Ufakken de kızardın bana hep burnunu silme koluna diye .Oysa ben silemedim hiç ayrılık işlenmiş dantelli mendillere .Aşkınla büyümek güzeldi , her düştüğümde yarama üflemenYüzümün kirini parmaklarını tükürükleyip silmen ,Bayramlarda içinden para çıkan çorap kumbaralarındaHayali bir gelecek biriktirmek seninle güzeldi .Sonra ilk terk edişiniz beni ailece .Bir külüstür arabanın ardında cama dokunan parmaklarının iç yakan uzaklığı .Senin kapının iki adım benim evimden 2 taşıt ötedeki lisedeNe tesadüfse yan yana oturmuştuk ilk gün ve 3 sene .Seninle olgunlaşmak özeldi .Ve ben yedisinden kalma bir alışkanlıkla her kış ve her burnumaktığında koluma silerdim burnumu , sen az acıtarak sıkarken yanaklarımı kızardın yine .Canımı yakman sular dökmekti yanan kalbime .Seninle yaşlanmak eşsizdi .Bir gün bile denemez ya bir an sadece , sen gitmiştin .Artık bayramlarda para çıkmayan çorap kumbaralarındaSağlık formülü reçeteler biriktirilir olmuştu .Dizlerimdeki yaraya üfleyecek sen , benim dudaklarımda kalanSon tadınla vardın .Sensiz ölmek sensiz yaşamaya eşitti .Kağıt mendil bile olsa cebimde üstüne siyah bir kazak resmiÇizmeden süremem burnuma.Ve bana aldığın siyah kazağın koluna her burnumu sildiğimdeGittiğin yolun şeklini çizerim kanata kanata .