Henüz bir yaşındaydı…Hatta 11 aylık. Bir gün annesiyle beraber bahçeye indi. Biraz dolaşacaklardı. Hava sıcaktıAnkara’da. Boğucu bir hava…Yine de genç olmanın verdiği enerji ve havaya suya aldırmaz ruhun neşesiyle başladı koşmaya yeşil çimenlerin üzerinde.Koştukça kulakları zıplıyordu. Annesinin en sevdiği sahneydi bu.Oradan geçmekte olanlara sataşırken, çimenlerde yuvarlanırken ve annesinin “Oğlum uzaklaşma diyorum aaaa!” şeklindeki çığlıklarını sallamazken…Birden bire…Evet birden bire dondu kaldı olduğu yerde.Nasıl bir güzellikti o Yarabbim! O ne endam…O siyah saçlar nasıl bu kadar parlak? Simsiyah gözler nasıl olur da böyle çapkın bakar bir erkeğe? Hem de genç bir erkeğe…Kanı kaynamaz mı bu zavallının? Düşmez mi aşka? Olmaz mı Mecnun?…Bir süre bakıştılar öylece…Yakınlaştılar tedirgin…Kokladılar birbirlerini.Anneler şaşkın. Selamlaştılar önce. Yavrularının arasında doğan aşktan bihaber, gündelik soruları cevaplayarak kibarolma telaşındalar sadece.”Kaç yaşında sizinki?””4..Sizinki?””Bizimki henüz çok küçük..11 aylık.””Ah canım benim…Pek de tatlı!””Sizinki de öyle…”Bu diyalogtan habersiz bakışırken iki sevdalı, ufaklığın annesi çekelemeye başlamaz mı?”Eh be anne! Hep de en olmadık zamanlarda dikilirsin tepeme! Bi bırak ya!!!”Anne duymaz oğlunun sitemini. Alır kucağına, gider evine. Yemek vaktidir artık.Her akşam bahçede buluşmaya başlar sevgililer…Anneleri sohbet ederken onlar çimenler üzerinde koşturur, yuvarlanır…Tanrı onları birbirine o kadar uygun görmüştür ki, anneler yakın arkadaş olmuştur zamanla…Bizimkilerin aşklarını yaşamaları daha bir kolay olsun diye.Birbirlerinin evine de gelip gitmeye başlamışlardır artık. Daha ne olsun? Anneler kahveleri yapıp dedikoduya dalar dalmaz bizimkiler çekilir içeriye, başlarlar sevişmeye…Büyük bir aşkla…Birbirlerine doymaksızın.Gel zaman git zaman, sevdaları öyle büyür ki, birbirlerini göremedikleri her saniye ızdırap vermeye başlar ikisine de…Kapıda oturup ağlamaya başlarlar…Ayrı evlerde döktükleri gözyaşları sel olur, akar…Kapı çalar bir gün…Pamuk’ların kapısı. Anne içeride bulaşık yıkamaktadır…Oğlunun çığlıklarını duyar duymaz bırakır elindekileri, koşar kapıya…Gelen gelin…kapıyı açacak anne ama o da ne? Kapıda bir sorun var! Açılmıyor!Zorluyor anne…Yok, bana mısın demiyor kapı…Kapının bir tarafında bizim oğlan, Pamuk, ağlamakta…Diğer tarafındagüzel gelin Tina…Ne yapsalar ki? İki anne de şaşkın. Panik!Birkaç dakika uğraştıktan sonra başarıyor anne kapıyı açmayı…Kapı açılır açılmaz iki sevgili koşuyor birbirine…Arka ayakları üzerinde kalkıp ön ayakları boyunlarına dolamak suretiyle sarılıyorlar birbirlerine!İstikamet salon!Ne de olsa çok geniş. Anneler mutfağa geçiyor…Bizimkilere gün doğuyor…Sevişme vaktidir artık…Anneler salona giriyor beklenmedik bir anda…Sevişme o kadar ateşli ki…Durmak ne mümkün?Bir anda bir çığlık yükseliyor Tina’dan! Anneler panik…Tina’dan boy olarak yarı yarıya kısa olan Pamuk ne yapıp edip başarılı olmuş meğerse!!! O noktaya kadar nasıl geldi Pamuk bilinmez…Ama sonrasında O da bilememiş ne yapması gerektiğini…Tırnaklarını geçirmiş zavallı Tina’nın sırtına can havliyle…Düşmeyecek ya! Tutunuyor şapşal oğlan!Tina çığlık çığlığa!iki anne bakıyor birbirine…Yapılacak işlem belli…Beraberce kucaklıyorlar bizim aşıkları, doğru banyoya.Soğuk suyu tutuyorlar üstlerine de ancak ayrılabiliyor iki sevgili…Tina kızgın!Bilse bu kadar canı yanacağını, kabul eder miydi delikanlının yanına yaklaşmasını?Tina çok kızgın hatta!Sürekli hırlıyor…Zavallı delikanlı…Kadınını incitmiş olduğunun farkında ama karşı koyamamış işte içgüdülerine…Suçluluk duygusu bir yandan, zevkin doruklarına çıkıp da inmiş olmanın rehaveti bir yandan, dolanıp duruyor kadınının etrafında…Ağlayarak, yalvararak…Yıllar geçti…Pamuk şimdi 13 yaşında. Hala komik kulaklarını dikiverir “Tina gelmiş oğlum!” dediğimde:)Ah aşk ah!sen ne menem birşeysin??? 🙂
yorumlar
bu yazıya emeği geçen herkese, yazının yazılmasına sebeb olan kahramanlara, yazının yazılma esnasında çalan muziğin sanatcısıne ve bestecısıne, yazı yazarken içilen efes pilsen bira çalışanlarına ve bu yazıyının yayınlanmasına izin verem hafif.org da çalışan cayfı fatma ablaya teşekkür ederim.
yazının yazarına teşekkur etmıyorum. sinir birisi kendisi.
ellerıne sağlık
çok cici çilekçim:)) alemsin, aşkı bu sefer çok farklı anlatmışsın, eline sağlık:))
çok cici çilekçim:)) alemsin, aşkı bu sefer çok farklı anlatmışsın, eline sağlık:))
🙂 günaydın sahinden
Teşekkürler çilek. İçim burkulmadı değil. İki yıl önce ölen Herkül’ümü hatırlattın. Ve onun aşk kaçamağından olan (tıpkı babasının aynısı) kızı Jane’yi.
siz sadece insan türünün mü aşık olabileceğini sanırsınız
ne haddimize kop!
hayvanlar bizden daha güzel aşk yaşıyor aslında…dümdüz, doğal, oyunsuz, taktiksiz, acısız, içlerinden geldiği gibi. En azından Pamuk ve Tina öyleydi, buna şahit oldum:)Zavallı oğlum, Tina’yı verdiler bir başka eve diye 1 yıl yas tuttu. Ciddi ciddi. Başka bir dişi köpek buldum. Onu da istemedi. Üstelik benim bulduğum Tina’dan çok daha güzeldi! (ben de ne kaynana olurmuşum ya:)))Bir daha başka köpekle çiftleşmedi Pamuk. İstemedi. Belki sadece benim oğlum böyle. Anası kılıklı:) Aşık olunca gözü başkasını görmeyenlerden. Hoş, ben bile onun kadar azimli değildim:)
Hayvanlarda manyak asik olurlar yahuuu:-)) buna en iyi örnekte Turnalardir..esleri ölünce gidip bir gölde bogarlar kendilerni….hadi bakalim buyrun varmi ötesi……????????
Keyiflle okudum yazınızı..Ancak beni şaşırtan şey,Pamuğunuzun aradan geçen zamana rağmen duygularını bu kadar yoğun yaşaması oldu..”KÖPEKLER GİBİ SEVİYORUM” demek bu olsa gerek:)) FAHİŞE GÖNÜLLÜ İNSANLAR umarım okumuştur satırlarınızı……
Turnalaaaar…
orca lar için aile çok önemlidir, aile olarak gezerler, eşlerine bişey olursa ağlayan yegâne canlılardır.
Aşkın metafiziği, süper olmuş:)
kelebeklerözgürdür, “köpek gibi sevmek” benzetmesi hiç aklıma gelmemişti! harikasın:) diğerlerini bilmem ama benim oğlum için doğrudur:)kopanisti, bilmiyordum verdiğin bilgiyi. bombaymış. sağol:)zezim, turnalarla ilgili bir yazı bekliyoruz o zaman:))bestloser, teşekkür ederim:)ah bir de o şaşkın hallerini görseydiniz!bu arada bir detay daha: Tina kısırlaştırılmıştı ilk doğumundan sonra ama Pamuk’la çiftleşmesinin ardından hatun “psikolojik gebelik” yaşadı!!! Bir anda memelerden süt gelmeye başladı! Özlem ve ben oturup sağıyorduk garibimi acı çekiyor diye…Tipik bir hamile gibi davranmaya başladı. Çişini tutamamalar, çok yemeler falan…Kıllandık tabi ve hemen veterinere gittik. hamile değil ama öyle sanııyor, o yüzdxen oluyor bunlar, demez mi adam???bu da oluyormuş demek ki…
çileğim; nerelerdesin??? nasılsın ??? lütfen yazı yaz, yorum yaz birşeyler söyle,umarım herşey yolundadır, sevgiler!
sevgiler çilek,
mak ve kop, buralardayım ama bir süre uzak kaldım işte…hayat yoğun ve biraz da zorlu şu ara.en kısa zamanda bir yazı yazabilmeyi umuyorum.sevgiler benden size:)