Şimdi ben dil bilgisi hocası mıyım? Değilim. Yeri geliyor “ya da”yı bile bitişik yazabiliyor, kelimelerin harflerinin sırasını bile değiştirebiliyorum. Hatta ve hatta o kelime içerisine yüzyıllardır girmemiş karakterler sokabilme gibi bir becerim(!) bile var.Ama ne zaman bir “Reha Muhtar Ürünü” ile karşılaşsam bu dikkatimi çekiyor. Bir değil iki değil. O rahatsız edici satırları, sesleri duyduğum anda hemen en yakınımdakilere “Bak! Yine yaptı” bakışını fırlatıyorum.Hiç daha fazla uzatmadan bir kaç örnekle bu rahatsızlığı göstermeye çalışayım;Aşağıda Reha Muhtar tarafından aynı gün (17.7.2005) yazılmış iki farklı yazıdan alıntılar göreceksiniz.

Yaz geldi ya.. Bizim yazar taifesi maşallah püfür püfür geziyor..Hani Hıncal Abi’ye dedim ya şu “sense of anger“ı bırak, bir güzel tatil yap..
biz sahneden çekildikten sonra, Ali Kırca ayağa kalktı..Hazır orkestra da var.. İstek parçası “Çökertme”, Ali’den…Fakat what mümkün?..Ali, Ergun’un profesyonel konuşmacılığının aksine, profesyonel şarkıcılığı bir türlü benimsemiyor.

Yukarıda kalın yazılmış kelimelere bir bakın rica ediyorum. Şimdi bu yazı içerisinde bu ingilazca kesitlere ihtiyaç var mı? Yani “sinirli”, “kızgın” gibi kelimeler yetmiyor mu da “sense of anger” gibi bir tamlama kullanıyorsun? Hayır, müzikal bir metindir, içerisinde kendini o dille tanıtmış parçalar vardır, kendi orjinal dillerinde yazarsın parçanın adını. Ama bu öyle bir yazı değil ki. Bire bir, yazarlar arası “kanka” yazısı.
Peki ya alttaki? Artık ona hiç girmeyeyim…Görüyorsunuz. Bir insan ingilizce öğrenmeye görsün. Illa sıkıştırılacak bir kaç afilli kelime bulur yazıların arasına. Ben kendimden aşina değilim ama görüyorsunuz oluyor işte. Ha şimdi diyecesiniz; “Sana ne adamın yazısından, ingilizcesinden bilmemnesinden…”. Haklısınız. Bana ne. Ama bu bende de bir “sense of anger(fesuphanallah)” yaratıyor da o yüzden belirteyim istedim.
Parantez ici not: Bir de yazdığı 100 kelimenin 90’ını kalın yapıyor ya, bir de ona sinir oluyorum. Ben de ne sinir sahibiymişim be arkadaş…