Pablo Picasso
Pablo Picasso

İç savaşın İspanya’yı kasıp kavurduğu günlerde, sanayide gelişmiş ülkeler, sanat gösterileri yapmak ve sanayi, tarım gibi çeşitli alanlarda ürettikleri ürünleri pazarlamak amacıyla, büyük bir dünya fuarı düzenleme hazırlığı içindeydiler.1937 yılında düzenlenecek olan bu uluslararası serginin yedincisi Paris’te düzenlenecekti. İspanya Halk Cephesi Hükümeti sorumluları da, o sıralarda Fransa’da ve Paris’te yaşayan pek çok ünlü İspanyol sanatçıdan sergiye katılmalarını istediler. Picasso da bu sanatçılar arasındaydı. Ondan, İspanya Pavyonu için bir duvar resmi yapması isteniyordu. Picasso bu isteği kabul etmiş ve hazırlıklara başlamıştı. Konuyu henüz netleştirmemişti, ta ki tarihe kara bir leke olarak geçen 26 Nisan 1937 gününe dek. Almanya‘da Hitler yönetiminin başa geçmesi, birçok ülkede olduğu gibi, İspanya’nın da kaderini etkilemişti. 1933 yılında İspanya’da kurulan sağ koalisyon hükümetine Faşist İtalya ve Nazi Almanyası büyük destek veriyordu. Bu yönetime karşı, halk ayaklanmalar başlatmıştı.

Francisco Franco
Francisco Franco

Ayaklanmaların ve grevlerin doruk noktasına vardığı 4 Ekim 1934’te, General Franco’nun emriyle askerler halkın üzerine saldırdı. Beş bin işçi öldü, kırk bin kişi tutuklandı ve bu yöntemlerle direniş bastırılmaya çalışıldı. İspanya’nın demokratik güçleri “Barış, Özgürlük ve Yaşam Koşullarının Düzeltilmesi” istemiyle toplanarak Halk Cephesi’ni kurdular. Sol partilerin oluşturduğu Halk Cephesi, 1936 seçimlerini kazandı. Buna karşın sağcı partiler Milliyetçi cephede birleşti. Milliyetçi Cephe’nin kışkırttığı subaylar darbe hazırlığına girişti. Sonuçta binlerce insanın yaşamını yitireceği iç savaş başladı.Nazi Almanyası, İspanya’da savaşmak ve eğitim yapmak amacıyla General Hugo Sperrle komutasında, 25.000 dolaylarında asker, subay ve özellikle pilot gönderdi. Ayrıca en az 546 milyon altın mark ile çok sayıda ağır bombardıman ve keşif-taktik uçakları yolladı. Bu parasal yardımın, 381 milyonu bu ordunun, çekirdek bölümünü oluşturan “Legion Condor” adlı yeni tip bir hava gücünün örgütlenmesine ayrıldı. Yeni silahlar Bask Bölgesi’nin en eski ve kutsal kenti Guernica‘da denenecekti.

Hugo Sperrle
Hugo Sperrle

Altıyüz yıllık meşe ormanlarının kapladığı tarihi kent Guernica’da, sıradan bir bahar günü kuş sesleri, çan sesleri, uçak sesleri birbirine karıştı.İkinci Dünya Savaşı sırasında Burma’da yaşamını yitiren ünlü gazeteci George Steer, Guernica olayını yerinde saptadıktan sonra gerçek durumu şöyle özetliyordu:
“Guernica’da sıradan bir Pazartesi’ydi. Saat 16:30 suları. Köylüler pazar yerine geliyorlar ve meydan yerinin en kalabalık olduğu anlarda kalabalığın sesine karışan çan sesleri ve halkın sığınaklara girmesini isteyen anonslar. Kısa bir süre sonra Alman bombardıman uçakları belirdi.”Kentin üzerinde yarım daire çizdikten sonra ilk kez altı büyük bomba tren istasyonunun üzerine atıldı. Sonra benzer bombalar pazar yerinin üzerine atıldı. Ayrıca uçaklardan, el bombaları ve benzeri bombalar atılıyordu. Bir süre sonra üç Junkers uçağı geldi yine kenti bombaladı. Kentin onbin kadar olan nüfusu panik halinde kaçışmaya başladı. Uçaklar, kaçışan halkın üzerine de makineli tüfekleriyle ateşler açıyorlardı. Tek tek tüm evler, uzaktaki çiftlikler bombalandı, yakıldı. Kuşkusuz yeni bir savaş tekniği ile saldırıyorlardı. Şu anda ölenleri saymak olası değil. Ancak sayının yüksek olduğu ve çoğunluğunun kadın ve çocuk olduğu söylenmektedir.”
Guernica’nın yazgısı birilerinin isteğiyle değiştirilmişti, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Picasso
Picasso

Picasso Paris’e yerleşeli uzun yıllar olmuştu. Ancak doğduğu ve tüm ailesinin yaşamakta olduğu İspanya’dan ilişkilerini koparmamıştı.Guernica’nın bombalanışından birkaç gün önce, 81 yaşındaki annesinden bir mektup almıştı. Mektupta kentteki hastanenin Nazi askerleri tarafından yıktırıldığı yazıyordu. Picasso, 26 Nisan’da Guernica’da yaşanan vahşeti gazetelerden öğrenmişti. 1 Mayıs’ta Paris’te yapılan, gösterileri de izledikten sonra, ömrü boyunca barışı savunmuş bir insan olarak ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu.Aynı gün Guernica’nın kroki çalışmalarına başladı.İspanya’da boğa güreşlerinin temel unsuru olan at ve boğa ile, elinde lamba taşıyan kadın ilk günkü çalışmada belirginleşerek, resmin çekirdeğinin oluşturdular.Felaketle ilgili, gördüğü, duyduğu, öğrendiği herşeyi resimledi.6 Mayıs’ta katliamı yaşayanlardan bir anne, üç kızıyla Fransa’ya, geldi ve sinema aktüalite haberlerinde gösterilmek üzere filme alındılar. Picasso da filmi izledi. Birkaç gün içinde, çocuğu kolları arasında ölen bir ananın krokilerini çizdi.Katliamın dört kadın tanığı vardı ve bu tanıklık Guernica’da ölümsüzleşecekti. Genel kompozisyon belirdiğinde, boğa saldırgan bir konumda tablonun solundaki yerini aldı.

Picasso'nun Guernica tablosu
Picasso’nun Guernica tablosu

Anne ile ölü çocuğu korku saçan boğanın altına yerleştirilmişti. Elinde lamba tutan kadın, boğayı ya da onun simgelediği karanlık gücü yakından göstermek istercesine lambayı ona yaklaştırmaya çalışmaktaydı. Guernica saldırısı gündüz yapılmasına karşın, ortada sahneyi aydınlatan gün ışığı değil, bir elektrik ampulüydü. Işığın yetersizliği dehşet duygusunu artırıyordu. Işığın yapaylığı, renkleri yok etmişti ve tabloya siyahlar, beyazlar, griler hakim olmuştu. Yerde yatan, kılıcı kırılmış asker, bağıran, çığlık atan, başını yukarı doğru kaldırmış genç kız savaşın getirdiği yıkımı ve korkuyu gösteriyordu. At bir ölüm kalım savaşı içindeydi. Dili, dişleri, çenesi çektiği acının boyutunu yansıtıyordu.10 Mayıs’ta Picasso, ön çalışmalarını 7,77 x 3,50 m. büyüklüğündeki tuval üzerine aktarmaya başladı. Tuval çalışmalarının birbiri ardına yedi versiyonunu yaptı. Bu çalışmaların her aşaması, Picasso’nun yakın arkadaşı fotografçı Dora Maar tarafından görüntülendi.

Dora Maar
Dora Maar

Picasso, Guernica’yı bitirme aşamasına gelene dek, kullandığı her bir figürü, çeşitli konumlarda kendinin de dediği gibi, mantıksal bir sıralama içinde defalarca çalıştı.Tüm bu figürleri, bir Yunan tapınağının alınlık tablasındaki üçgen biçimin içerisinde topladı. Geleneksel düzenlemeyle yerleştirdiği figürler, insanlık tarihinin hemen hemen tüm evrelerini kapsıyordu. Antik çağ tapınakları, Yunan vazoları, Rönesans ve kübizm, Guernica’da, yeni bir anlatım dili oluşturarak, savaşa karşı birleşmişlerdi. Tarih saldırıyı lanetliyordu. Guernica’da ölüm, acı, korku ve saldırganlık çok güçlü bir biçimde duyumsanırken, umut da tüm varlığıyla direniyordu.Tavrını hiç kuşkusuz Guernica halkından yana koyarak, politik bir kimlikle karşımıza çıkan Pablo Picasso, sanat ve politikaya ilişkin Vasiyetinde adını verdiği arkadaşları tarafından bu görüşlerini şöyle dile getiriyordu:

“Bir sanatçının ne olduğunu sanıyorsunuz? Bir ressamsa gözlerinden, bir müzisyense, kulaklarından, bir ozansa, kalbinin tellerindeki lirlerden, hatta bir boksörse, kaslarının gücünden başka bir şeyi olmayan bir budala mı? Tam tersi. Sanatkâr, ister acı, ister tatlı, isterse sıkıntılı olsun, bu dünyada olan biten şeyleri her zaman bilen ve bunlarla kendisini biçimlendiren siyasal bir varlıktır. Benim bu davranışlarım, yaşamımın, çalışmalarımın mantıksal bir sonucudur.Resim sanatı hiçbir zaman, salt basit bir haz ya da eğlence sanatı değildir. Ben renkler ve desenler yoluyla, bu silahlarımla dünyayı ve insanları daha iyi tanımak istiyorum. Resim apartmanları süslemek için yapılmaz. O düşmanına karşı, savunucu ve saldırıcı bir savaş aracıdır.”
Picasso’nun 1 Mayıs – 4 Haziran 1937 arasında yaptığı bu resim, faşizme karşı savaşın simgesi olarak yirminci yüzyıla damgasını vurdu.

Guernica’daki her figür için farklı yorumlar yapıldı. Resmin yapıldığı günlerde boğanın, İspanya’yı ve İspanyol halkını, atın ise Franco faşizmini simgelediği söylendi. Ancak, 1945 yılında Picasso, bu konudaki sorulara verdiği yanıtta, “Boğanın dolaysız faşizmi değil, ancak karanlık bir gücü, atın ise İspanya halkını simgelediğini” söyledi.
1937 Uluslararası Paris Sergisi’nden sonra, Avrupa’da belli başlı büyük kentlerde sergilendi. Picasso’nun isteği üzerine 1939 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi’ne konuldu. Bu isteğinin gerekçesini de şöyle açıklıyordu Picasso: “Bu resim İspanya Cumhuriyeti’nindir. Ancak Franco Militarizmi yıkıldıktan ve İspanya’da yeniden cumhuriyet, demokrasi kurulduktan sonra İspanya’ya gidebilir.”

Guernica, Picasso’nun 100’üncü doğum yılı anısına 1981 yılında Madrid’e getirtilerek, Prado Müzesi’ne kurşun geçmez bir bölüme konuldu.Picasso “Ben ölüme karşı yaşamın yanındayım, savaşa karşı da barışın” diyerek bu düşüncesini ömrü boyunca savundu.