Etrafımdaki insanların- ben de dâhil olmak üzere- yalnızlaştıkça romantikleştiğini fark ettim. Aşktan uzaklaştıkça aşka olan inancımız daha da artıyor, fakat yarattığımız hayal dünyası bizi gerçek ilişkilerden her geçen gün daha da uzaklaştırıyor. Sevmeyi unutuyoruz, yerine hayal mahsulü bir ürün koyuyoruz. Filmlerde gördüklerimizle kitaplarda okuduğumuz aşka bir gün rastlamak umuduyla geçiyor günlerimiz. Unutuyoruz ki aşkı yaşayarak yazan azdır. Shakespeare’in nefret ettiği bir eşi vardı, birçok eleştirmen onun homoseksüel olduğunu düşünür. Ama heteroseksüel aşka dair hiçbir yazarın, şairin boy ölçüşemeyeceği güzellikle yapıtlar yarattı. 42 yaşında bekâr olarak hayata gözlerini yuman Jane Austen’ın kitaplarının sonunda istisnasız hep evlilik vardır –ki tahmin edersiniz ki 19. yüzyılda kırklarına gelip de hiç evlenmemiş kadın bulmak çok güçtü. Fakat o gerçek aşka- belki de hiç olmayan bir şeye- inandığı için kendini kimseye paylaşmadı.Aşka inanıyoruz, aşkın siluetlerini görüyoruz etrafımızda, gerçek mi düş mü anlayamıyoruz. Her gördüğümüz erkekte, kadında öyle duygular uyansın istiyoruz ki sanki hayatımız o filmlerdeki gibi olsun. Bekliyoruz ki filmin sonunda aşka hiç inanmayan o kahramanlar gibi biz de sırılsıklam âşık olalım. Bekledikçe gerçek dünyadan uzaklaşıyoruz, daha da romantikleşiyoruz. Kendi hayatımız için bir damla gözyaşı dökemezken –çünkü gözyaşı dökmeye bile değer değil- kurgu yaşamlara, ölümlere, aşklara ağlıyoruz hüngür hüngür. Melankolikleşiyoruz. Sonunda umudumuzu kesiyoruz hayattan. Daha da yalnızlaşıyoruz.
yorumlar
Asik olacagim diye bir beklenti icine girmemek lazim, aksi taktirde karsimiza cikan kizlarin/erkeklerin guzelligine, yakisikliligina aldanip hayatimizin hatasini yapabiliriz. Hem fizik olarak hem karakter olarak begenecegimiz bir insanla karsilasincaya kadar evlenmemek en dogrusudur.
Hayallerimizle gerçekler arasında bu kadar büyük uçurumlar olmasa, yaşadığımız aşklar da çok daha gerçekçi olur, bir hayal kahramanı yaratıp O’nu arayıp durmakla boş yere tüketmezdik ömrümüzü. Hiç bulamayacağımız, var olmayan bir şeyin peşinden koşmaktansa, gerçek insanlarla gerçek duygular yaşardık. Çok güzel bir yazı… Ellerinize sağlık!
suiza çok iddialı konuşmuşsun. hem fizik hem karakter olarak beğeneceğin bir insanı bulmak ve onun da seninle aynı düşünceyi paylaşmasını ummak da biraz romantik değil mi? :)mavilikler, teşekkür ederim. duygularıma tercüman olmuşsun.
Hepimiz hayallerimizdekine biraz yakın olana aşık oluyoruz..Para önemliyse zengine, yakışıklılık önemliyse yakışıklıya, şıklık önemliyse şıklığa..Ben iyiliğe aşık olmuştum..