Ver Allah Ver!Bayramda bütün ev halkı güneye indi. Ben köpekle evde kaldım.Motorsikletli bir mücahit her sabah bizim blok kapısının demir parmakliklarına Vakit gazetesi sıkıştırıyor. Gazetedeki amcaya göre Ramazan Bayramı yerine Şeker Bayramı demek İslami değerlerden kopma çalışmalarının bir ürünü ya da ta kendisiydi.Benim açımdan bütün bunlardan önemlisi o gün bayramın ilk günüydü ve az sonra cicilerini giymiş çocuklar kapılara dayanacak, zil çalacak, el öpüp şeker talep edeceklerdi. Ancak olay bu kadar basit değildi. Ev sakinleri evi terk ettiğinden beri bir hayli gergin olan köpek hayvanı en ufak bir takırtıda havlama buhranlarına giriyor, hızını alamayıp kapıyı tırmalamaya başlıyordu. Hal böyle olunca huzurumun temini bakımından aklıma ilk gelen, Şeker Bayramında şeker almaya tenezzül etmemiş tüm apartman sakinleri gibi, zile çorap ya da bere takmak oldu. Yapılan denemede, çıkan cızırtının köpeğin algı eşik değerini aştığının görülüp duyulması üzerine Türk Mühendisi kimiliğiyle devreye girildi: zil kısadevre edildi.Fakat beklenen ilk sortide, çocukların çorap takılmiş zillere tepki olarak kapıları ‘Ramazan! Ramazan!’ nidalarıyla yumruklaması üzerine köpek cinnet geçirmiş, çocuklar ‘Aneyyyy’ diyerekten kaçışmıştır.
Bu acı durum karşısında elimi vicdanıma koyarak ‘Ulan hem çocuklara şeker vermiyorsun hem de şu mübarek günde köpeklen korkutuyorsun, cicilerini pislettiriyorsun!’ diye kendimi payladım.
Yeni bir çözüm geliştirdim:Evimizin ücra bir köşesinde durmakta olan bir metre boylarındaki saksılığı temizledim, alüminyum folyo ile döşedim, uzun aramalar sonucunda bulduğum şekerleri saksılığın içine boça ettim ve üstüne ‘Birer ikişer tane alın. Diğer çocuklara da kalsın’ yazan bir kağıt yapıştırıp kapının önüne koydum.
Tasarladığım Otonomik Şeker Vereci’ nin kamuoyu üzerindeki etkisini gözlemleyebilmek icin gözümü kapının deliğine yapıştırıp beklemeye başladım.
Halkımızın bu yeni üsüle olan ilk tepkisi anne ve babasının kontrolünde OŞV den şeker alan çocukta dille geldi ‘Hangi enayi şekerleri buraya koyar ki?’. Deneyin selameti açısından denek kişiye ‘Enayi babandır, hıyarağası!’ denilmedi ve laflar kapı arkasında sineye çekildi.
Deneyimizin ikinci ve maalesef son denekleri ise isminin Fettullah olduğu öğrenilen kişi ve beraberindekiler oldu.Söz konusu kişiler merdivenleri çıktıktan sonra OŞV ile karşılaşınca bir anlık şok geçirip şekerlere hücum ettiler. Fettulah kişisinin ‘Durun lan durun! Kimin bu şekerler!?! Bırakın la bu şekerleri!’ diyerek araya girmesi üzerine ortam stabilize edildi ve grup OŞV yi incelemeye başladı. Uzun süren hecelemenin ardindan kullanma talimatı Fetullah tarafından deşifre edildi. Ardından Fettullah, 2 den fazla şeker alanların bunları derhal OŞV ye iade etmesini isteyip aksi taktirde güç kullanacağını bildirdi. Benim kapı arkasında gözlerim yaşarırken kafile fazladan aldığı şekerleri iade ederek üst katlara doğru harekete geçti.
Bu heycan verici sonuç üzerine deneyi bir üst safhaya taşımam gerektiğini düşündüm: Kapıyı açıp OŞV ye şeker takviyesinde bulundum, onu tepeledim diyebilirim. Merakla üst katlardaki işlerini bitirip merdivenlerden aşağ inecek olan Fettullah’ ın kafilesini beklemeye başladım. Bekleyişim üzün sürmedi. OŞV görüş alanlarına girer girmez Fettullahın ‘Hepsini alın, al al al al…!!’ talimatıyla saldırıya gecen denekler şeker bırakmadıkları gibi kaçarayak OŞV yi devirdiler, çıkan gürültü sonucunda köpek kendinden geçti…
Buradan Fettullah’ a seslenmek istiyorum: ‘Oğlum Fetto nie böyle yaptın? O şekerler hepimizindi….