…Ne kadar izin verebilirdi kendine? Kendine ne kadar zamanda dönebilirdi? İlk defa çalışmamaya karar verdi, çalışması lazımken hemde,bu önemli araştırmayı yapması lazımken…Kapattı dosyaları.Tertemiz bir kağıt bulmalıydı çocuk kalbi saflığında.O severdi çocukları…İşte boş sayfa karşısında,kalem sağında.Silgiyi hiç kullanmayacak.Son defa yazacak o’na…Ciddiydi.Kararlı.Kan akmazdı damarlarından ,ne en ana-sından ne en kılcalından bıçak değsede…Ah…Bu olmamalıydı.Yağmur çiselemeye başladı.Çiseleme evrende durdurulmalıydı…Derin bir soluk aldı çürümüş ciğerlerine ve başladı……Piraye…Sana canım demeyeceğim.Canım çok acıyor çünkü.Çünkü acıtmak değil niyetim.Piraye…Kadınım! Seni o yağmurlu gece,hasta yatağında bırakıp gittiğim o gece sırtımdaki kurşunların hiçbir ehemmiyeti yoktu.Seni hasta yatağında bırakıp,kapıyı varlığımdan haberdar olma diye usulca kapadığım o gece…Piraye…Ruhum….Bağırmalarım kulaklarıma azap veriyor.Sus pus ruhum aciz değil bu durumdan ama kulaklarım hasta yatağında acıdan kıvrandığın vakit karşı koyamadığım acı iniltilerini sarıyor ha bire eski bir plak gibi beynime.Beynim ki şimdi darmadağın…Pirayem mektubunu dün aldım.Ah zaman!Mektubunu daha dün aldım…Ne sıcak başlamışsın,her satırda bir kez daha yandım….Baş koyduğum yoldaki dostum,arkadaşım,canım ,sevdam,cananım. Hangi sevgi sözcüklerini sıralasam anlatamam sana olan sevdamı.Anlatamam ne kadar çok özlediğimi,nasıl yandığımı…Ama bunlar hakkım değil şu dakika sevdalım.Bu coğrafyada çocuklar ölüyor,yaraları sağılamadan.Özlemin buram buram acıtırken içimi,haksızlık ettiğimi düşünüyorum onlara,tüm insanlığa,aşk ile yanınca…Sevdayı elimin tersiyle itiyor gibi görünerek,kalbimin sandığına kilitliyorum, umutla açabilmeyi düşleyerek.Ölmeyen çocuklar iyileşir mi dersin?Ben mutlu mesut gözüm arkada kalmadan yaşayabilir miyim artık?Varabilir miyim yanına? Gelsem yaşadığın topraklara uğrar mısın bana?Yağmur çiseler mi yine sen yanımdayken?Sen bırakır mısın bu kaçışları ?Sadece bana kalır mısın?İtiraf ediyorum yoruldum.Düşünmekten,savaşmaktan,acımaktan,kanamaktan!Hastalandığında çocuklar, hastaneye yatırmak istiyorum onları.İnanılmaz şartlarda açlık, sefalet çekiyorlar.Tüm bunların ortasında sevdaya med-cezirlerim.Ama düşünmemeliyim.İnsanlığa haksızlık etmemeliyim.Çünkü sevdaya çok var daha.Mutluluğa…Sana çok..!İşgal edilen topraklar acıyı eşelerken yüreklerde,kanımızın son damlasına kadar savaşacağız diyor analar,babalar…Siyah kazağını ben yokken de giyiyor musun ?…Geceler soğuk burada.Ayaz hat safhada.Minicik eller kıpkırmızı,ya soğuktan ya kandan!…Ayna buldum bir tane.Gözlerimi severdin.Baktığımda gözlerine,dalıp giderdim.Top,tüfek sesleri,katliamlar,minik bedenlerin kadınlaşması en acı olan! Kan kokusu ezan sesine karışır burada!…Kaç yıl sonra varacağım yanına?Neden yazdım bu mektubu sana?Deniz hala mavi mi?Çiseler mi yağmurlar ben yokkende?Seni ne çok özledim….Biter mi bu hasret?Döner miyim ülkeme? Sen severmisin beni en temizinden yine? Ah seni ne çok özledim.Devam edemeyeceğim.Pirayen…(…)Sen yokkende çocuklar ölmeye devam ediyor yine,yaraları sağılamadan hemde…Sen yokken o çok sevdiğin adam hergün yaralanıp,sonunda ölüyor.Sonra küllerinden geri toplanıyor dağılmak için.Sen yokken siyah kazağını hiç giymiyor.Yokken sen haberlere bakıyor,kuşlara yem atıyor,arada martılarla konuşuyor…Sen yokken piraye,deniz o mavi deniz değil artık ama,kahretsin yağmur yine çiseliyor…Demişsin ya sende,şimdi çok daha iyi anlıyorum devam edemeyeceğim bende…
yorumlar
harika bir yazı pillihafif.ne acı bu yaşananlar.Allah yardımcıları olsun.
bu arada şarkıyı da şimdi dinledim.çok etkileyici.
witamin teşekkür ederim.ne yazıkki bu şartlarda yaşayanlar var.özellikle geçmişte.şarkıya gelince benimde çok beğendiğim bir dinletidir.
ılmare mavilikler teşşekürler:)
iç burkar şairin dizeleri, yaralar..‘Seni asarlarsa seni kaybedersem;diyorsun;’yaşıyamam! ‘Yaşarsın karıcığım,kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbiminkızıl saçlı bacısıen fazla bir yıl süreryirminci asırlılardaölüm acısı.(Nazım Hikmet-Karıma Mektup)
creme brulee ne kadar güzellll
Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsinsen ülkemin yaz geceleri gibisinsaadetten haber getiren atlı kapını çaldığındabeni unutmaah! saklı gülümsen hem zor hem güzelsinşiirlerimin ılıklığında açılmalısınsana burada veriyorum hayata ayrılan buseyisen memleketim kadar güzelsinve güzel kalNAZIM HİKMET
piraye: süs,zinet…ne güzel isim…
canan tana ait piraye adında bir kitap vardı.hoştu
ben,alacakaranlığında son sabahımındostlarımı ve seni göreceğim,ve yalnızyarı kalmış bir şarkının acısınıtoprağa götüreceğim…karım benim!iyi yürekli,altın renkli,gözleri baldan tatlı arım benim;ne diye yazdım sanaistendiğini idamımın,daha dava ilk adımındave bir şalgam gibi koparmıyorlarkellesini adamın.haydi bunları boş ver.bunlar uzak bir ihtimal.paran varsa eğerbana fanile bir don al,tuttu bacağımın siyatik ağrısı.ve unutma kidaima iyi şeyler düşünmelibir mahpusun karısı.Nazım
YAŞAMAYA DAİRYaşamak şakaya gelmezbüyük bir ciddiyetle yaşayacaksınbir sincap gibi mesela,yani, yaşamanın dışında ve ötesindehiçbir şey beklemeden,yani bütün işin gücün yaşamak olacak.Yaşamayı ciddiye alacaksın,yani o derecede, öylesine ki,mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,yahut kocaman gözlüklerin,beyaz gömleğinle bir laboratuvardainsanlar için ölebileceksin,hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,hem de en güzel en gerçek şeyinyaşamak olduğunu bildiğin halde.Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,yaşamak yanı ağır bastığından.Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,yani, beyaz masadan,bir daha kalkmamak ihtimali de var.Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederinibiz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğizen son ajans haberlerini.Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,diyelim ki, cephedeyiz.Daha orda ilk hücumda, daha o günyüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,fakat yine de çıldırasıya merak edeceğizbelki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.Diyelim ki hapisteyiz,yaşımız da elliye yakın,daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıylayani, duvarın ardındaki dışarıyla.Yani, nasıl ve nerede olursak olalımhiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…Bu dünya soğuyacak,yıldızların arasında bir yıldız,hem de en ufacıklarından,mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,yani bu koskocaman dünyamız.Bu dünya soğuyacak günün birinde,hatta bir buz yığınıyahut ölü bir bulut gibi de değil,boş bir ceviz gibi yuvarlanacakzifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.Şimdiden çekilecek acısı bunun,duyulacak mahzunluğu şimdiden.Böylesine sevilecek bu dünya”Yaşadım” diyebilmen için…Nazım HİKMET
wıtamın çok iyi seçiyorsun
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyorOnlardan kalbime sevda geçmiyorBen yordum ruhumu biraz da sen yorÇünkü bence şimdi herkes gibisinYolunu beklerken daha dün geceKaçıyorum bugün senden gizliceKalbime baktım da işte iyiceAnladım ki sen de herkes gibisinBüsbütün unuttum seni eminimMaziye karıştı şimdi yeminimKalbimde senin için yok bile kinimBence sen de şimdi herkes gibisinN.H.R
yeni uyananlar için
PİRAYE İÇİNNe güzel şey hatırlamak seni;ölüm ve zafer haberleri içinden,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken…Ne güzel şey hatırlamak seni:bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elinve saçlarındavakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…İçimde ikinci bir insan gibidirseni sevmek saadeti…Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,güneşli bir rahatlıkve etin daveti:kıpkızıl çizgilerle bölünmüşsıcakkoyu bir karanlık…Ne güzel şey hatırlamak seni,yazmak sana dairhapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,kendisi değiledasındaki dünya…Ne güzel şey hatırlamak seni.Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:bir çekmecebir yüzük,ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım.Ve hemenfırlayarak yerimdenpenceremde demirlere yapışarakhürriyetin sütbeyaz maviliğinesana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…Ne güzel şey hatırlamak seni:ölüm ve zafer haberleri içinden,hapisteve yaşım kırkı geçmiş iken…NAZIM HİKMET
pillihafif yazın güzel. piraye de ustayı anımsattı bir başka güzellik katmış.eline sağlık
mucizemsin katkın için teşekkür ederim.çok hoş durmuş.menderes utku sağol:)
güzel bir anlatım.bütününde mevcut gerçi yazının bu güzellik ama belirginleştirdiğim kısım naif bir insana yaraşır bir ifade.Piraye hasretin adı.Ve yazıda da ne güzel anlatılmış hasret ve piraye.dikkatimi çekti nazım hikmet’in anlatım ve ifadelerine benziyor dili.kalkmışta çınar ağacının gölgesinden yazmış gibi.
uzun süredir hafife uğrayamıyorum özlemişim…ımamofthecemaat beğendiğine sevindim…
şarkı ve yazı bütünleşmiş.güzell
muhteşem.
sontren,suleceızler teşekkür ederim.beğendiğinize sevindim