Suriye’deki Türk Toprağı – Caber Kalesi ve Süleyman Şah Türbesi Belki bilen arkadaşlar vardır ama benim gibi detayıyla yeni öğrenenler için çok güzel bir konu Caber Kalesi ve Süleyman Şah Türbesi. Atatürk’ün mezarında da bu çok önem verdiği kaleden alınan toprak bulunmaktadır. Atatürk özellikle Suriye ve çevre bölgede bulunan Türk toplumuna ve eserlerine çok büyük önem vermiştir ve haklarını korumuştur (bir çok kaynak bildirir ancak genellikde Musul, Kerkük ve Kudüs bölgesi tarih uzmanları tarafından vurgulanır).

Caber Kalesi - eski türbe sular altında
Caber Kalesi – eski türbe sular altında

Suriye sınırları içinde yer alan ve 8800m2 (eh 9 dönüm diyelim) genişliğinde Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı 20. Zırhlı Tugay 3. Hudut Komutanlığına bağlı bir manga saat 17 ye kadar türbe girişinde sonrasında ise karakolda görev yapmakta ve Türk Bayrağı dalgalanmaktadır. Bölgenin girişinde ise Suriye askerleri nöbet tutmaktadır. Tabiki bu durum elçiliklerde de geçerli olmakta ama elçilik dışı toprak olarak çok ilginç bir yeri ve tarihi vardır bu kalenin ve türbenin.. Şu an kale harabe durumunda olsada Süleyman Şah Türbesi Türkiye Cumhuriyet tarafından muhafaza edilmektedir Osmanlı padişahlarından Yavuz Selim’in Osmanlı topraklarına kattığı Caber Kalesi ve Süleyman Şah türbesi uluslarası statüde anklav olarak anılmaktadır. Yani başka bir devletin toprakları tarafından kuşatılmış diğer devlete ait kara parçasıdır.

Fırat nehrinin sol tarafında bulunan kale ve eski türbe Suriye’nin Rakka (Rakka ile Balis arasında) şehrine yaklaşık 45 ile 50 kilometre, Akçakale ilçesine 10 Km uzaklıktadır. Halep’ten (kalesi dünyanın en eski kalesidir 10500 yaşında) araba ile yaklaşık 1.5 saatlik yolculuktan (isteyen için en kolay yol) sonra ulaşmak mümkündür. Zaten gitmek isteyenler için bir çok tur bulunmakta ve popüler yerleren birisi konumundadır. Arap coğrafya uzmanları tarafından Davser olarak anılmakta olan, Hicri takvime göre 5. Yüzyılda Ca’ber bin Sadık tarafından ele geçirilen kale bu isimle anılmaya başlanmıştır. 1200 lü yıllarda çok büyük hasar gören kale daha sonra tadilata uğramış ve bundan sonra Türkmen boylarının kontrolü altında kalmıştır ve Türk boyları burayı kışlık konaklama yeri olarak kullanmıştır. 1942 yıllarında o bölgede görev alan Fransız askeri kaleyi şöyle tarif ediyor. “Yakınlarında Türklere ait dikenli telle çevrili bir bayrak bulunan ev (karakol) var. İçinde bir iki kişi olduğunu tahmin ediyoruz. Türklerin bir mezarı koruduğunu biliyorduk. Biz Muhteşem Süleyman’a (Kanuni) ait olduğunu düşünüyoruz. Çevresinde (kalenin) yerli çadırları vardı. Kaleyse kullanılmaz haldeydi. Kale tam manasıyla savunma için yapılmıştı ve oval şekilli bir kayalık tepe araziye inşa edilmişti. Tepenin etrafında bir hendek bulunmakta. Ancak hendeğe nehirden su çıkması ve dolması zor görünüyor. Belki kalenin pis su şebekesi buraya bağlı olabilir yada taşkınlar sırasında bu hendek dolduruyor olabilir. Tuğla kaya karışımı duvarlar çok hasarlı. Harap olmuş kuleleri görebiliyoruz ve yaklaşık 20 30 metre yükseklikteler. Genellikle beşgen veya yuvarlak şekilliler. Kalenin ortasında ise 30 metre yüksekliğinde ana kule bulunuyor. 6 metre yüksekliğinde kapısından bakılınca içerideki döner merdivenler görülüyor ve tüfek yuvaları aynı bizimkiler gibi. Girişteki gibi bir çok gözetleme kulesi duvarlarda mevcut. Kalenin etrafında bir çok mezar var ve çoğu arkeologlar tarafından yağmalanmış

Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Bey’in dedesi Süleyman Şah’ın Türbesi burada bulunmaktaydı. Selçuklulara verdiği hizmetlerden ötürü İznik yöresi ona verilmişti ancak Süleyman Şah Memlüklerin Anadolu’ya hareketini öğrendikten savaşmak üzere harekete geçmiş, bu bölgede yaralanmış ve Fırat nehrin geçerken 1227 yılında boğulduğu, iki arkadaşıyla birlikte bedenlerinin sudan çıkarıldığı ve buraya kalenin önündeki bölgeye gömüldüğü kaynaklar tarafından bildirilmektedir. Ancak diğer rivayete göre Kutalmışoğlu Süleyman Şah Malazgirt Savaşından sonra bu bölgeye hareketlenmiş ve aynı şekilde burada ölmüş (1086) ve bu mezar ona aittir.(ki neden tarihi tam olarak bilemiyoruz anlmıyorum hep rivayet hep rivayet).1. Dünya Savaşı sırasında 1918 yılında İngiliz işgalinde olan bölge ve kale Sykes-Picot paylaşım planından sonra Suriye sınırlarına dahil edilmiş, İngiltere Irak’ı almış ve Suriye, Lübnan ve Hatay Fransız mandası (1943 yılında biter) himayesine girmiştir. Sakarya Zaferi sonrasında güney cephesini kapatan Fransızlarla yapılan 20 Ekim 1921 Ankara Anlaşmasının 9. maddesi gereği Türkiye Cumhuriyeti’nin burada muhafız alayı bulundurması ve Türk Bayrağını göndere çekmesi konusunda anlaşılmıştır ve bu Lozanda da korunmuştur. Hatay konusu ise 1939 yılına bırakılmıştır.

Zamanla bakımsız kalan Süleyman Şah’a ait türbe II. Abdülhamid tarafından restore edilmiş ancak eski türbenin İngiliz ve Fransız işgali sırasında bakımsızlıktan dolayı tadilat edilemez durumda raporu üzerine Türkiye Cumhuriyeti tarafından 30 Mayıs 1938 tarihinde inşa edilen modern karakol binası yanında 1939 tarihinde eski türbenin yanına yenisi inşa edilmiş ve Süleyman Şah’ın mezarı buraya nakledilmiştir.1956 yılında yapılan ikili görüşmeler neticesinde her ayın 7sinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gönderilen bir manganın değiştirilmesine karar verilmiştir. Tabka barajı (Euphrates Barajı) yapımı sırasında yapılan anlaşmada türbenin karakol ve bütün ek tesisleriyle Karakozak köyüne nakline karar verilmiş ancak sular altında kalan türbenin yakınına bir mermer anıt konulmuş, tam türbenin üstüne gelen noktada şamandra sabitlenmesine karar verilmiştir.

Tabka Barajı suları altında kalan eski bölgeden Karakozak köyüne taşındıktan sonra, ileri zamanda bu bölgeninde tamamen Tişrin barajı suları altında kalma tehlikesi olması nedeniyle ne kadar insanın haberi olursa o kadar iyi olur diye düşündüm. 2005 yılında Suriye ile yapılan anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti türbenin kalan kısmının sular altında kalmasını engellemiş ve türbenin bölge dışında kalan kısımlarının bakımlarının Suriye, içeride kalan kısımlarının Türkiye tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Aynı sene içerisinde ihale yapılmış ve gerekli bakımlar ve iyileştirmeler yapılmıştır. 2007 senesinde ise 4.5 milyon Ytl lik bir bütçe bu bölegenin bakımı için sunulmuştur. Ancak bu bölgenin baraj suları altında kalması daha ne kadar zaman engellenebilir, bir cevap yok.

Umarım beğenmişsinizdir.