Makinaların insan hayatındaki yerinden derin şüphelerim var. Aslında bunları tek başına incelemek imkansız çünkü her yazdığım yazının sonunda bir koca YALAN’a ulaşıyorum. Ama yine de makinalardan (özellikle 4 tekerli olanlardan)her geçen gün soğuyorum…

İnsan ve makine bütünleşebilir mi gerçekten? Bu barışçıl bir ortak yaşam mı olur? Ama asıl soru, şimdi çoğu kişinin düşündüğü gibi bu zorunlu mudur?

En başında arabalar geliyor. Bu aceleyi anlayamıyorum. En başında insanlar vardı, binlerce yıldır yürüyorlardı. Bu motor ve çelik işin içine girince mertlik bozuldu. Heryer onlar için düzenlendi. Asfalt döküldü dünyanın çevresine. Ve şehirdeki insanlar, kaldırımlara sıkıştılar. Arabalar yanlarından geçip giderken, onların yoluna çıkmamak zorunda kaldılar. Bütün bu arazide ulaşım kurallarla denetlenir oldu. Ve ayağı yerden kesilenler herşeyi unuttular.

Sanırım onlar insan değil. Bunun bir sebebi de onlara “şöför” deniyor olması olabilir. O asfalt onun için dökülmüştür ve kimsenin hakkı yoktur önüne çıkmaya. Kornayla uyarıverirsin haddini bilmeyen 2 ayaklıları. Peki bu acele nedir? Senin 5 dakikada gittiğin yolu ben 1 saatte yürüyorum, izin ver de geçeyim orospu çocuğu. Umrunda değil.

Birileri sürekli koşturuyor. Artık insanlar uçakla 1 günde dünyanın çevresini dönebiliyor. Neden? 80 günde keyfini çıkara çıkara dönmek varken? Dünyanın öbür ucunda ne işin var senin, daha yaşadığın yeri tanımazken. Bu uçan insanların çoğu üretim kısmında oldukça uzaklar sanırım. Yani finans ve ya bilişim sektörüyle alakalı olanlar çoğunlukla.

Birileri, bankacı kredi vermezse, fabrika olmaz şu olmazsa bu olmaz, bilişim olmazsa teknoloji olmaz, o da kredi alır; olmazsa olmaz, traktör olmazsa da tarım olmaz… diyerek herşeyi bir kördüğüm haline getiriyor. Ve bu herkese gayet doğal geliyor. Yani karnını doyurabilmen için, bankacıların orda olması ve kredi vermesi gerektiği. Çünkü başka türlüsü düşünülemiyor, çünkü daha önce benzeri bile görülmemiş. Hayal bile edilemiyor çünkü bu koşuşturmacada hayal kurmaya zaman yok. Daha çabuk olmalı ve dünya çevresini 15 dakikada dönmeli, kalan zamanda da daha fazla kredi vermeliyiz.

İşte yine büyük yalana yaklaşıyoruz. Koca bir yalan ve sadece şartlandırılma yüzünden buna inanıyoruz. Ve şimdi WIRED dergisi, önümüzdeki 25 yılda bütün dünyanın çok güzel bir refah ortamına doğru ilerleyeceğinden bahseden 15 sayfalık bir yazı yayınlıyor. Güzel olmasının da dünyanın çevresinde uçan ve paraları ve verileri uçuşturan insanları kaynak gösteriyor. Rekabet kaliteyi arttırıyor ve birilerine göre bu REFAH demek. Ama rekabet etmek istemezseniz, sizin için en alt sınıftan yukarısı görünmüyor.

Bunu sevmiyorum. Gelecekte beni bekleyen şeyleri sevmiyorum, böyle bir geleceğe bakmayı sevmiyorum. Makinadan buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum? Ama bu büyük makinadan bir çıkış yolu olması gerektiğini düşünüyorum. Bir çıkış yolu arıyorum. Daha fazla bağlanmadan ipimi koparıp kaçmak istiyorum.

(aslında 2 gün önce arkadaşıma araba çarptı ve ben sanırım suçlayacak birilerini ararken bunları buldum. tabi ki arabanın önüne atlayan sarhoşlar, ezilmeyi hakederler ama Ömer Hayyam’ı düşündüm; hayatın tadını dibine kadar çıkarmaya çalışsa ve onun yolu kütük olmaksa da hiçbir zaman, 60la giden bir çelik yığınının tehdidi altında değil. Arkadaşımın kolu, bacağı ve kafası kırıldı ama arabanın hali de iyi değil. Makina-insan karşılaşmasında şeref golünü ön camı ve çatıyı parçalayarak atmış oldu. Ama yine de bu makina insan bütünleşmesinin çok başarılı olmadığı düşüncesi uyandı bende)