslısın. Nerede yaşadığını bilmesem de, en azından trafik yönünden Türkiye’deki kadar kuralsızlıklarla dolu bir ülkede yaşamadığına eminim. Çünkü bizim güzel ülkemizle hiçbir ülke yarışamaz bu konuda.
maviliklerde de ne sabır varmış, ne yürek maaşallah her yoruma paragrafla yanıt verdi.
yahu türkiye bir halepin yanında gönüllü trafik denetçisi sayılır. hemen niye bu türkiyeye çamur atma, türkiyeyi tu kaka sayma hadisesi. yaleppim ya.
Bir kadeh şarapla hiçbirşey olmaz..Ama bir silahla gencecik insanlar, alkolsüz polis tarafından öldürülebilir..
mavilikler bu tarfik konusu derin bir yara, ist.un trafigini biliyorum, bir yerden bir yere gitmenin ne kadar zor oldugunu biliyorum, esim ist’un trafik sorunu icin enteresan bir cozum onerisi soylemisti; turkiye’de arac kredilerini dondurmak gerekir mealinde. her onune gelen kredi aldi araba aldi, milletin baska bir sey bildigi yok ki. alkolu bilincsizce icenler de ist’ a sonradan gelen varos cocuklari bence.
oyyy oyy oyy. parası olan öküzler ezsin bizi ama parasız yanımıza yaklaşmasın.
Mansonilized, mesele sabır meselesi değil. Huyum kurusun, yazmayı çok seviyorum. Bir yoruma bir iki kelimeyle karşılık vereyim derken, bir bakıyorum kelimeler almış başını gitmiş. Yazma sözkonusu olunca kendimi kaybediyorum kısacası. Demek istediğim, yazdıklarıma çok da takılmayın. Kimseye akıl vermek, ahlak dersi vermek gibi bir haddini bilmezliğe girişmem söz konusu olamaz. Bir kusurum, bir yanlışım varsa, yazma eylemine duyduğum sevgiye verin.
mavilikler, bilakis, senin her yoruma cevap vermen insanlara verdigin onemi ve saygiyi gosterir, bunun icin cevap yazdigin herkes adina tesekkurler
Rica ederim.
bu arada bilgi olarak şunu da söylemek isterim, ben ağırlıklı olarak; moskova, almaata ve taşkent şehirlerinde bulunuyorum, moskova ve almaata’nın trafiği ist. gibi denebilir ama taşkent’te trafik sorunu diye bir şey yok, bütün şehirde baştan başa metro ağı var, otomobil kullanmaya adeta gerek yok, caddeler çok geniş, caddenin ortasından tramvay eçiyor, otobüs, troleybüs yeterli sayıda, yokuş yok. arabayla en hızlı şekilde gideceğin yere ulaşıyorsun. buna bağlı olarak motosikletli kurye diye bir iş kolu yok, ihtitaç yok çünkü. bu bağlamda trafik sorununun hiç olmadığı bir şehir olarak Taşkent’ı söyleyebilirim
fotoğraf güzelmişsanatsal açıdan yani
Bende bayılıyorum bu görel sanat fotoğraflarına..
kızın göbeği sanki fotoşopla pürüzsüzleştirilmiş gibi ve soldaki kızın dekoltesine dikkat çekmek istiyorum. orada bir gariplik var sanki.
galanthus, kızın bazı bölgeleri aşırı gelişmiş olamaz mı ?
ne aşırı gelişmişi yahu
aşırı gelişmiş süt merkezi
o zaman biri orayı sansürleme çabasında bulunmuş.
neden ? süt çıkış vanası gözükmüyor diye mi ?
bence göbeği çok güsell. dünden beri söylememek için zor tuttum kendimi. kaymak gibi bööle.
sağdaki kızın kemer tokasıyla soldaki kızın kemer tokası arasında ki tanımlanamayan ilişkiyi de ben söyleyemedim..
bence bi de bu kızlar türk diil. soldakinin yüzü evropalı gibi.
süt çıkış vanası gözükmüş diye olabilir.fotoşop işte o bence, biraz daha uğraşsalar göbek deliği kaybolacakmış gibi.
bence aşırı büyük süt üretim merkezine sahip olduğu için bu sahnede gözükmüyor olabilir..
manson bence amerikanın birleşik eyaletler devletinden olabilirler.soldaki için texaslı diyebilirim.texasta mandıracılık yaygındır çünkü..
hocam sizde de ne zevk varmış yani, o kızların hepsi parise yani hoşaf, birazdan kendilerini lavaboya zor atacaklar, hala daha onlarin gobeginde, kukusunda bir seksapellık görebiliyorsanız pess, söyleyecek söz kalmıyor
kukusunda seksapellik aradığımızı hangi cümlelere istinaden anladın suiza, çok merak ettim..
bi de ben şu noktaya açıklık getirmek istiyom. biz aramadık ki gayet alenen ortadaydı bence.bi de madem sidik yarışına başladık sexsapelden bahsedilmiş ben göbeğe güsel dedim kaymak gibi dedim nerden sexapele bağladık ki hadiseyi.yanılmıyosam sayın onnupro da engin mandıracılık bilgileri ile gayet bilimsel yaklaşmış olayı.
onnupro, süt üretim merkezi, göbek, kaymak falan derken baktım laf oraya kadar sarkacak o bakımdan yani,manson, anladim, yani bir tabloya bakar gibi tertemiz hislerle bakiyorsun, güzel diyosun, o gözle yani, sözümü geri aldım o zaman, ben de ne kötü niyetli adamım yaa,
ortada olmayan bir şeyden mi konuşmuşuz. sanatsal bir çalışmanın kusurlarını ortaya dökmüşüz, olay budur.
suiza sen şarküteriye gitme sakın..orda çeşit çeşit sütler, yoğurtlar,peynirler, kaymaklar falan var..aman ha..
tamam galanthus, bir şey demedik, siz sanatsal açıdan baktınız olaya, ben …………..
Hayatımda ilk defa bir erkeği, kadın cinsel organına ”Kuku” derken duyuyorum..
neyyyyyyyyyy! ciddi diilsin dimi kuzum?
Çok ciddiyim..Hiç duymadım, enteresan geldi..
ben çocukluktan beri kuku diom ! ya siz??????
Ama sen erkek değilsin ki..
ama erkeklerde öle diodu!!!!
bunda şaşacak ne var anlamadım, erkekler bilmez mı yanı pbk?
Yani o kelime erkek için biraz tuhaf..Şahsen ben erkek olsam Vajina, ya da kadın cinsel organı derdim, genel olarak….
kuku, daha bir sıçak bir ifade bence.
ortaokulda fen dersinde kadinogretmenimiz vardi; kadin cinsel organinin oz turkcesi nedir diye sormustu, hicbirimiz bir sey soyleyememisti, sonra kendisi soyledi tabi tahmin ettigimiz degildi, senin yazdiklarin da degildi
ben söyleyeceğim ama havam bozulur, o yüzden susacağım!
oz turkcesi hicbirinizin aklina gelmez iddia ediyorum
hazine, diok biz bizim köyde!
değil canım, hem de gayet terbiyevi bir söz
maniakmusunuz siz ya “am” ayup bişiymü kü?böle terbiyeli -terbiyesiz dionuz.cık cık!
haklısın harlem ben argodaki için öyle dedim di, yoksa bizim biyoloji öğretmeninin de dediğinde bi şey yok, döl yolu ya da döl yatağı derdi.
ayip canim ayip tabi, ona gelene kadar ne fiyakali esanlamlilari var
magico bildin öztürkçesi dolyatağı
Taha435 burada olsaydı bilirdi, ama şimdi balayında, bir müddet yazmaz bu konuda herhalde..
<strong>Dol</strong>yatağı mu ? Dol ne dii bu Suiza?
bak yaaa ahahahhaah dol deil suıza döl döl ayyyyşimdi bayılacağım. suıza benle maytap geçiyor. ben sana hiç oto diyorum mu suıza aşk olsun. sevgililer gününe aşk dolsun. yok çok anlayışlı oldu cümlem şimdi.
ah harlem ah, nerden vuracağını şaşırdin, canın sağolsun senin için bir kere daha yazarız be canım dölyatağı
Dol, dediniz de aklıma ”Dolly” geldi..<div class=”imajorta”><img src=”/imaj/pillibebekkuyuda/dolly-the-sheep2-thumb-tm.jpg” alt=”” border=”0″ /><br /></div>
en güzeli kuku ikinci tercihim kayısı
aha pbk bambino oldu dolly girl yeah
mango! şeftali ,gubarcuk!
dipsiz kuyu,
Yavruyu bana verin başka birşeycik istemem..Uzun zamandır Pony istiyorum ama dinleyen yok..
<div class=”imajorta”><img src=”/imaj/pillibebekkuyuda/cool-pony.jpg” alt=”” border=”0″ /><br /></div>
vuv latino betimlemeleriniz konuşuyor. kayısı kıvamı, dipsiz kuyu eee başka:))
<a href=”http://sozluk.sourtimes.org/”>lotus</a>
dolly deyince benim de aklıma babydoll geldi, dervisin fikri neyse zikri de oymuş
gizem, badem, ambar, gömü, kadife vs
baaak yaaa suıza hani derviş olmasan bi şey diyecektim ya ahahahaa neysee:)
dervisler babydoll’la ilgilenmesin mı diyosun magic?
ipek, derdi anneannem .
ilgilensin suıza.
babydoll, bak adı bile seksi,
ipek en kral betimleme şahsen bence bizatihi:)
babydoll’un ipek olanı daha iyidir, ama çin ipeği değil gerçek ipek olacak, saten kaşıntı yapar:)
aynı ipekten bahsetmiyoruz bence harlemsaray bu konuya açıklık getirsin:)
harlem’e gerek yok:), aynı ipek olmasa da benim “ipek babydoll” senin ipeğe giden yolu açar
bu noktada bende kadın cinsel organına vajina diyen adam duymadığımı – jinekolog arkadaşları tenzih ederim- belirtmek isterim. yani tonla isim sayabilirim ama vajina diyen hiç duymadım.
vajinismus diyen adam var, hastalık olduğunu bilmeden..
aa vajinismus bi teknik değil mi, bi yaşıma daha girdim bak
kaç yaşında oldun yani..
takriben 38im şu an. haziranda 39 olcam allaan izni peygamber efendimiz ( sav)’ın emri ile
Of ya benim de ablam çıktı sonunda hafif’te..
pbk sen en az 45 yaşındasındır..
yok daha çok var o yaşa, atalarım 120 yaşında ölmüşler..Kurtulamazsınız benden %)
% kaç ihtimalle ?
Sağlık konularına girmeyelim nazar değer..
en gencü kim buranın acep
benim ruhum genç şahsen bak saçımdaki aklara rağmen neşe dolu bi insanın dünya umrumda değil.
sana bişi yollucaktım şimdik ak saçın düşündürdü beni:D
al işte kedinin başına…
yemekeyizde bir kız var uçuş hostesiymiş,
bu aralar herkese bişi yollayasım var ölecem galiba
hee o , yayık aazlı
nazo bende çok yalnızım bu ara yollasana bişiler. hatta canım ne istio bilion mu mozaik pasta bebeğim.
olmaz ben sana da çorap yollucam kaçamazsın adresin de var zuhahahahhahaha
abi çorap yollayacaksan marks and spencer’daki uyku oraplarından yolla ya. kıyamıyorum paraya çok pahalı.bkz. aç köpek
ben yaparım mansonum sana.
kız çocuğu olup da o’na braun silk epil başlangıç seti hediye eden var mı?
galanthus bebeğim yumuşak olsun ama.mascal ben en fazla 4 yaşındaki yiğene makyaj seti hediye ettim yardımcı olamıciim
helâl, helâl dön sırtına vurayım
bele bebek senin geniz de folloş oldu yannız. üsturuplu yisene bebeğim, olmadı püsküütünü çaya bandır, yumuşasın.
o marka olmasa da hediye ettik öyle bişiler tabi .mansonum mark spencer falan yollayamam:D tuhafiyeden aldım işte töbe yarabbim 😀
tamam yavrum, ayıp ediyosun.
ovv shit hayatımda hiç tuhafiyeye girmedi, çok orjinal
galanthus bende ayıp ediyim sana:D
ya ne kadar yanlış yazıyorum ben ya. yazım hatası konusunda bi tür rekor denemesi yapar bi halim var.
yarışalım mı mansonum
notu sen tut puanlamayı puel yapsın, bana fatura çıkmayacaksa neden olmasın.
abi biz ikimiz yarışıcağız, neden notu ben tutuyorum ki. ama söylenene göre nazo hepimizi geçermiş.
iddialıyım:D