eyetricks
eyetricks

Kadınların kendilerini kötü hissedince kuaföre gidip saç yaptırmalarının haklı bir nedeni varmış: Bugün anladım.Aman Tanrım, evet, şimdi kendimi daha iyi hissediyorum! Yalnız ortada bir sorun var: Erkek arkadaşım saçımı henüz farketmedi!…Bir kadının kendi hayatına dair tüm stres yaratan durumlarını toplasanız dahi herhalde hepsinin topyekün etkisinin bu durumun üzerine bir gram daha fazla kötü tesir etme ihtimali % 0’dır. Doğru okudunuz! Ortada rakam hatası filan yok! Yüzde sıfır!Kadının erkek gözünden alamadığı tek bir eksik elektrik, kendisine “eksik etek” denmesinden de öte, feci bir durumdur, aslında. Ah tabii, bu arada kadınların eksik etek oldukları fikri ile hemfikir olduğum filan anlaşılıyorsa bu dediklerimden, çabuk hemen silin atın o fikirleri kafanızdan…Bakın! Konunun özüne dönersek; yahut durun durun! Bu konuyu irdelemek için çocukluğunuza inersem, bana “psikiyatr ayaklarına yattığım” yaftası da yapıştırmazsınız umarım.Evet, hatırlayın: Küçük bir kız çocuğu iken, hangimiz saçlarımız uzun uzun tarandığında kendimizi kötü hissederdik ki? Bu duruma psikanalistler ne derler? Vallahi hiç bilemiyorum. Durumu google’lamak ise şu sıralar hiç içimden gelmiyor. Kusura bakmayın. Ne diyordum?Annemizin, teyzemizin ellerinde fırçalarla usul usul taradıkları saçlarımıza dokunan ellerinden yayılan o inanılmaz şifacı gücü nasıl da hissederdik, değil mi? Şimdi ise, o kuaför kapısından içeri adımınızı attığınızda, huzura doğru bir yolculuğun ilk dakikalarını yaşamaya başladığınızı hissetmiyor musunuz? Çocukluğunuzdan kalma sevimli şımarık bir kızın halleri sarmıyor mu ruhunuzu? Saçlarınız, arzu ettiğiniz sıcaklıkta, hem de tam kıvamında ayarlanmış şırıl şırıl akan sularla yıkanırken, saç derinize yapılan masaj iliklerinize işlemiyor mu? Minik bir spa tecrübesi denilebilir mi buna bu yaşam koşullarında? Pek tabii denilebilir.Saç yıkama sonrasında, başka bir koltuğa alındığınızda, saçlarınıza birazdan şekil verecek olan kuaför ustasının size bir abideye bakar gibi gülümseyerek konuşması hanginizin içini okşamıyor?İşte, tam da ne demek istediğimi pek tabii anlıyorsunuz değil mi? “Bütün buna benzer şeylerin erkeğiniz tarafından icra edilmesi kadar mükemmeli var mıdır bu dünyada?” diye soruyorum. Hep bir ağızdan, “Hayır yoktur!”lar duyuyorum ya da duyduğumu sanıyorum.Neyse çok soru sordum, yahut sayıkladım. Asıl, şimdi sıkı durun! Kadınlar için yazılmış gibi duran bu yazıyı okumakta olan şu güzide erkek seyircilerimiz şu an, voyörler misali, ekranları kenarından size hangi lafı atacaklarını hesaplıyorlar. Ama tabii ki dikkatleri hala yukarıdaki çizime takılı kalmadıysa! Böyle bir konunun gündeme getirilmesi ve sanki biz her dakika “İlgi istiyoruz!” çığlıkları atıyormuşuzcasına keyiflerinin kaçması kadar berbat bir durum da olamaz hiç kuşkusuz. Bu arada muhtemelen çizime bakarken yahut satırlara odaklanmaya çalışırken, akşamki maç için hangi arkadaşlarında kaçta toplanacaklarını da hatırlamaya çalışıyorlar. Çünkü biliyorsunuz, aynı anda birden fazla şeye konsantre olmaları biraz güçtür ve nedense kendileri stresten uzakken, hadi diyelim, normal şartlarda bu konsantrasyon hep kendi istekleri üzerinedir. Ama işte zaten bütün irtibat da burada kopmuyor mu ki?Dolayısıyla, dikkatin kimin, pardon, neyin üzerinde toplanacağına sanırım yine bizim karar vermemiz icabediyor! Çocukluğumuza dair, anne şefkatini, dolayısıyla huzuru, sakinleşmeyi, yetişkin olsak da hala okşanan saçlarımız vasıtasıyla bulduğumuz muhakkak. Ama aradığımız şefkat şu an tam da bir erkeğin ellerinde saklı ise, onun dikkatini saçla değil de muhtemelen bir dekolteyle çekmek emin olun daha kesin sonuçlar doğuracaktır! Bu dekoltenin en etkilisinin hangisinin olduğunu da sanırım hepimiz biliyoruz, kızlar! Üstelik bunun için erkeklerin çocukluklarına filan inmemize dahi gerek yok.Not 1: Yazı burada sona ermiştir.Not 2: Yukarıdaki not sadece erkek okuyucuların dikkatinedir.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape