Efendiler, Ömer Hayyam beyden dinleyip, aklımda kaldığı kadarı ile size “şarap” içkisinin tarihini anlatayım.Fevkâlade evvel zemanda bir acem kralı yaşar imiş. Bu acem kralı avlanmaya meraklı ve de pek yetenek sahibi imiş. Bir gün yâverleri ile avlanırken havada bir kartal görmüş. Kartalın boynunda bir yılan kartalı boğuyormuş. Bu temâşa karşısında okunu ininden çıkardığı gibi yılan hayvanını, kartal kuşunun boğazında vuruvermiş. Krala keskin bir bakış fırlatan kartal kuşu, süzülerek mekândan ayrılmış ve kralın yâverleri, kralın harikulâde isabetli atışını o günün saray muhabbeti olarak dilden dile anlatmışlar. Gel zeman git zeman bir gün kral yine avlanırken aynı kartal kuşu çıka gelmiş ve kralın ayağının altına bir kaç tohum bırakıb oradan uzaklaşmış. Kral bu tohumları ekmiş ve çıkan nebâtatın meyvasının suyunu çıkartıp, bir küpe doldurmuş ve mahzene kaldırmış. Kral küpteki suyun zehirli olduğuna inanmakta imiş.Aradan hadiseler ve yıllar geçmiş, kralın cariyelerinden biri amansız bir başağrısına tutulmuş. Dayanılmaz ağrıları yüzünden ölümü bir kurtuluş olarak gören cariye, kralın mahzenindeki zehirliyi suyu içmiş. Aradan kısa bir zeman geçtiğinde görmüş ki ölmek bir yana başağrısı dahi kalmamış. Ve bunu krala söylemiş, o günden beridir de dünya denen alemde şarap içilir olmuş.Sürç-ü lisan ettiysek affola.