Sesler geliyor. Ayak sesleri. Koşup birşeyler yapmak, yahut saklanmak gerek. Kapı. Korkunç bir kaygıyla açıyorum. Sarılıyorum. Sarılmam lazım.Gözleri bulanık. Kırmızı.Birşeyler yapıp önüne geçmek gerek… Fakat kımıldandığı an patlayacak bir bomba gibi. Ayaklarım tutmuyor. İtaate hazırım. Tamam. Düşüncelerimi savuşturdum. Bir an evvel olsa da bitse…Bu kez gecikiyor. Keşke bu kadar dolambaçlı yollardan yürümese. Beklemenin verdiği dehşet beni felce uğratıyor. Sessizlik beni öldürecek. O sessizlikteki kanlı gözler. Ölmek istemiyorum.Gürültüler başlıyor. Gıcırtılar. Bir koku geliyor. Çok tanıdık bir koku. Sabah evin her yerine sinmiş olacak.Gürültü artıyor. Nihayet bu kez tamam. Güçlükle doğrulup ilerliyorum. Yaklaşıp ayaklarının dibine çöküyorum. Secde. Secde edip başımı ellerimle örtüyorum. Yerde tortop oluyorum. Sağanak başlıyor. Üzerime yağıyor. Tuhaf bir gümbürtü çıkıyor her vuruşta. Ağlamıyorum. Az sonra bitecek. Yatmaya gidebileceğim.Her bir dakikası belli bir tören gibi. İktidarı onaylanıyor. Bu bir süre idare edecek. Yeni bir törene dek.Herkes rahatlıyor.Ben de.
yorumlar
Babaların çocuklara verdikleri ve alıp götürdükleri..
hmm içte ki yaşanan psikilojik sorunlar mı oluyor?
Çocukluğumun töreni.Diş gıcırtıları.Alkol kokusu.Kan.Kırık eşyalar.Jilet. Leğen. Maşa. Acayip gürültüler.Kayış.Bunlar da tören eşyları.
hmm. söylenecek pek bişey bırakmadın içimde oluşan üzüntü ve sinirden başka.
çok iyi bir anlatım.süper. etikettekiler çok iyi vurgulanmış.
Teşekkürler, Mucizemsin…
Şimdi hala genç bir adam. Ve pişman olduğunu sanmıyorum.İyi biridir; ama sanırım ‘tatlı bir ihtiyarcık’ olamayacak.
Yaşlandıklarında çocukları aklına gelir ve ondan sonra evlat babaya bakmıyor derler:((
Kaaalu belaaaağğğ, veliyyy…
feci!
yani bunlar gerçek mi! ben nedense kurgu olduğunu düşünmüştüm ya da öyle olduğuna inanmak istemiştim…
hayatta ne acı gerçekler var. İnanmak istemiyoruz.
yazar geçmişe bir perde çekmiş ama perdenin ardındakiler arada sırada bir rüzgarla görünüyor @galanthus.
çok feci pilli pati.
Bu yazı beni üzdü ama ailelerimizin meydana getirdikleri farklı kimlikleriz, yazı kahramanına, geçmişte yaşadığı gerçeklerden ders çıkararak, uygun adımlarla yoluna devam etmesini diliyorum..Aile konusunda hiçbirimizin seçme şansı yoktu..Ama kendi yuvalarımızı kendi seçimlerimizle kuracağız, dikkat edilecek tek husus budur..
yazı çok cesur
üstelik anlatımda çok etkileyici, pilli patinin dediği gibi perdenin ardındakiler anlatılmış sadece…ben o perdeyi kaldırmayı istemiyorum.
14 yaşım.Bir gece uyurken oldu.Azıcık uzun sürdü.Yarısı ahşap, yarısı çelik raketler. Sağlamdılar. Kolayca parçalanmadılar.Sağanak esnasında altıma işedim.
kuduz içim yandı yahu
seni yakından tanımak isterim kuduz.
leğen ???
Gece bir gürültüyle uyanır çocuk. Anlamsız sesler. Ağlama sesleri, gümbürtüler.Koşar. Her yer darmadağın, ortalıkta bir piknik tüpü; üstünde kanlar var. Bir de leğen. Yerde jiletler.Adam, kendi bileklerini kesmeye kalkışmış kadının kollarını, ellerini leğene doğru uzatmış, üstüne tütün basmaktadır. Yerde bir maşrapa su. Adam korkmuştur.Çocuk ağlayarak izler.
Siz sormadan söyleyeyim; maşa da şu:Çocuk yine bir gümbürtüyle uyanır. Bu kez acayip bir ses de vardır. Hırıltılı. Çocuk içeri koşar.Kadın yerde, sırtüstü yatmış, üzerindeki adam bir soba maşasını iki yanından tutmuş, kadının gırtlağına bastırmaktadır. O sesler kadının daralan nefes borusundan çıkıyordur.
bütün bu olanlara sebep olan neydi kuduz maymun? hiç düşündün mü?
bu duruma engel olacak hiç kimse, akraba/eş dost yokmuydu peki ?
Bu duruma sebep olan sanırım iki durum vardı. Biri alkoldü. Diğeri… O’nun babası da çocukluğunda böyle şeyler yapmıştı. Biliyorum bunu.Bu duruma engel olacak kimse yoktu. Gizliydi. Korkunun nasıl birşey olduğunu anlatmama imkan yok.Bir tek ben vardım. Azıcık büyüyünce engelledim zaten.
hangi duygu ağır basıyor peki? nefret mi?
“onun babası” nın çocukluğunda yapmış olduğu şeyler….kesinlikle sana katılamayacağım. sen çocukluğunda ” O ” ndan gördüklerini çocuğuna uyguladın/uygularmısın o halde…sadece tek bir sebebi kabul edilebilir; ” ciddi ruhsal sorunlar “ve bugün bunları böylesine yalın/içten anlatabiliyor olmandan, nefret/öfke kavramından uzak olduğunu hissettirdi bana…ki umarım öyledir…
Eskiden nefret ediyordum. Şimdi etmiyorum. Sanırım beni sevdiğini biliyorum. Garip geliyor değil mi…Seviyor muyum… Sadece nefret etmiyorum artık. Uzak durmaya bakıyorum.Çok yazık oldu.Ne güzel şeyler yapabilir, neler paylaşabilirdik oysa.Şimdi bazen, bazı zamanlar içim sızlıyor…
hayır, garip gelmiyor. bunun altında yatan duygunun ona duyduğun ” acıma hissi ” olduğunu düşünüyorum sadece…ve kayıp zamanlar hakkaten ” iç sızlatıyor ” bazı bazı..yapacak bişey yok, ” daha az hatırlamaya çalışmak ” dışında zannımca…
Kuduz Maymun, senin harika bir karakterin var biliyor musun, bunu ilk yazında bile hissetmiştim, sen güçlüsün..
acıma hissinden ziyade sızım sızım bişi olsa gerektarifini verir mi bilmem ama benim lugatım da karşılığı yok
Pbk, çok teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. O senin bakışının güzelliği.Harita, bunlar aile içinde asla konuşulmuyor. 20’li yaşlarıma geldiğimde bu şiddetti engelledim. Bunu yaptığı ilk anda benden benzer bir karşılık göreceğini biliyor. Ben de bir dereceye kadar onun otoritesini -zahiren de olsa- tanıyorum. Hiç olmamış gibi davranıyoruz.
Bu yazıya çok şey yazacaktım, araya bişeyler girdi o zaman. Eksik olan parçalar var sanki anlatımda, her okuduğumda aynı yere takılıyorum. Anne rolü kayıp. Yada üzeri karalanmış gibi. Garip.
Anne rolü… Bahse konu olan anne, benden daha fazla eziliyordu o vakit. O denli bunalıyordu, o denli çıkmazdaydı ki. Bir sinir ilacı kullanıyordu. Bu ilacı almadığı zamanlarda durmadan cildini kaşıyordu, yırtarcasına. Bazen de gün içinde beni hırpalıyordu. Belki de döverek rahatlıyordu. Sonra da sarılarak ağlıyordu. Çocuktum, anımsıyorum. Durduk yerde ‘Yavrularım…’ diye başlayan mektuplar yazardı. Sanki veda mektubuymuş gibi. Sanki çocuklarından ayrılmış ve son görüşüymüş gibi; belli ki iyice duygulanıp gözyaşı dökülerek yazılmış mektuplar. Baba bazen bu mektupları bulup yırtardı. Hatta böyle saçma- sapan şeyler yazdığı için kızardı bile.Böyle işte…
Her annenin yazdığı veda mektupları vardır, çoğu sonuca adreslerine ulaşamaz, kendi içlerinde bekletirler..Bir anneyi hayattan bu denli soğutan babalar mıdır, yoksa içlerinde yaşadıkları doğru bildikleri, gerçekleşmeyince hayat güçlerini ellerinden alacak kadar zayıflatır mı onları..İnsanız yaşıyoruz, hayatta başımıza her türlü olay gelebilir, önemli olan kötüye alışma süremiz, bu süre içinde ya kaybolur ya da ”DUR” diyerek kadının, hiçbir erkekte bulunmayan yüce cesaretini ortaya çıkarırız..Bazı babalar döver, bazıları aldatır, dövmekten beter eder..Kadın kendi ekmeğini eline alacak kadar kazanırsa ve devlet yardım ederse bu sorun çözüme ulaşır..Mesela, başka ülkelerde kadın sığınma evlerinin adreslerini bir tek devlet bilir, hiçbir Allah ın kulu ulaşamaz..