Binbir ses var kulaklarımda yankılanan,binbir renk insan var bu dar alanda.Duvarlar sarı,siyah görüyorum çokça insanlara karışmış.Her biri ayrı bir renkken siyaha bürünmüş insanlar.Niye bu kadar çok siyah giyer insanlar?Kalabalığa bakınca niye çokça siyah görürüz?Bilmiyorum ama siyah gürültülüdür.Birbirine karışmış siyahımsı insan sesleri kulaklarımda yankılanan.Köşede ki çift huzursuz,bir konuda uzlaşamıyorlar sanki,kaşları çatık,istemsiz hareket halinde elleri,gergin yüzleri,sıkılmış dudakları..Yaşları 20lerin ortası gibi,siyah onlarda ama kırmızılık var sanki hafif gözümü alan.Aşkın rengi kırmızı var azıcık,genç bayanın ruju olduğunu tahmin ettiğim.Ortada beyaz var.Saf,temiz,mutlu,genç beyaz..Liseli bir grup var yüzleri kırış kırış bol kahkahalarından.Çok hareketliler,biri oturuyor öbürü kalkıyor.Bu halleri asık suratlı orta yaşı aşmış kişilerin ters bakışlarına sebep olsada benim çok hoşuma gidiyor.Neden kızarız ki bu bol kahkahalı gürültüye?O eğlenceli ‘çocuk-yetişkin’ yıllarımıza geri dönemediğimiz için mi acaba?Kıskanırız yani…Cam kenarında bir kadın var,tek başına oturmuş.Dışarıya bakıyor,tabağına bakmadan alıp ağzına attığı hızlı lokmaları yutarken.Bakışları soğuk,duruşu soğuk,bu kadın soğuk.Saçlarında beyazlıklar var kar yağmışçasına ama koyu mavi var üstünde siyaha yakın,lacivert değil.Soğuk bir kış gecesinde kırmızı atkımın sıcağına rağmen,yüzümü yalayıp geçen buz gibi rüzgarı hatırlıyorum kadına bakarken.Net değil görüntüsü ama net duyguları var.Yalnız olmalı bu kadın,yaşlı ve yanlız.Mutsuz bir siyah değil henüz,umudu var ki mutlu olmaya,siyah değil ona yakın rengi.Bir garson geçti önümden aceleyle,elinde beyazlar…Tabak olmalı.Üstü kırmızı beyaz olsada yüzü siyah,siyah değilde karanlık.Yorgunluğun olası ruh hali,karanlık çökmüş yüzüne.Siyahtır belki gözleri.Tanıdık bir yüz var ama çıkaramıyorum kim olduğunu,Bana doğru geliyor.Kocaman bir gülüşü var,beyaz dişleri,gülen gözleri…Bir müzik geliyor kulağıma derinden,gittikçe yakınlaşan tanıdık bir melodi.Kulaklarımdaki uğultu azalıyor,beyaz görüyorum çokça.Uykudan uyanır gibiyim,en az bi kaç gün uyumuş gibiyim.Karşıma gelip oturuyor kocaman gülüşüyle kuzenim,sağımda çikolata renkli kuzenim,solumda mavi gözlü kuzenim…İzmirdeyim,bir pizzacıda,alsancakta ve telefonum çalıyor.Canım arıyor;sevgilim.Yeni uyanmışlığın sersemliğini üstümden atamadan telefonu kapıyorum.Aceleyle pizzacının kırmızı kapısından çıkıyorum.Dışarıya attığım adımla birlikte ‘efendim hayatım’ diyorum telefon kulağımda.Boş kaldırımın sol tarafına doğru çeviriyorum başımı aynı saniye.Küçük bir çocuk geçiyor önümden sabun köpükleri yapan oyuncağıyla,kaldırımı köpük köpük balonlarla kaplayan.Başımın hareketiyle savrulan saçıma karışıyor çocukluğumdan beri sevdiğim köpük köpük balonlar.Yüzümde bir tebessüm var,siyahın üstünlüğüne rağmen beyaz olmanın mutluluğu bu.Sevdiklerimle olmanın beyazı bu.Sevdiklerimin beyazı…Mutlu olmayı bilen herkes beyazdır.Beyazlaşır yada zamanla…