Denemekten ne zarar gelir ki?! Kafamda bir şeyler şekillenmeye başladı bile.Gerçekle ne kadarı örtüşecek, kim bilebilir? Hayal etmesi bile öyle güzel ki!Sabah erkenden çıkarım yola. Ama gerçekten erken… Kuşlar bile uykuda, güneş yeni yeni yükselmeye başlamış, hafif bir pembelik varken ufukta… Kapımı kapatır, atarım kendimi dışarı.Nasıl bir sessizlik karşılar kimbilir beni! Koca şehir bir bana kalır. Ayaklarım döverken kaldırımları, hiç olmadığı kadar bana ait olur tüm sokaklar.İşte bunu yapacağım birkaç saat sonra. Sabırsızlıkla bekliyorum: Herkes uyusun, gece örtsün tüm şehri, geride kalan günle ilgili her ne varsa kaybolsun karanlıkta. Sonra çok uzaklarda küçücük bir ışık belirsin… “Hadi, kalk!” diyen bana. “Koca şehir sana kaldı işte! Bu fırsatı kaçırma!”Serseriler bile uykudadırlar bu saatte. Ortalıkta zarar verecekleri kimse yokken neden uykuya dirensinler ki? Herkesin uyanmasını bekler onlar. İşleri yoktur uyuyanlarla.Herkesten önce uyanan başkaları da var benim gibi. Mesela fırıncılar… Kahvaltı sofralarına yetiştirmek için ekmekleri, kuşlardan bile önce uyanırlar. Sonra çöpçüler belirir bir yerlerden birer ikişer… Evsizler kımıldanmaya başlar yattıkları yerde. En sert döşekten beterdir kaldırımlar. Sırtlarını acıtır, günü karşılamaya zorlar onları.Zaten ben biraz da diğer ‘erkenciler’ için çıkmıyor muyum bu gezintiye? Onlarla paylaşmak için şehri… Güneşi birlikte karşılamak için…Şehrin, diğerlerine göstermediği gerçek yüzünü en iyi onlar tanır çünkü. Nabız atışlarını duyarlar adeta sokakların. Bu bütünleşmeyi yaşayan o insanlardan biri olmak için atmıyor muyum kendimi aslında dışarı?Güneş iyice yükselip sesler duyulmaya başladığında bir tür karanlık çöker şehrin üstüne. Ortalık aydınlıktır oysa. Ama bir şeyler eksilmiştir sanki sokaklardan. Herkesin uyuduğu o saatlerde var olan… bir şekilde o an uyanık olan nadir insanların çok iyi tanıdığı o şey… uçup gitmiştir sanki bir anda.Hoyrat dokunuşlarıyla insanlar çıkmıştır ortaya. Şefkatsiz sesler yükselmeye başlamıştır gökyüzüne. Kuşların sesiyse çok uzaklarda…Kuşlarla birlikte ruhu da terk etmiştir şehri. Uçup gitmiş, konmuştur çok ötelerde bir yere. Hoyrat dokunuşlu adamların ortalıktan çekildiği, şehrin gerçek dostlarına kaldığı o emsalsiz saatleri bekleyerek…
yorumlar
Kimsenin bilmediği biri şalteri indirirOrtalık aydınlanır birden.Sokaklara dağılır insanlar,merak etmek, sevinmek, kazanmak,kazanamamakçıldırmak için..Sebebi anlaşılmaz ve sual olunmaz bir telaş.Yüzlerce Hasan yüzlerce Ayşe birbirlerinin yüzüne tükürür..Heryerden ağlamaklı utanmaz sesşer yükselir durur.Haydi şimdi uyan uyanabilirsen..
İşte ben de onun için uyanma saatini bir parça erkene almayı öneriyorum Ivandenisoviç. Birbirinin gözünü oymak için yarışan o insanlar ortaya dökülmeden önce uyanalım. Hiç değilse arasıra…
Bazen göz oymazsan, gözün oyulur..Bırakalım oysunlar o zaman..
mavilikler çok hoş yazmışsın tebrikler
Çok teşekkürler Pillihafif. Pbk, çok haklısın. Ben gözümüzü oyanlara karşı kendimizi savunmayalım demiyorum zaten. Sadece keşke birbirimizin gözünü oymak zorunda kalmasak, karşımızdaki insanlar buna gerek bırakmayacak kadar dostça yaklaşsalar, diyorum. Seninle aynı fikirdeyim yani.
40 defa dinlenildi sadece bugün
Keşke bize ısırgan otu toplayıp verenlerin kafasına, gülleri atabilsek..
daha beter kafamıza çıksınlar diyemi