gelen gideni aratir derler ya.neden anladim sanirim.insan her yeni askla ya da iliskiyle kendinden daha az taviz vermeyi, dolayisiyla daha az sevmeyi ogreniyor(mus).. daha az sevince de bi onceki insanin yenisinden daha kusursuz oldugu gibi bi hisse kapiliyo(mus) saskin saskin.. alakasi yok(mus) aslinda.karsindaki insani kendinden daha cok seversen boku yiyosun ama, insan kimseyi kendinden cok sevmemeli(ymis),hayaller, ruyalar, planlar,umutlar, kokular, dokunuslar, sevisirken aglamalar, bakislar, gulusler, gozyaslari, konusmadan anlasmalar, ozlemler, ya hersey, hersey geliiip geciyo(mus), insan kendi kendine kaliyo(mus) sonra. ve eger kendini daha az seviyorsan….. ruhun bosaliyor(mus).. bos bi ruhla naparsan yap sonra.napmak lazim, asksiz sevismeler tad vericek mi bilmem ki ben.. ogrenmek lazim(mıs).ogreniriz elbet..belki kendimi severim gene. belki belki belki….deli miyim ben, bi daha bu kadar cok sevicem bi daha?
siz de sevmeyin.. sevmeyin abi.
yorumlar
geçer geçer, yıpratma kendini.
ulan ne olcak ki.. severken süperdir karşılıklıysa. kıçın tavan yapar.dünyanın en mutlu insanı olursun bir araya geldiğinde. ayrılık mı dert etme o da güzeldir..aşk acısı insanı güçlendirir hayata karşı, 2-3 ay da onu çekersin..arkadaşların ilgilenir seninle biraz vodka biras kanka halledersin.. sev sen güzel kardeşim..
Bilmiyorum, diğer dediklerin bana birşey ifade etmedi ki şunlar, onlar; gelen gideni aratır, git gide daha az sevmek, bi daha bu kadar sevmemek…Ama şu konuda; kendinden çok sevmek… Bence böyle birşey yok. Kimseyi kendinden çok sevme ihtimalin yok. Birini severken bile kendini seviyorsun aslinda, kendini mutlu etmek için, mutlu olmak için, sevişmelerden daha çok zevk almak, gözlerinin pırıldadığını hissetmek, dokunmayı, dokunulmayı hissetmek için… Yani karşındakini değil, kendini sevdiğin için herşey… Böylesi daha çok hoşumuza gidiyor çünkü, severken, sevgiliyle beraberken herşey daha güzel geliyor. Bundan mahrum kalınca da başlıyor kalp ağrımaya, ağlamaya ve acımaya… Yoksa neden aşk acısını bizi diğer mutlu eden şeylere yönelerek unutmaya çalışalım ki? Bence kimseyi kendinden daha fazla sevemezsin. Çünkü dünyanın merkezi her zaman kendinsin. Doğarken yalnız ve kendi başına değil miydin? Kötü değil bu ama. Sadece normal. 🙂
insanlar pek bir depresif oldu.
sanırım venüs’ün güneşin önünden geçmesiyle alakası var(mıs)…
tad verebilir de vermeyebilir de. en azından daha az aşk acısı çekiyorsun ama elbette bunun da bir sonu var, sonunda aşkla sevişeceğin kişiyi, sonsuz sevgini adayabileceğin kişiyi bulacaksın. ben şu anda sadece kendini sevme modundayım, oldukça da iyi gidiyor, araya aşksız ilişkiler de girmiyor değil. seçim tabii ki senin ama eğer bu yolu seçeceksen unutma ki; oldukça yorucu..
aşk daima olacaktır.bazen içimizde uyuyan bir dev,bazen ise uyanmış bir vaziyette herkese haykırırcasına şen-şakrak.gün gelecek aşktan nefret edecez gün gelecek ki aşka aşık olacaz…
eskiden 4s die bi kural vardı bilmem bilirmisiniz. ortamların hareketli boy’ları sölerdi. belkide doğrudur bu 4s. ama sevgisizde olmazki be birader…kısacası aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bok çuvalı…
olsun. her sey bir tecrube oluyor sonucunda.
bu haykırışlarında o kadar haklısın ki…ben de başıma gelince aynen bööle düşünmüştüm ilk başta..ama sonra dedim ki burda sorun doğru insan olup olmamasında..çünkü yanlış insanı sevince ortaya çıkıyor tüm bunlar..aşksız ilişkiler tad vermez,ruhsuz yapar adamı..bu işin sırrı doğru adresi bulmakta sanırım, ama bunun için de herkese kolay gelsin, çünkü o kadar yanlış adres arasında kolay değil bulması…
“Öğrenme tecrübeye dayanmalıdır. Tecrübe ile öğrenilen bilgiler öğrencinin benliğini sarar ve aynı zamanda manevi bir haz duygusu oluşturur.”demek işin sonunda bir haz alma durumu da varmış…
bildigim tum dogrular yalan cıktı..
… başkasını sevmekten geçiyor aslında. Seven için sevilen bir yansıma, sevenin yansıması. Aşk kocaman bir dünya yeter ki insan doğru yansımayı bulsun… O zaman “deli miyim ben?” diye sormak gelmez aklına..
artik sevisme de. neyse artik onu yap en kestirmesinden.
aşk dilini kendimize iyi tercüme etmeliyiz. demiştik ama; uyarmıştık.
herşeyin gelip geçici olduğunu anlayabilmek için herkezin bir gün göçeceği bilgisi yeterlidir. yani kısaca onlar sunlar bunlar hissetmeler sevişirken ağlamalar gibi verilen örnekleri yaşamadan da geçici olduklarını tahmin edebilmeliyiz. belki gelip geçerlerken hmm bir de böyle bişey varmış gibisinden farkındalıklara varabiliriz. ama sonuç olarak hepimiz gelip geçiyoruz buralardan. şu klasik doğru insanı bulup doğru insanı sevmek de bu gelip geçici olanların arasında bir kavramdır. doğru insan her zaman aynı kişi olamaz. doğru insan diye biri olabilir ama bu hayatınızın sonuna kadar aynı kişi olması gerektiğini göstermez. herkese göre değişik yansımalarla hayat bulan bir kavramdır aşk. kimine göre kendisi kimine göre başkası kimine göre bambaşkası… hissetmiyorken yokluğuna inanmak kolaydır hissediyorken de varlığına varlık katan yuvarlana yuvarlana büyüyen bir çığ gibi bişeydir. bir şeyler yaşanır her zaman her çıkışın bir inişi vardır. olmuştur olacaktır. aşıkken verdiğin sözlerin arkasında ancak aşıkken durabilirsin. aşk birden bire yok olup gidiverebilir. ortada hiç bir sorun yokken bile anında sönmeye başlayabilir. bunun kontrolü bizim elimizde değildir. herşeyin başlangıcı olduğu gibi sonu da mutlaka olacaktır. ortada yaşanan bir aşk varsa ve bundan haz alınıyorsa ne güzel ama bittiği zaman olan bitenleri bir kayıp olarak görmek gerçekten bir kayıp olmasını sağlamaktan başka bir işe yaramaz. yaşanılanlar zamanında yaşanmış edinilmişliklerdir. bittikten sonra bırakın orda kalsınlar üzülmekle varılabilecek bir yer yok istemeseniz de alışamasanız da bitmiştir bir kere. iyi yönleriyle hatırlamaya ve size kazandırdıklarını görmeye çalışmak bence en iyisi. iyiyken keyfini sürüp kötüyken de hiç oralı olmamaya çalışırım ben hep. çocukça bir oyun gibi gelebilir ilk bakışta veya yeterince özenli ve düşünceli olmadığını düşünebilirsiniz. ama bence aşka en yapıcı ve iyimser aşkı aşk yapıp öyle kalmasını sağlayan bakış açısı bu. biten aşkların ardından çok uzun süreler geride kalmış pişmanlıklar veya alışkanlıklarla yaşamanın bir anlamı yoktur. arabesk, dibi görünmeyen bir kara delik gibi etrafa tuzaklarını kurmuş avını sessiz sessiz bekleyen sabırlı bir avcı gibidir. elini veren kolunu hatta gövdeyi bile kaptırabilir. her zaman ben olabilmeyi becerebilmemiz beni hiç kaybetmememiz gerekmektedir. kimse kendi olamadan bir başkasıyla olamaz. biz olmadan önce benin hakkını vermek zorakidir aksi halde çok zor günler sizi bekliyor demektir
x olması y oldugunu göstermez.
y olması x oldugunu göstermez.
x olmasi x oldugunu bile göstermez ya da y olmasi y oldugunu göstermez.
bu x’ler y’lerin yerleri değiştirilebilir böyle.
yine kafam karisir…
cilginsiniz hickimse bey, bir anda ahkamlarimin altinda bitmenize hala alisamadim, sessiz sedasiz gelip kriptik bir iki laf edip kaciyorsunuz. yine enterasan noktalara parmak bandirmissiniz. efenim hayatta hersey eninde sonunda tecrubeye donusuyor veya guzelse ani oluyor veya iyice kotuyse unutulup gidiyor ki sabahlari yataktan kalkabilelim degil mi ? askta hayatin icinde olduguna gore kendisi de bu durumdan payini aliyor diye dusunuyorum.sarkac beyin linkini takip ederseniz sevgili moana’nin her yazdigi gunlugun olay, her olayin da seksi oldugunu gorursunuz. moana bir sevgi insani. elbette ki birini yeniden sevecektir.
uzun uzun yazar, sonunda şöylemsi bir tortumsu bırakırdı damağımızda, eğer beybi yazsaydı buraya: ulan gittiğiniz adres yanlışsa, ‘dooru’ diilse, neden babanızın eviymiş gibi postu serdiniz aylarca-yıllarca yılanın koynuna? bilmiyorduk demeyin, adamı sinir etmeyin!
Evet , ben bu aciklamalari cok duydum. Her cikisin inisi meselesi.Ancak cogumuzun enerjisi, finansi ve zamani ask hayatinda devamli en kaliteli anlari yasamak icin tekrar tekrar baslamaya yetmemektedir.EGer zaten boyle bir beklenti icinde oluyorsak, askin evrimlesmesine, bizi olgunlastirmasina izin vermemis oluruz ki bence bu hayatin yeni bir boyutunu gormemezlikten gelmek, takilmis plak gibi ayni sahfada (devamli ask ve hayecan aramak) devir etmek gibidir. Bence kisisel tatminsizlik meselesidir.Bu olayda yasitlarimizin, medyanin baskisi ve cocukken sekillenmis cinsel beklentilerimiz en onemli faktorlerdir.Kisaca: Ask dedigimiz hayatta kalma/ureme olayini kaliplasmis beklentiler icinden gormeye calismak, hayati eksik algilamamiza neden olur. Bu duygular bizim hickimse’nin degindigi gibi saflik ile ilgilidir. Artik insani tanidikttan sonra asik degilseniz, yerini derinden bagli bir sevgi almasi kotu bir sey degildir. TAbi her gun beynimize medya diger insanlar “senden daha asik”, “senden daha cok zevk aliyorlar” mesajini caktigi surece ask hayatimizda mutlu olmamiz imkansizlasir.
Hiçlik bi koyacam tekmeyi kendine gelemeyeceksin ya. Ruh çağırır gibi çağırmasana şu adamı. Fiks muhabbet; hiçlik amcabeyi çağırır, amcabey alakaya çay demle bir şekilde bana laf değdirir, hiçlik aradan tüyer. Canın sıkılıyorsa hayvan belgeseli seyret, playboy TV. eşliğinde mast. yap, iki kitap oku, bi çay demle ne bileyim aile efradından özlediğin birinin ruhunu çağır uğraşma şu adamla ya.
hiçbir laf sokma gibi derdim olmadan diyorum ki sen git önce kendi evrimine izin ver de aşkın evrimine izin vermek sonraya kalsın. yani bunu kim yazsaydı böyle söylerdimAncak cogumuzun enerjisi, finansi ve zamani ask hayatinda devamli en kaliteli anlari yasamak icin tekrar tekrar baslamaya yetmemektedir. yazmışsın tabi üzücü bir durum ama buradaki yetersizliğin veya yetersizliğimiz bize kalmış bir durum olarak çıkıyor karşımıza. insanın üreyip çoğalma ile ilgili içgüdüleriyle aşkı yaklaştırabilirsin ama tamamen birbirilerini kapsayan şeyler olsalardı her doğan bebek isteyerek doğurulmuş olurdu. veya birisine duyduğun aşkın kendi deyiminle zamanla yerini derinden bagli bir sevginin almasi sonucunda bambaşka şekillerde hiç beklemediğin durumlarla karşılaşabildiği başka birine aşık olan kimse olmazdı, olmamalıydı …. dediğim gibi insan kendi evriminin kurallarını kendi koyamıyorken aşkın evrimini yönlendirmeye kalkmak beni aşar sen becerebileceğini düşünüyorsan başarılar. sen birine evet bu işte buna aşık olmalıyım diyerek aşık olamazsın belki bunu becerebilenler vardır ki bunun nesi becermekse..kontrol … kendinizi kontrol ederek aşkı yaşadığınızı mı savunuyorsunuz. zevzeklik meraklıları şimdi be_goodie nin hadi sevişelim diye bağırdığından dem vurabilirler ki aslen demeye çalıştığım farklıdır. aşk insanın bir yere kadar kontrol edebileceği bir kavramdır. belki hayatınıza girmesi gereken veya girmesine izin verdiğiniz bir oranı belirleyebilmeye yakınlaşabilsek de kime ne zaman nasıl aşık olacağımızı biz belirleyemeyiz. bunu belirleyebilmek aşkın evrimine yardımcı olmak demekse ben bir homosapien aşık olduğumu itiraf ediyorum. seviniz seviliniz hatta aşık olunuz aşkı hissediniz bittiği zaman da kös kös bunaltmayınız kendinizi hadi bakiim
filmin basinda sevgi insani olmayan moulin rouge calisani satine’in soyledigi seyler: (contrast yapsin diye ekliyorum)Diamonds Are A Girl’s Best Friendby Nicole KidmanThe french are glad to die for love…A kiss on the hand may be quite continetal, but diamonds are a girls best friend.A kiss may be grand, but it wont pay the rental aon your humble flat, or help you feed your aunts cat.Men grow cold as girls grow old and we all lose our charms in the end, but square cut or pear shaped these rocks dont lose their shape, diamonds are a girls best friend.Tiffany, Cartier, cos we are living in a material world and i am a material girl.Come and get me boys…Brat Star, Ross Core, talk to me Harry Siblet tell me all about it.There may come a time when a lass needs a lawyer (but diamonds are a girls best friend) There may come a time when a hard boiled employer thinks you’re awful nice, but get that eyesore else no dice.He’s you’re guy when stocks are high, but beware when they start descend.diamonds are a girls best, diamonds are a girls best, diamonds are a girls best friend.lets make love.Cos thats when those louses go back to their spouses, diamonds…..are a …..girls…..best….friend