Bu gün benden sonraki dünyaya bıracağım, bir kutunun derin sıkıtılı buhranlarıyla boğuşuyorum. Bu kutuyu yapma fikrinin nereden geldiğini bir türlü bilemesemde, onu bir denizin en derin yerine gömmek için içimde hissetiğim derin arzu inanılmaz bir düzeye ulaştı, inanılmaz. Bu kutu ben olacağım, en derinde ve çok zor bir olasılıkla ulaşılabilir olacak. kutu bir hard diskin kutusundan tarafımca hazırlandı, silikon ve naylon ile dayanıklılaştırıldı, içine koyabileceğim notun içeriğini ve nelerkoyabileceğimi dahi hayal ettim. İçine koyacağım bir elektronik cihaz, tornadan geçirdiğim bir ağaç ve bir damla kan. Kan parmağımda, tornadan geçirilecek parça bir ağaçta ve elektronik cihaz kolleksiyonumdan bir saat olacak. bunları yerleştireceğim ve egenin derin bir yerine bırakacağım. Bunu bırakmak kısmı heyecan verici geliyor. fakat ona bir daha ulaşamayacak olmam, onu benim dışımdaki bir şeye teslim etmek, ve ben tam anlamıyla doğaya dahil olduktan sonra dahi onun orada olacak olması beni delirtebilecek kadar çok etkiliyor. Gelecekte birilerinin onu bulma ihtimali her ne kadar güç olsa da, kutumun o derinlikte, benim parçalarımla tamamen ıssız bir yalnızlıkta olması, beni ölünceye kadar etkileyecek gibi bir fikre kapılıyorum. Onu tekrar isteyeceğimden, tekrar benimle olmasını arzulayacağımdan korkuyorum. Ona ulaşamayacağım kaybolacak, onu kaybedeceğim, BİLEREK ve İSTEYEREK, nedir bu sorumluluk duygusu bu yitme korkusu. Kıskanıyorum zaten, benden sonra varolacak tüm varlıklarımı. Bunları yok etme imkanım var, amayok edemeyeceğim, bir varım olmasın istiyorum. Belki de olmasını istiyorum, olmasına aşık olmak istiyorum.