Mutfaklarımızın kalabalıksızlığı ve kalabalıksızlığın dil katli kategorisindeki yeri ve sığındığımız postmodern önemsizlikler üzerine…Hani her yere, Manisa kokulu her trene yetişirdik? Yalan. Yarısına kadar dolu, kahve fincanlarımız, o yarıya getirene kadar dilimizi yakan kahveyi içerken konuştuklarımız, yani dilimizi asıl yakanlar yalanladı işte gene her hii-kayeyi. yine de heyecanla parladı koca koca gözbebeklerimiz, bir sonraki geceye kadar.Yarı baygın uyandığımız ilişki ertesi sabahlarında “hani sen şövalyeydin?” diye kaç kere sorduk? Ey sevgili günlük, kaç?Bir çocuk annesinin parmağının, soğan doğrarken bıçakla kesildiğini görür ve sorar: “Hani sen anneydin?!”.Yaz yağmurunun hakkını veren şehirden geliyorum. Hikayelerim durgun.Kaynağında şişelenmiş hayatımda bugün de yok yok. Mutfak kutsaldır ve ben hala yemek yapmıyorum, belki de Cemal Süreya’nın dediği gibi, kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. O halde uyumalı, hafif hafif.