“Üç buçuk yaşındaki bir kızla başa çıkmak ne kadar zor olabilir ki?” diyorum kendime. Benim hayat tecrübem ona on basar, bir. Yapılmaması gereken şeylerde kararlılığımın üstüne yoktur, ikii. Ne çok disiplin ne de çok gevşeklik anlayışıyla hareketi düstur edinmişim, üüüç. Ne olursa olsun onu hep seveceğim ve sevdiğimi de sık sık söylüyorum, etti mi dört! Etti. Gayet iyi değil mi? Evet. Peki bütün bunlar üç buçuk yaşındaki bir kızın burnunu silmeye yeter mi? Hayıııırrrr!Hazırlanıp hemen çıkmamız gerektiği zamanlarda köşe bucak kaçtığı, üstünü başını giydireceğim zaman olmadık oyunlar çıkarıp beni engellemeye çalıştığı, dışarı çıktığımız zamanlarda içeri girmemek için uğraştığı gibi, benim güzel kızım, burnu aktığı zamanlarda da tavşan olup seke seke kaçıyor. Kaçıyor-du daha doğrusu. Sahip olduğumu düşündüğüm onca karizmatik(!) özelliklerimin dilinden anlamayan kızıma anlayacağı bir dille konuşana dek: “Sümük avcıları iş başındaaaa!!!”Kızımla ben artık sümük avcılarıyız (eşim bu işe pek yanaşmadı nedense). Kızım “sümük yapıcı” da aynı zamanda. Mekanizma tahmin edilebileceği üzre şu şekilde işliyor: Burnu akmaya başlayınca kızım “Anneeee sümüük!” diyor ve kendi ayaklarıyla hem de tıpış tıpış yanıma geliyor, ben “Sümük avcıları iş başındaaa!” şeklinde komşuların duyamayacağı bir nidayla karşılık veriyorum ve kızımın burnunu siliyorum. Sonunda da “Aferin kızıma, iyi sümük yapmışsın.” diyorum, o da mutlu oluyor. Yaaa, bir zilli uğruna ne karizmalar batıyor!