Düşler çizgi oyunu oynarken -taş çizgiye düşerken- taşa takılıp oyuna küsen;hikayeleri, şiirleri çok seven bir kız varmış.Cehennem sıcağı bir ülkenin prensesiymiş. Yüreği ülkesinden sıcakmış. Gözleri can yeşili, lakin mavi olmasını dilermiş. Belki, çok güzel olmaktan da bıkıyordur insan, kim bilir… Çünkü saçlarını açtığında herkes büyülenirmiş.Çoluk-çocuk tabirli karmaşalara düşünce ülkesini çıplak ayakla bir uçtan bir uca yalın ayak gezermiş. Ee aşk diye inandığımız; topuk kısmı aşınmış çorap olunca umutlarımız ayağa düşer, parmaklarımızı acıtırmış.Yollar neden yazarmış, yol gide gide bitmezmiş, fakat günler bitmiş. Ülke talan olmuş prensesin ilgisizliğinden. Yine de prenses yürümeye devam etmiş. Ülkesinden öyle uzaklaşmış ki daha önce hiç görmediği yerlere varmış, kaybolmuş. Çok güzel bir yer olmasına rağmen korkmuş, her şeyden korkmuş. Çünkü, burası kendi ülkesi değilmiş.Burada yabancı imiş kendi dahil her şeye. Hikaye bu ya, mavi bir yaratık prensesin önünü kesmiş. Önce dönmüş etrafında ve ‘ey güzel prenses size nasıl yardımcı olabilirim?’ diye sormuş. Prenses hala çok korkuyormuş. Susmuş, ağlamaya başlamış. Yaratık,-Ey güzel prenses, büyük prenses siz artık küçük bir kız değilsiniz.demiş.Korkunun yerini şaşkınlık almış. Ne demek istiyorsun diye söylenmiş yaratığa..-Yetişkin olduğunuzdan bahsediyorum demiş. Şöyle ki yetişkin: hayata yetmek, zamana yetişmek güzel prenses.Mavi yaratık kayboluvermiş gözden..‘anladım’ demiş güzel prenses, kaybedivermiş kaybolmuşluğunu.Kendi ülkesi nereye gitse kendi ile ve o her zaman bir prensesmiş. İşte her şey bu kadar basitmiş.