Hayatimin en önemli kararini verdiğimi saniyordum. Aradan zaman geçti.Ben durdum baktım…
Şimdi ise bu verdigim kararın üstüne bi önemli karar vermem gerekiyor… O zaman çok önem vermeden aldığım için mi yeni bir karar daha almak zorundayım. Oysa önem vermiştim biliyorum, hatırlamaz mıyım… Her düşündüğümde rendeden geçmiş havuç gibi oluyor duygularım. Turuncu bi havuç.. Turuncu yani kışkırtan. Kendimin kendimin herşeyi oluyorum. Kendi kendimin yıkım iştahı oluyorum…
İnsan inanmak istiyor, inanıveriyo işte. şimdi ona mı inanmalıyım, kendime mi, rendeye mi?
yorumlar
ilk ahkam girmeli?
tabii ki ben. Redx
all we are diyordu galiba doro;)
hayat o kadar sacma bisey ki ben aslinda sana bi cevap veremem ama su an danettinin cikolatalisini yiyyorum ve yazmak icin sevgili monitorumun yanina biraktim ve tekrar aldim, son kasik atiym dedim ama yapismis. neye yapismis? taaa 3-4 gun onceden kalma likor bardaginin yanindan akmis olan masaustu sivilarina yapismis. halbuki o bardak makinada yikandi bile. ustunden bi dolu olay gecti. ben o kadar gece bu bilgisayar basinda icmedim falan ama iste hala yapisiyo. ben ne anlatiyorum? tam olarak bisey diyemem ama bu eski olaylar yapisiyo sanirim ve karar versen de hep bi sonraki karar daha oluyo. ben yuksek lisans yapsam mi? yaptim desem, e peki sonra doktora yapsam mi? bunlardan once, lisansimi tamamlasam veya oss’ye girsem mi? biraz karisti. bunlar onemli kararlar. veya bu adamla evlensem mi? evlendim diyelim, ondan cocuk yapiym mi? hep o an en onemli karar gibi geliyo ama en onemli karar diye bisey olmayabilir sanirim. yani ben, radyokafasi karisik biriyim korkarim. gercekten korkarim…
affiniza siginarak guncel bi zevzeklik yapmak istiyorum:
there’s no rende!
(ozur dile, cabuk ozur dile! zevzek!) ozur dilerim…
zaman zaman çamaşır makinesine atılır.. hele bir de bembeyaz çamaşırların arasına siyah bir çorap kaçtı mı?! , kaçar da hep..
*turuncu hiç sevmem, rendeye pek güvenme; sevgilime salata hazırlarken 2parmağımı rendeledim, ama hiç acımadı..
bi kapı çıkıyor karşına açıyorsun giriyorsun sonra bi kapı daha çıkıyor açıyorsun giriyorsun sonra kapılar çoğalıyor. onu mu öbürünü mü seç birini hadi seçtin kapılar üçer beşer…bu hep böyle.. o yüzden bi karar vermek lazım. bi sallama modeli seçmek lazım. ama sonrasında pişman olmamak lazım. hep sağdakileri seçmeli mesela. ya da sol. ya da otur kapının önünde bekle..belki biri çıkar ve hadi redx gir içeri der.
mı bilmem.. konudan çok ahkamlara ahkam olacak ama…
dozer.
evet dozer. yıkıyorsun herşeyi.. pusulana da bir mıknatıs yapıştırıyorsun.
ne kapı var ne de başka birşey..
dümdüz arazi ne yön var ne de başka birşey..
ne dert var ne de başka birşey..
iyi ki buldum bu yolu…
redx, kendine inanmalisin galiba. hem O ve rende, gitsinler kirsinlar dizlerini, oturup kumda oynasinlar bence.radyokafa, there’s no rende, there’s no rended havuc, there’s no he/she/it!
temizlediğin havuçları bir güzel rendeliyorsun, yeterince zeytinyağı koyduğun tavada rendelemiş olduğun havuçları hafiften öldürüyorsun(pişirmek), önceden hazırlamış olduğun sarımsaklı yoğurtla karıştırıp servis ediyosun (üstüne bir zeytin koyarak). afiyet olsun.yani; düşüncelerini topla deneyimlerinle birleştir, kendi kendini ve olayların getirdiklerini eleştir, sadece karar ver.