Varlık, zenginlik içinde yaşamak acıyı bereberinde getirecektir. Korunma iç güdüsü aidiyet ve sahip olma edimleri iç içe geçerek kişiye yeni meşgaleler ve yaşam tüketim-zaman meşgalaleri verecektir. Neyin peşindeyiz ve bir birey olarak gücümüz nedir?


“Doğum”

Toplumsal gerçekliğe boyun eğdirilen insanlık ne kadar hiyerarşik düzene uyum sağlayabilir? Bunun cevabı denemeler ve yanılmalarla benliğimize vurulmuş prangalardan iabarettir. Asıl bilincin daima zamana ve yaşama meyden okuması gerekirken bunu hiçe sayan yaşamlarımız bunu bir organisazyona bırakarak başka bir ihtiyaca yönelmek meslek sınıflarına ayrılmak bilginin kontrol edilemezliğidir aslında ve merak hep kullanılan bir edim ne yazıkki bizim dışımızda. Aşk ve şehvetin kendini koruyabildiği tek alan özgürlüğü bulduğumuz sanat veya bazı insanların sanal başarılarında yatar.Bu başarılar elde edilmek istenen toplum ve amaçları doğrultusunda belirlendiğinden sanal olarak adlandırılabilir çünkü mantığı vardır ve bilinçli bir ilerleme kaydeder-zamana dayalı bilinç?! Sanatta ortaya çıkan kişinin kaosu ve pek de farkında olmadan kendinden geçerek kendini yansıtması kişinin hem kendine yabancılığını ortaya koyar hemde kaosunu! Bu kaos zamanı aşabildiği gibi ortakdır da! Hiç de anlayış geliştirilemeyen konulardan biri olan bu kaos veya kuantum bilinci veya adına her nedersek farklı frekanslarda çalışabilen bir benlik duygumuzun standart hayatımız içindeki hafıza tarafından algılanmadığı gerçeğine işaret ederki tıpkı rüyalarımızda veya travmalarımızdaki hafıza kayıtlarının topunun bilinç altı olarak adlandırılması gibi. Aslen tek bir bilinç altının varlığını ima etmek çokj ilkel bir yaklaşım olup birden fazla (zihnin zaman mekan algısındaki farklılığa bağlı olarak) bilİnç halinin aslında ortak bir hafıza alanına işlendiği frekans farklılığına bağıl olarak ortaya çıktığı gerçeğidir.Bu ortak segment birbiri arasındaki etkileşime yoğunluk veya yakınlık gibi yanlış veya zamansız etkileşimlere sebep olup kişinin hata olarak adlandırılan tutum-davranışlarından tutun da zihinsal hastalık olarak adlandırılan durumlara kadar pek çok noktada etkili olur. Günümüz insanlığı olarak anladığımız ortak bir hafıza frekansında hareket eden ve farkında olmadığı diğer durumların kayıtları arasında bocalayan bir canlı davranış biçiminden ibarettir. Bu frekans uyku, güneşten yararlanma(saat) gibi antik hadiselerle bir standarta oturtulmuş gibi algılanabilir. Bu frekansın dışında yaşar hemen herkez bocalamalar hep bundan ve fakat dışına kayma “Fark” arttıkça toplum bile farklılık gösterir “İtalyanların Siesta hadisesi gibi”. İş bu durumdan yararlanan bilim adamları düşünürler sanatçılar olduğu gibi bunun bedensel etkileri hep olumsuz algılanmıştır. Güneşin oynadığı rolün gerçekliği dışında kalan etkilerin tamamı psikolojik olarak ele alınmalıdır. Bu tkiler toplumsal yaşam ile doğrudan bağlantılı olup aslında bu psikolojik baskıların nasıl bedensel etkileri olabileceğinin birer kanıtıdır. Düşünmek ve bunları faydaya dönüştürmek mantığın gerekliliği olmakla birlikte mantığımızın da aynı hafızadan beslendiğini unutmamak gerekir. Psikologların devreye girdiği nokta hatta arkadaşların dostların yardımları hep bu yüzden vazgeçilmez kabul edilebilir. Kişinin kendi bir birey olarak mantığından faydalanmasının yolu genel hafızasından bağımsız bir iç dünya ve mantık yaratmasına bağlıdır. Bu ancak bağımsız “yaratıcı” daha önce görmediği duymadığı hayallere sahip olmasından geçer. Bu pozisyondaki kişilerin ölüme bile meydan okuyan plesebo etkileri ile donanacağı kesindir amaç ve hedef tıpki kin-nefret-büyük sevgi hadisesi gibi tüm sistemi etkisi altına alabilecek bir kişiye özellik algısı doğuracaktır…