Siyasi kediOturuyordum. Elimde gazete. Kedim yanıma yaklaştı ve Musa Kart’ı mahkemeye vermek istediğini söyledi.JAWS 4 KIYILARDA BÜYÜK TEHLİKE : AKP………………………..Tehlikenin farkında mısınız? Cumhuriyet gazetesinin sür manşeti. Simsiyah bir fon. Türkiye’yi cumhuriyetinden uzaklaştırmak istermişçesine uzanan “ak” bir yazı. Peki cevabı nedir bu sorunun? Cevap, bizim açımızdan coşkulu bir evet olsa da genelde bakılınca bu, hayıra dönüşüyor. Çünkü halkın oldukça azınlıkta kalan bir kısmı, bulduğu her delikten sızmaya çalışan malum türbanın altındaki beyinlerdeki ideolojinin, bir şeriat devleti özlemiyle beslendiğinin farkındadır. Geriye kalan çoğunluksa, geçim derdi içinde bu tür tehlikelerin farkındalığından oldukça uzaktır. Olsa ki tehlike, cumhuriyet gazetesinin mimlediği, milliyet’ in ise köşelerinde işlediği kadar ciddidir. İktidar, toplumun alt yapısı olan ekonomiyi geleceksiz ve üretimsiz kılmasıyla birlikte, kendi geleceğini büyük bir tutkuyla düşünüp, kamu idarelerinin alt yapısını kendisiyle doldurma çabasındadır. Bunu, kamu kesiminde popülerliğini daha uzun zaman koruyacağa benzeyen, AKP bıyığı modasından da görebilirsiniz……………………………………………Cumhuriyet gücünü halktan alır. Muhafazakarlaşan bir halk; Avrupa birliği dikteleriyle etkisizleştirilmeye, güncel çamur atmalarla kirletilmeye çalışılan silahlı kuvvetler; sesleri ve etkileri çeşit çeşit yollarla kesilen sivil toplum örgütleri. Tüm bunların olduğu bir ortamda T ile C arasında bir tehlikenin olduğunu söylemek abesle iştigal olmasa gerek………………………………..ŞİMDİ asıl konuya geliyorum. Asıl konu, kıyıların imara açılması. Bu yasayla “cennet Türkiye” sözünün tersine tersine gidilip ,doğa harikası bakir koylara, sahillere yol, tatil köyü ve belki de sadece kafeterya yapmaya izin çıkmış oluyor. Doğanın bize karşılıksız hediyesi olmasından çok, elde edilmesi için dökülen kanlar düşünüldüğünde yapılan yanlışın büyüklüğü görülmelidir.(daha açık ifadeyle “babanın malımı o sahiller” demek gerek)Bu suçsuz güzelliği bu şekilde parçalamakla cezalandırmak ilk başta, akla uygun değildir. Şimdi oturduğumuz yerden hayal edelim. Bir tarafta bir falez. Yeşillik bir yutkunuş gibi kesiliyor denizin başladığı yerde ve dalgalarla devam ediyor bu kimsenin olmayan doğallık. Şehirden kalan tüm pisiliği atıveriyorsunuz içinizden. Ancak kafanızı çevirip öteki yana baktığınızda, açgözlü bir işletmecinin, anlamsız zevkiyle boyalı ikişer katlı bungalovların, küçük bir tepeden birer ikişer indiğini görüyorsunuz. Denize doğru bir asfalt yol gidiyor. Yolun üstünde yaylak yaylak(yaylak, otlak demektir ancak hem aylak hem de yaylanmayı karşılayabilmesi açısından uydurarak sevdim bu kelimeyi) yürüyen birbirinden ilginç kara kara adamlar. Tabi güneşten yanmışlar. Tabi arap olma ihtimalleri de var. Sahildeki kafeteryadan anlamsız bir müzik geliyor. Şezlonglarda birkaç Türk yeni zengini, birkaç arap şeyhi ve karıları, biraz da ülkelerinde temizlik işçisi turist oturuyorlar. Kafeteryada her yeri kıllı bir adam, göbeğini kaşıya kaşıya, elindeki havluyla denize girmek için hazırlanıyor…………………………………………………..Bu, görmek istediğimiz Türkiye değil. Tehlike büyük. Bu iktidara gönül veren insanların bakması gereken tek bir şey var aslında. Hükümetin yaptırdığı yollardaki ve köprülerdeki gencecik çatlaklar. Eğer bu böyle devam ederse, bu partiyi iktidara getirenler ve oy kullanmayanlar, o çatlakların arasından, Türkiye’nin geleceğiyle birlikte kaybolup gidecekler. Keşke tehlikenin farkında olmayanları aydınlatmanın bir yolu olsa.