Bazen tlfumdan sana özel atanmış olan zil sesini kendi kendime çaldırıp dinliyorum.
İçimi naif bir huzur kaplıyor. Sanki sen tam o an arayacakmışsın hissine kapılıyorum. Heyecanlanıyorum, ekrana bakmaktan kendimi alamıyorum, acaba ismin yanıp sönüyor mu diye. Kaç kere numaranı siliyim dedim, yapmadım. Yaa hala ümidim var. Komik dimi. Ama var işte. İçten içe belki belki de arar diyorum bir gün. Beni hiç düşünüyor musun, hiç arasam mı dediğin oluyor mu, hiç rehberden ismimi buldun mu öylesine, hiç düşündün mü şu düğmeye bassam karşıma çıkacak kadar yakınız aslında diye, insan bir garip oluyor dimi bu kadar pat diye ulaşabileceğini hissedince. O futbolcuyu görünce aklıma sen geliyorsun, herşeyi duyunca seni hatırlıyorum gerçi ya, televizyonda hep o şehir var, eskiden de bu kadar sık mı gösterirlerdi bilmiyorum , algıda seçicilik geyiği sanırım.. acaba hiç metroda ayrı vagonlara bindik mi? bazen okulda insanları arkadan sana benzetiyorum.Selimin de dediği gibi; ne olmuş benden daha iyi yazı yazanlar varsa, bu benim seni daha az mı istediğimi gösterir.
Ne olmuş aramızda hiç birsey olmamışsa ben yinede senin olduğun yerde olmak istiyorum. Bir ne düşündüğünü bilsem var ya. En kötüsü de bişey düşünmemen. Acaba bu yazıyı hafif yerine senin mailine atsam pek bir saçmalamış mı olurum. Evet dimi. Ama niye.
yorumlar
yani bence onun mailine de at mutlaka, hafife yazmaktan daha saçma olmaz emin ol!
Bu yazı daha önce de çıkmıştı mimleme köşesinde, fakat şu durumda bir daha gerekli. Üzüntünün dört hali, inkar – kırgınlık – öfke – kabulleniş. İşte her ne oluyorsa oluyor ve biz bu safhalardan hakkaten geçiyoruz. Bir de aynı yazı asla düşünmemezlik etmeyin yoksa aklınıza gelince her defasında ilk kez düşünüyormuşunuz gibi canınız yanar diyor. En güzel yanı da, aşık olmak sizin yeteneğiniz, o gitse bile o yetenek sizde gene aşık olursunuz meraklanmayın demesi. Faydalı bir eser, okunmalı ve hatta duvarlara asılmalı * abartmayayım, gideyim ben en iyisi *
Sevgiler