Kendi ellerinle gömüyorsun arkadaşını toprağa, ailesi yanında feryat figan ederken sanki rutin bir şey yapıyormuş gibi kaskatı bir soğukkanlılıkla eşeliyorsun toprağı, toprak sert. Kefeni öylece güzelce koyuyorsun, Sert toprağı örtüyorsun işte. Dualar düşüyor ağzından ve ölümün o soğuk yüzüne çaresiz bir şekilde bakıyorsun, tüm arkadaşların orada, şaşkınlıkla izliyorlar, yardım ediyorlar, isteksizce toprağı kefenin üzerine atıyorlar, pis bir duygu geçiyor içinden, b..tan şeyler hissediyorsun işte, sol cenahındaki kafes sıkışıyor, herkes bir şeyler okumaya çalışıyor mezar başında,İnna lillahi ve inna ileyhi raciun diyorsun, ailesini teselli etmeye çalışıyorsun, geri dönüyorsun.
[-Daha dün karşılaşıp muhabbet etmiştin, aynı lisede okumuştun,iş arıyordu, bulmuştu, fabrikaya girecekti, çalışacaktı, askerliği vardı, gitmişti, bitirip gelmişti. Şimdi öldü. On beş ay yoktu buralarda-askerdeydi- geldi ve öldü. Evlerine kat çıkıyorlardı, kendi evini yapıyordu, az inşaatlarda çalışmamıştı, iyi işçiydi, çalışkandı, sessizdi, askerlik dönüşü vakit kaybetmeden, fabrikaya girmesine bir gün kala hemen işe koyulmuştu, ta ki inşaatın elektriğine kapılıncaya kadar,ölüm ansızın yakaladı, bırakmadı da… ölüm haberi başka bir arkadaşın düğününe geldi, oysa inşaatta kalan küçük bir işini bitirip o düğüne kendisi gelecekti, gelemedi. Keyifler kaçtı, takı merasimi hızlı bir şekilde yapılıp cenaze evine gidildi.-]