Nereden bileceksin?Nasıl anlayacaksın?Yaşamadıklarını, görmediklerininasıl hissedebileceksin?Neredeyse otuz yıl olacak.O rezil günlerin mimarlarını,büyükbaşlarını, ödediğimiz vergilerle besledik.Onlara saygı gösterdik,fikirlerini aldık, “memleket meseleleri hakkında”…ABD’yi suçladık, büyükbaşlarımızı suçladık.Kolay çünkü böylesi, zordur derinlere inmek.12 Eylül denen şerefsiz darbe bütün Türkiye’ye yapıldı.Suçlu ararken suç işledi, kendine “devlet”sıfatı kazandırmış şahsiyetler.Bu zulme kaç polis hizmet etti, kaç askerhiç düşündünüz mü?Kaç rütbeli “emirlere uyup” işkence yaptı?Kaç aile babası?Kaç insan ortak oldu bu vahşete?Uzaydan mı geldiler?Yoksa ABD’den mi?Hepsi,hepsi bizim vatandaşımız değil miydi?Aynı topraklarda,aynı ekmek ve suyu bölüştüğümüz…Aynı dili konuştuğumuz…Nasıl yaptılar,utanmadılar mı,sıkılmadılar mı,üzülmediler mi,nasıl yaptılar?Kolay, kolaydır dostum, kolay!Üç beş kişiye, ABD’ye küfür sallamak kolay!Zulme ortak olan binlerce polis, asker,istihbaratçı, siyasetçi,ve bilmem neci…Binlerce insan!Sıfatı insan!Bu insanlar, nasıl olur da böyle bir zulmeortak olurlar?Bir insanın vicdanı nasıl sızlamaz?Çok şey söyledik, ama hiç bu soruyu sorduk mu?”Bu binlerce zalimi nasıl yetiştirdik?” diye!Pamuk Yıldız, o günlerde 17 yaşında birlise öğrencisi.İşte, o günlerde yaşadıklarındankısa birkaç cümle.Ve bir kitap, rezaletin şahidi…O da, ogünlerin acılarından payını alansayısız insandan biri.Diyorlar ki:”Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!”Hadi ordan!Bu rezalete ortak olanlar neydi o zaman?
yorumlar
diyarbakır cezaevinden cuntasal, ihtilalsal, darbesel, zulümsel, işkencesel, vatanıçokseversel, sevmektenboğarsal, çoksevdiğindengebertirsel sevgilerle!
Diyarbakır cezaevi hakkında yazılanları okuduğumda hayretler içinde kalmıştım ben de. İnsan söyleyecek laf bulamıyor yapacak çok çok iş (!) bulanlara…
Ulen…Kafa değil karışık olan.Şimdi mealen herşeye karşı bir suçlu içeriden yahut dışarıdan bulunur/bulunmalıdır da. Ancak ve ancak;Unutulmamalıdır ki aslen bunların tümü olmuştur. Vaka’dır, mevcudiyetinin değil nedenlerini/ de dahil tartışma dışı anlamak (bütünü) ardından bir derde deva reçetesi ile şu yaptırımlar doğru/şunlar yanlış reçetesi ortaya konsun…Açık nerede başlayıp nerede bitiyor? Reçete mi peşinde olunan ki birdaha yaşanmasın? Hani naziler zulmunün günümüz alman gençlerine mirası misali “Bir daha asla” mı yazacağız?!Kendi yorumum ise;Biz de dahil tüm pislikleri/iyilikleri yapan “İnsan” arkadaşlar… İnsan korumak ister Kendini, çevresini, herşeyini (mal mealen/mülk/toprak/can) vb.)Anlıyacağınız sistem iyi yada kötü işliyor ise sebebi bu “Ego” cürmündedir. Bu bize düşman değil olsa olsa kendimizi bilmeyişimiz, ben asla yapmamdayışlarımızdır…Daha iyisi daha gelişkin ego ile, yükseltilmiş ezilmemiş insanlarla olur (nokta).Eğer gerçekten birşeyler yapmak ve aktif siyaset yapmak insanlara tartışmalarınızla fayda sağlamak istiyorsanız iş arkadaşınız x de dahil iletişime geçtiğiniz insanları yüreklendirin, sakın “Kırmayın”… Faidenin başlangıç nirengisi budur!Felsefi metinlerden çıkara çıkara tinsel bir eziklik çıkarmış bir nesil var, yıkılması muhakkak bir zirve bu tezatı hep yaşatır!
@wassago, çok önemli bir noktaya değinmişsin. ama insanların, kendilerini gerçekleştirme ihtiyacı , saygı ve sevgi ihtiyacı, fizyolojik ihtiyaçlarının ardında gelir..aç bir insandan saygı ve sevgi beklemek olası değildir..sistem ise, bu dengeyi içinde koruyabilmek için, her zaman birilerini aç bırakır..zengin fakir uçurumu aldı gidiyor, insanlığın bir kısmı idin ihtiyaçlarını karşılayamazken, diğer kısmı süper egonun etkisindedir..sevgi ve artı övgü önemli bir adımdır, ama yine de yetersiz bir adımdır.
Ego geliştirilmelidir absence, dediğim astarı verirsen gelişirsine geliyor birazda. Ancak şunu da hatırlatmalıyım sırf bu ego’dan sebep sistem düşmanımız değildir.Sistem “İnsan”dır absence… Bizim sistemimiz bizim menfaatlerimiz… Bir yandan koruyup bir yandan gelişme ancak bu kadar olabiliyor, açlıkta bundan sefalette (şeytan’dan değil “İnsan”dan).Yani sistem insanı sikertiyor evet ancak, insanda aslında diğerini umursamak zorunda değildir. Hassasiyet kişisel güvenden geçer ki bu yüksek egodur, gelişmiş ego diyeyim…Açmak gerekirse;Örnek ezik bir insan al, ezik mi egosu sence? Yoksa “Stand by”a mı almış?Fırsatını bulunca nasıl çıkıyor ortaya… Hani inşaatlardan stüdyolara transfer ünlülerimiz gibi, kadınlarını vuruyor sonra? Ezmenin egoda değil, günlük hafızada etkisi vardır!Ancak egosu gelişmiş belli değerlerinden ödün veremeyecek bir vatandaş insanları ve kendini yükseltebilir (hani coşku fışkırır gözlerinden o misal)… Bu tam manası ile “Güven” demektir akla dayanan bir güven, neticelerini öngörebilen bir kendine güven. Bunun tahsisi mümkündür, tek kaynak hammadde insan oğlu ve kızı insandır.
yazdıklarınıza yorum yapmak haddim değil sadece şunları demek istedim ; her cuma akşamı atv de yayınlanan hatırla sevgili dizisini hiç kaçırmadan seyrediyorum ve her izlediğimde ağlayarak keşke o dönemlerde yaşasaydım diye hayıflanıyorum kendi kendimeçünkü o dönemlerde mücadele vermek için bir amaç varmış , şimdiki zamanlardaki gibi insanlar boş hayaller peşinde koşmuyormuş…