Sayı 3 – Rönesans (1.Bölüm)
Yeniden doğuş anlamına gelen Rönesans, Müzik tarihinde 1450-1600 yılları arasındaki bir zaman dilimini kapsar. Ortaçağın karanlığından sıyrılıp Eski Yunan ve Latin sanatının yeniden keşfi bu dönemde gerçekleşir. Günümüzde geçerli bir çok kavram Rönesans’a aittir. Yaşama sevinci ve dünya için faaliyet gösterme, güncel hayata bütünüyle yansır. Bu durum insan yaşantılarına ve diğer sanatlarda olduğu gibi müziğe, doğalı yansıtan, akıcı ve dans adımları taşıyan yeni bir stil getirmiştir. Gerçi işe giderken üç ileri bir geri adım atmak insanı biraz yorar ama olsun.

Güzel sanatlarda Rönesans’ın beşiği İtalya’dır. Rönesans’a öncülük eden sanatçılar, Leonardo da Vinci (1452-1519), Michelangelo (1475-1564), Raphaello (1483-1520), Bellini Ailesi (Koca ailenin doğum ve ölüm tarihini yazacak halim yok!), Botticelli (1445-1510), Giani Versace (1942-1997), Shakespeare (1564-1616), Montaigne (1533-1592), Marlowe (1564-1593) gibi sayılabilir. Ancak müzikte Rönesans, İtalya’da değil daha çok Burgonya ve Flaman (şimdinin Belçika, Lüksembourg, Kuzey Fransa ve Hollanda’sı) besteciler tarafından gerçekleşir. İtalya müzikte Rönesans’ı Albino-Romina Power çifti piyasaya çıkana kadar gerçekleştirememiştir.

Çokseslilik ortaçağın ortalarında başlamasına rağmen, biraz kafa patlatmak gerektiğinden gelişememiştir. Çünkü çokseslilik için birkaç ses ya da çalgının, bağımsızca ama uyum içinde birbirine bağdaşması ve karmaşık bir armonik yapı gerektirir. Bu da kafa istediğinden ortaçağda bunu gerçekleştirebilecek bir babayiğit çıkmamıştır. 15. yüzyılda benzer dört sesin birbiriyle uyum içinde tınladığı keşfedilir. A Cappella korolar ve bu korolara kapak atmak büyük önem kazanır. Çalgı eşliği olmadan sırf insan sesi kullanılarak yapılan yapıtlarda armonik yapı yoğunlaşmıştır. Rönesans’la armonik kaygı duymak çok moda haline gelmiştir. Sırf bu kaygılar yüzünden matah bir şeymiş gibi bemol ve diyez kavramı (bir yığın siyah tuş ve küçük perde aralıkları) ortaya çıkmıştır. Rönesans müziğinde iki çeşit ritim kalıbına rastlanır; birincisi dans müziğinin gelişmesiyle değişken ve karmaşık ritimler, ikincisi de beyinsiz zümre için geliştirilen tekdüze izoritmik yapı.Rönesans’a kadar vokal müziği kilisenin elinden çıktığından yörelere göre farklılık göstermez, tüm yörelerde tek tip müzik yapılır. Rönesans ile birlikte her ulusun kendine ait bir şarkı biçimi gelişir; İngiliz halk şarkısı karol (carol), Fransız çoksesli aşk şarkısı Şanson (chanson), Alman aşk şarkısı Lied, Türk acı şarkısı Arabeks (Arabesk) ve İtalya’da ünlenen Floransa karnaval şarkısı Frottola gibi.

Rönesans’ta çok anlamsız bir yaşam sevinci ve insancıllık söz konusu olmuş, bu durum ortaya dansları çıkarmış, danslarda çalgıları arttırmıştır. Çalgılar artık yalnız insan sesine yön vermek ve eşlik etmek için kullanılmaz. Danslar için çalgı müziği gelişmiş ve Rönesans’tan Barok döneme kadar yükselen bir önem kazanmıştır. Çalgı müziği danslar için geliştirildiğinden adını da danslardan almıştır. Ne saçma, önce bir dans izliyorsun sonra ona müzik yapıyorsun. Neyse…

Rönesans’la birlikte müzik tarihi açısından çok önemli gelişmeler olmuştur. Şimdi bunlara göz atalım:• Art arda dizilmiş dörtlü, beşli ve oktav aralıkların yerine, üçlü ve altılı aralıklardan yapılmış Falso Bordone yerleşmiştir. Evet haklısınız ben de bir şey anlamadım aslında ama bu bir gelişme işte ne yapabilirim. Çok merak ettiyseniz bir müzik hocası tutup öğrenin. İyi bir hoca bulamazsanız beni arayın, çevrem geniştir.• Teksesli müzik yerini çoksesli müziğe bırakır. Bunu daha önce yazdım mı ben?• Dinsel duygular için kullanılan Kilise makamları yerine majör ve minör tonlar kullanılmaya başlanır.• Modülasyon (makamdan makama -torpilsiz- geçme tekniği) meydana çıkar.• Müzikli tiyatro (veya tiyatrolu müzik) icat edilir.• Müzik yazılarının geliştirilmesi, müzikal belgelerin önem kazanması ve kiliseye yakmak için nota yerine odun kömür bütçesi ayrılması yine bu dönemde gerçekleşir.Şimdi de dönemin müzikal yapısındaki bazı gelişmelere bakalım. Bunlardan en önemlisi Kromatik sistem (yarım ses sistemi) kurallarıdır:• Arka arkaya dizilmiş birtakım seslerden sonra bir yarım sesle bir tam ses geldiği zaman, bunların yeri değiştirilip ses sona getirilir. Evet haklısınız ben de bir şey anlamadım aslında ama bu bir kural işte ne yapabilirim. Çok merak ettiyseniz bir müzik hocası tutup öğrenin. İyi bir hoca bulamazsanız beni arayın, çevrem geniştir.• Bir nota, bir tam ses inip tekrar eski yerine çıkarsa, bu tam ses yarım sese çevrilir. Şimdi bunu da anlamayanlar olmuştur. Bakın cidden çok iyi hocalar tanıyorum ben…• Eğer bir nota bir minör üçlü çıkıp tekrar eski yerine gelirse, üçlü perdesi yarım ses tizleştirilir. Nıhıhahhaha…• Bitişik derecelerle yapılan bir kadansta, sondan bir önceki notayla sondan iki önce nota arasında bir yarım ses bulunduğu zaman; bu yarım ses, sonuncu ile sondan bir önceki arasına konur. (Hahaha gebermek üzereyim) Sonra bu araya konan nota alınıp sondan ikinci notanın iki nota üzerinden aktarılarak bir önceki nota arasından sondan üç önceki .. hahahahah ay! ay.. yazamayacağım…[Sayı #1] – [Sayı #2]