♠Gelin size 80 bin yıllık bir masal anlatayım, yalnız biraz sabır ve dikkat gerektiriyor. Bu yazıda “Kadim Zamanlar” yazısında bahsettiğimiz efsaneler ve henüz kanıtlanamamış bazı tezlerle, günümüz genetik çalışmaları arasında bağlantılar olup olmadığına bakacağız.Göçler ve mutasyonlar sonucunda insan topluluklarında gen havuzlarının oluştuğundan ve bunlara haplogroup dendiğinden “Daha fazla genetik” yazısında bahsetmiştik. Şimdi babadan oğula aktarılan Y kromozumuna (Y-DNA) ait haplogroup’ların izini “Biz Kadim Türkler” için birlikte süreceğiz.İnsan genomu içinde SNP (Single Nucleotide Polymorphism) adı verilen ve DNA’nın belli yerlerinde bulunan bazı işaretler vardır. SNP’lerin DNA’nızda bulunup bulunmaması sizi belli haplogrup’ların içine dahil eder. Gözümüzde canlanması için Avrupa’daki Y-DNA haplogroup dağılımını hatırlayalım:
AVRUPA Y-DNA Haplogroup dağılımı
Adli tıpta DNA’dan kimlik tespiti yapmak için veya babalık testlerinde STR (Short Tandem Repeat) denilen marker’lardan faydalanılır. Her bir soyun (ailenin) marker’ları parmak izi gibi benzersizdir ve haplotype olarak tanımlanır. Haplotype bu yazının konusu dışında kaldığından daha fazla detaya girmeyip haplogroup’lar üzerine yoğunlaşalım.Zamanla genom içinde yeni SNP’ler dolayısı ile yeni haplogroup’lar oluşmuştur. Farz-ı misal, bir “aa” SNP’sine sahip genom, mutasyonlarla yanına yeni “bb” SNP’sinin eklenmesiyle “aa+bb” SNP’lerine sahip olur. “aa” marker’ının haplogroup’una -yine örnek olarak isimlendiriyorum- “P” denirken “aa+bb” marker’larına sahip haplogroup’a “Q” denir. “Q”, “P” ye göre tekamül etmiştir, yani aslında içinde “P” yi de barındırmaktadır. Aşağıdaki tablo Haplogroup’ların gelişimini ve birbirleriyle olan ilişkilerini göstermektedir:
Y-DNA Haplogroup’ları
Bugün Afrika dışında yaşayan tüm insanlarda M168 SNP’si vardır. Avrasya yolculuğunda Adem babamızın DNA’sına eklenen ilk SNP M168’dir. 80.000 yıl önceki göç yolu aşağıdaki haritada görülmektedir:
M168 – Afrika dışında yaşayan tüm insanlarda bulunan SNP
45.000 yıl önce ortaya çıkan M168’e M89’un eklenmesiyle F haplogroup’u ortaya çıkmıştır. F haplogroup’una sahip atalarımız iklim şartlarının zorlaması ile Ortadoğu’ya doğru ilerlerler:
M89 – Haplogroup F
40.000 yıl önce F haplogroup’una M9 SNP’sinin eklenmesiyle K haplogroup’u ortaya çıkar. Asya’nın içlerine doğru ilerleyen atalarımızın karşısına Himalayalar çıkınca göç yolu 3 kola ayrılır:
M9 – Haplogroup K
Aşağıya inen kol Hint Yarımadası’na (Haplogroup L) , Himalayalar’ı aşan kol Çin’e (Haplogroup O) ve Melanesia/İndonezya/Micronesia’ya (Haplogroup M) yerleşir. Haplogroup O ve M’ye daha sonra tekrar döneceğiz. 2 ayrı kol ise kuzeye yönelir, biri İskandinavya’ya doğru (Haplogroup N), diğeri Orta Asya’nın içine doğru (Haplogroup P). İskandinavya’ya doğru yönelen kolu da daha sonra inceleyeceğiz. Bizi ilgilendiren kolun (Haplogroup P) göç yolunu takip etmeye devam edelim. Haplogroup P Baykal Gölü’ne, Orta Asya’nın içlerine doğru ilerler:
M45 – Haplogroup P
30.000 yıl önce bir grup yönünü batıya, Avrupa’ya çevirir:
M207 – Haplogroup R
R1 ve R1b haplogroup’unu oluşturan insan toplulukları Avrupa’nın içlerine doğru ilerler. İklim koşullarına uyum sağlamadaki başarıları, sofistike avlanma yöntemleri karşılarına çıkan Neanderthal’ler için bir şanssızlık olur ve evrim ağacından silinirler.
M173 – Haplogroup R1
R1b haplogroup’u Cro Magnon denen insan tipini oluşturmaktadır. Mağara duvarlarına yapılan ilk resimler onların eseridir. Günümüzden 20.000 yıl önce başlayan buzul çağı bu insanları güneye inmeye zorlar yani İspanya, İtalya ve Balkanlar’a.
M343 – Haplogroup R1b
Mübadele
Bu araştırmalara başlama sebebim yaptırdığım DNA testine göre R1b haplogroup’una sahip olmamdı. Her iki dedemin ve her iki büyükannemin 1923’te yaşanan mübadele ile Balkanlar’dan geldiklerini biliyordum. 80.000 yıl önce Afrika’dan başlayan bu yolculuk 20.000 yıl önce soğuktan korunmak için Balkanlar’a inerek mi devam etmişti? Ardından da mübadele ile Anadolu’ya mı acaba?Orta Asya’dan gelenler
Peki 1.000 – 1.500 yıl önce Orta Asya’dan Anadolu’ya at üstünde gelen Türkler kimlerdi, haplogroup’ları ne olabilir? Gelin “Kadim Zamanlar” da andığımız efsane ve tezlere bir göz atalım:Kayıp kıta Mu:
Haplogroup K’dan ayrılan bir kol Melanesia/İndonezya/Micronesia’ya (Haplogroup M) yerleşti demiştik. J. Churchward, Melanesia, Micronesia ve Polinesia adalarının kayıp kıta Mu’nun kalıntıları olduğunu ve Uygurlar’ın Kayıp Kıta Mu’nun kolonisi olduğunu düşünüyordu.
M4 – Haplogroup M
Futhark/Rün Alfabesi:
Turgay Kürüm, İsveç’te bulunan kayaların üzerindeki Futhark alfabesi ile Göktürkler’in Orhun yazıtları üzerindeki alfabe arasında bir ilişki kurmuş bu alfabenin ilk önce Türkler tarafından kullanıldığını ileri sürmüştü. Haplogroup K’dan ayrılan, haplogroup N kolunun İskandinavya’ya yerleştiği biliniyor. Ayrıca haplogroup R’den bazı insan toplulukları buzul çağının sona ermesi ile Avrupa’nın kuzeyine doğru yayılmışlardır.
LLY22G – Haplogroup N
Maya kültürü ve Türk kültürü arasındaki benzerlikler
Tahsin Mayatepek’in Maya kültürü ve Türk kültürü arasında kurduğu ilişkiler, Maya dili ile Türkçe’de bulduğu ortak kelimeler, Kuzey ve Orta Amerika yerlilerinin kilim motifleri ile Anadolu kilim motifleri arasındaki benzerlikler, Amerika kıtasında yaşayan yerli halkın genomunun büyük kısmının haplogroup P’den ayrılmış haplogroup Q’dan oluşması
M242 – Haplogroup Q
Kayıp Kıta Mu Efsanesi, Futhark Alfabesi ve Maya bağlantısı, bana Orta Asya’dan gelen Türkler’inHaplogroup K->P->R zincirinin bir yerlerinde olabileceğini düşündürüyor. Anadolu’da haplogroup P’ye pek rastlanmadığından analiz dışında tutuyorum.
Haplogroup R
Günümüz Türkiye’si çoz zengin bir genom çeşitliliğine sahip, en kalabalık gruplardan biri olan haplogroup R bile ancak %20’lik bir orana sahip. Bunların büyük bir kısmının mübadele ile Balkanlar’dan taşındığını düşünüyorum, ancak bir kısmının Orta Asya’dan gelmiş olma ihtimali var.Haplogroup K
Kazım Mirşan’ın tezlerinden biri olan Etrüskler’in Türk olduğu tezi ile İtalya’da yaşayan bir grup insanın haplogroup K olduğunu da düşünürseniz Orta Asya’dan gelen Türkler’in haplogroup K’ya mensup olma ihtimalleri de vardır bence. Ayrıca Türk ve İtalyan kuruluş efsanelerinin ortak temalar barındırdığını hatırlayalım. Türkleri Ergenekon’dan çıkaran da (Asena) Roma’nın kurucuları Romus ve Romulüs kardeşleri sütüyle besleyen de bir dişi kurttur.Anadolu’da Orta Asya’dan gelen Türk geni baskın değil belki ama birlikte taşınan Türk kültürü bu topraklara hakim olmuş çünkü Türk kültürünün önemli özelliği karşılaştığı diğer kültürleri reddetmemesi eklektik bir şekilde onları da içine katarak zenginleşmesi hakimiyet kurması. Kimilerinin savunduğu gibi saf bir Türklük yok, Türklük gerçekten bir üst kimlik. Ayrıca dileyen buna Türkiyelilik de diyebilir, bir farkı yoktur.Unutmayalım ki yaşadığımız topraklar bize mensup olduğumuz ırk yüzünden ekmek vermiyor. Aşık Veysel’in andığı gibi, kara toprak;
…Koyun verdi kuzu verdi süt verdiYemek verdi ekmek verdi et verdiKazma ile döğmeyince kıt verdiBenim sadık yarim kara topraktır..Adem’den bu deme neslim getirdiBana türlü türlü meyva yetirdiHer gün beni tepesinde götürdüBenim sadık yarim kara topraktır..
Karnın yardım kazmayınan belinenYüzün yırttım tirnağınan elinenYine beni karşıladı gülünenBenim sadık yarim kara topraktır..İşkence yaptıkça bana gülerdiBunda yalan yoktur herkes de gördüBir cekirdek verdim dört bostan verdiBenim sadık yarim kara topraktır…..Kaynak
National Geographic, The Genographic Project
yorumlar
Kronolojik sıra kafamda şöyle canlandı:# Orta Asya’da Göktürk alfabesi kullanılıyor.# Batıya doğru göçler oluyor.# Göktürk alfabesi değişim geçirip Rün’lere dönüşüyor ya da onları göçten dolayı etkiliyor.Göçten sonra bir iletişim olmadığını varsayarsak, bu sıralama yanlış gibi geldi bana. Daha basit açıklamayı seçerek, Ortaasya – İskandinavya arasında sürekli bir iletişim olduğundan iki alfabenin birbirini etkilediğini varsaymak daha mantıklı olmaz mı? Sonuçta ne Hint kültürü Arap kültürünü, ne Arap kültürü Yunan kültürünü göçlerle besledi.
Sıralama doğru. Kültürler arası iletişim ve göçler yoluyla kültürün taşınması birbirbirini dışlayan şeyler değil, birlikte olagelmişlerdir. Anadolu, Osmanlı Rus savaşlarından itibaren yoğun göç almaya başlıyor, 1923 mübadelesi ile doruk noktasına çıkıyor ve hala da devam ediyor, ama bu göçlerden önce toplumlar arası iletişim yoktu anlamına gelmiyor elbet. Atlantis’in hikayesi Platon’un kulağına Mısır’lı rahiplerin ağzından ulaşır mesela, Rün alfabesi ipek yolu vasıtası ile kuzeye taşınmış olabilir, hepsi birer olasılık.
Göktürk’ler, ilk rünlerin görülmesinden bir kaç yüzyıl sonra sahneye çıkıyorlar diye bilmekteyim.
Yazıdaki ifade, Rün yazısı Göktürkler’den alınmış şeklinde değil, Rün yazısı Türkler ya da Öntürkler’den İskandinavya’ya gitmiş olabilir, ancak ilişki Göktürk yazıtları vasıtası ile kuruluyor.”Kadim Zamanlar” yazısında bahsetmiştim:Altın Elbiseli AdamTürkler’e ait en eski yazılı eserlerin Orhun anıtları olduğu zannedilirken, 1970’te Kazakistan Almatı’da M.Ö. 4-5 yüzyıllarına tarihlenen bir Saka İskit Türk Tiginine ait mezar bulundu. Mezardan, tamamı altından yapılmış bir elbise ile üzerinde runik bir yazı bulunan bir gümüş tas çıkarıldı. Sovyet tarihçiler yazıyı şu şekilde tercüme etti: “Tigin 23’ünde öldü. Esik halkının başı sağ olsun.” Bu buluntu, runik yazının ilk olarak Orta Asya’da Türkler tarafından kullanıldığı fikrini desteklemektedir.Türk’ler, daha doğrusu Öntürk’ler tarafından oluşturulduğu tahmin edilen en eski uygarlığın tarihi M.Ö 4500’e kadar gider (Anav Kültürü). Bunu MÖ. 3000 ile MÖ. 1700 yılları arasında tarihlenen Afanasyevo Kültürü ve MÖ. 1700 ile MÖ. 1200 yıllarına tarihlenen Andronova Kültürü ve MÖ 1200- MÖ 700 yıllarına tarihlenen Karasuk Kültürü takip eder. “Türk” kelimesine yazılı olarak ilk defa Göktürk’lerin M.S. 8. yüzyılda diktikleri Orhun-Yenisey Yazıtlarında rastlanır.
eline sağlık @inan6666, moderasyon utansın
o kadarını b,lemem de bugün sokakta yürüyen adam hala orta asya’da yenisey havzasında yürüyor. öyle umarsız bir yürüyüş. neolitik devrime dahil olmamış insanlar var.altın elbiseli adam da altın başlıklı prens diye de bilinen ıssık/esik kurganının ürünüdür.
bi de dna testi nerede yapılıyor? yüzde kaç neyiz öğrenmek istiyoruz.
Bak takip etsen blog’larımı sonuçları eline almış bile olurdun şimdiye kadar. Değişik yerlerde test yaptırılabiliyor ben FTDNA’e yaptırdım, sonra bir TÜRKİYE Grubu oluşturdum orada. FTDNA’den indirim bile yaptırabilirim sana. Test’ler ve genetik hakkında özet bir bilgiyi şu yazıda bulabilirsin.
Sonuçta hepimiz insan ırgındanız,hiç kimse doğmadan önce anne ve babasını seçme hakkına sahip değildir.Ama :Türklüğümle her zaman gurur duyduğumuda söylemeden geçemicem.
haaa yapma yaa ari ırtktan değilsin git git sen burada işin yok senin gtf sin yada değilsin
“Anadolu’da Orta Asya’dan gelen Türk geni baskın değil belki” derken kastedilen türk geni nedir? Y kromozomunun eksprese edilmeyen dolayısıyla da fenotipe etki etmeyen bir parçasının izi sürülerek yapılan bir araştırmanın sonuçlarıyla, kültürel bir kabullenme olan “türk” kavramı arasında kurduğunuz bağlantı açık değil. Bir insanın “türklüğünü” belirleyen bir tek gen olduğunu düşünmediğinizi umuyorum. Neticede anadoluya orta asyadan göç eden ve belli bir “en yakın y kromozomal ata”ya sahip olan insan topluluklarından bir kısmının kültürü olan türk kültürü, anadolu’da yaşayan diğer topluluklara önemli ölçüde etki etmiştir diyebiliriz. bunun için de hali hazırda neredeyse tüm anadolu halkının türkçe konuşmasını kanıt olarak gösterebilirim. ancak bunun sizin iddia ettiğiniz gibi “Türk kültürünün önemli özelliği karşılaştığı diğer kültürleri reddetmemesi eklektik bir şekilde onları da içine katarak zenginleşmesi hakimiyet kurması” yüzünden olduğunu kabul etmek için kanıt yoktur.
Türk gelenek göreneği diye içselleştirdiğimiz yahudi, rum, ermeni, arap adetlerini saysam kimilerinin imanı sarsırılır. @pazenadamım elbette kanıt yoktur, kanıt olsa burada değil hakemli bir dergide yayınlatırdım bu yazıyı, hissi kablel vuku nevînden alacaksınız. “Türk geni” meseleyi basitleştirmek için kullanılmıştır orada, yoksa genetik bir saf ırkı tarif etmek için değil. Bak ne demişim yukarıda “Türklük bir üst kimliktir”, bu toprakların mayasıdır, şansıdır.
@serdarsabri sağol amacım tam da bu yazıyı bulmaktı.
Türklük bir üst kimliktir ama bu topraklarda… Bahsedilen Amerika yerlilerinin ve diğer ırkların kökeni Türkler’den değil Altay soyundan gelmektedir. Onlar Türk değildir sadece Türklerle akrabadır.Göktürk yazıtları ve öncesine gelecek olursak; Run alfabesinin Türk kökenli olduğu büyük bir olasılık fakat bugun İskandinavya denilen yerlerde o yazıtların bulunuyor olması orda yaşayan bütün ırkların Türk olduğunu kanıtlamaz. Kavimler göçü öncesi Hazar Denizi kuzeyinde bulunan Germenlerin, Gothların vs. bu alfabeyi kullandıkları ve Türklerle (Hun) kültürel bir iletişimde olduğu da bilinmekte. Kaldı ki zaten Türkler İskandinavya ya kadar ilerlemiş ve Roma’nın galibiyeti sonrasında bütün Avrupaya dağılmışlardır. Finlilerin de Türklerle akraba olduğunu belirtmemde yarar var sanıyorum.Bütün bunlar göz önünde bulundurulursa Dünyadaki bütün kavimler bir klandan geliyor, bu kabul edildi zaten… Bizim bir alt kökenimiz ise Altaylardır ve diğer Türk sanılan ırkların (Maya, Kızılderili, Çin, Japon, Moğol, Fin vs. böyle gider bu liste…).Son olarak; mit etkileşimi mümkündür. Taa Orta Asya’da bulunan bir topluluğun miti Avrupaya kadar ulaşabilir. Haydi ulaşmadı diyelim o dönemde insanların hepsi korktukları ve bulundukları coğrafyada yaygın olan hayvanlardan, çünkü onları doğanın en güçlüsü kabul etmişlerdir, türedikleri efsanelerine rastlanır.Gen araştırmasının yapılmasını bir sebepten ben de istiyorum. O Avusturalyalı kadın gibi tükürdüğünü yalamak kaç kişiye nasib olacak acaba merak ediyorum..
Doğru yaklaşıyorsun @cyanide. Sadece onlar değil biz de Türkler’le akrabayız, memleketin adı zaten Türkiyye (Türklük ile ilgili) Türkistan değil.Not: Finliler Uralik, Türkler Altaik dil konuşur, doğrudur.
türklük’le, türk genini ayırdık tamam. ortaasyadan anadoluya gelen türklerin geni her ne idiyse herhangi birimizde o genin baskın olması ihtimali çok zayıftır.11. yüzyıl civarı anadolu’yu istila eden türklerin 1 milyon kişi kadar oldukları düşünülüyor. o sırada anadolu’da yaşayan diğer kavimlerin nüfusu toplam 5 milyon kadar. 2.5 milyonu yunan, 1 milyon kadarı ermeni, bir miktar kürt ve diğer değişik ırklar. savaşlar sırasında taraflardan ölenler ve bir miktar kadar kaçandan sonra kalanlar harmanlanıp çoğalıyor. bu hesaptan yola çıkarak herhangi birimizde ortaasyadan gelen türk geninin baskın olmasındansa yunan geninin baskın olması daha olası.bunda üzülecek birşey de yok, fena mı aristo da atam olur…serdarsabri … geldim….
Hoşgeldin, meseleyi gözünden vurmuşsun @numb. Tahmin ettiğim gibi “Türk geni” dediğimiz şey haplogroup K ise toplumun sadece % 2,5’unu oluşturuyor. Haplogroup R desek (onun da bir sürü alt grubu var R1b, R1b1c, R1a, vs) bile onun da toplamı %20’i geçmiyor.
Genlere bağlı kalmaya gerek yok, göz nizam var. Bir bakın Orta Asya soydaşlarımıza anlaşılıyor zaten ne kadar Türk kaldığımız. Hatta o kadar uzağa değil Balkanlar’da yaşayan kapalı Türk kabileleri bile Türkiye Türklerinden çok farklı.İnsanların “bu ne ya Japon işte” dedikleri senden benden daha fazla Türk kanı taşıyor… Ne dili bozulmuş ne de dini…
Türküm diyen ve geçmişini kabul eden herkez Türktür ve bundan ne şüphe edilmesi doğrudur nede yargılanması. Zaten sorunlarda Türküm, Türk değilsinden çıkmadı mı bunca zaman ? Osmanlı imparatorluğu zamanında kendisini Osmanlı sayan herkezi kolları altına almış, uzunca bir süre toplumcu bir yapıda yürütmüş ve dünyanın lideri olmuş. Osmanlı toplum refahı ve düzeni için cok politikalar geliştirmiş ve karşılıgını da halktan almış merkeze bağlı bir devlet oluşturmuştur. Sonra sonra ırk, din, dil, mezhep ayrılıklarıyla yanlış yollara gidilmiş. Benim tarih bilgilerim dahilinde bu yazdıklarımı söyleyebiliorum. Yanlışım varsa düzeltin.Türk soyunu araştırmak özünü bilmeye çalışmak çok güzel fakat öyleleri var ki daha bu toprakta yaşayıp bu toprağın ekmeğini yiyip Türküm diyemiyor. Daha aşılması gereken çok önemli noktalar var genimizden önce 🙂
eee kürt, ermeni niye türküm desin ki? türk değil.
Kürt, Ermeni Türk değilse ve kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görmüyorsa neden hala bu topraklarda ?Bizim burda tartışmamız gereken etnik kimliklerimiz değil yani Türk, Kürt veya Ermeni olmamız değil Türkiye Vatandaşı olmamız. Amerika vatandaşları arasında ben İspanyolum sen İngilizsin diye kavga edip ayaklanan görülüyormu hiç ?Etnik kökenine göre yaşamak devri çoktan geçti. Global dünya. Eğer biz biraz daha Türküm, Kürdüm die birbirimizi yersek zaten hepimiz Amerikalı olucaz.Tarih tekerrürden ibarettir, Osmanlının duraklama ve gerileme dönemlerinde, dış güçler azınlıkları ayaklandırdı, etnik grup kavgaları cıkarttı ve devletin sonu geldi. Şimdi olanlarla karşılaştırırsak hiç bir fark olmadığını görebiliriz.
Amerika en son milli marş ispanyolca okunduğu için birbirine girdi, ufak bir hatırlatma…
Osmanlı’nın 400 yıllık Pax Ottomana‘sı (Osmanlı Barışı), din esaslı milletlerin sahip olduğu otonomiye dayanıyordu. Tarihin bizi getirdiği bu kavşakta yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Bugün bize gereken, adına “İkinci Cumhuriyet” mi dersiniz, “federatif yapı” mı dersiniz, “Türkiyelilik üst kimliği” mi dersiniz bilemiyorum ama hiçbir grubun bir diğerinden üstün olmadığı adil bir yapılanma. Sevr korkusuyla bunu biz yapmazsak, korkarım kabus gerçek olacak.
Aynı şey değil. Ortada yapılan bir hata varsa tabiki ortalık birbirine girer. Devletin marşı, kuralları bulunmakta. İhlali söz konusu olursa ortalığın karışmasını kimse yadırgayamaz.Hala görmek istemediğimiz bir takım gerçekler var. Kimi etnik gruplar tarih sahnesinde hep kışkırtmayla kimi eylemleri gerçekleştirmiş ve düzenler bozulmuştur.Lütfen Osmanlı duraklama ve gerileme üstüne de yıkılış dönemlerini inceleyin. Özellikle dış ülkelerin politikalarına bir göz atın. Genel hatlarıyla şimdikinden farksızdır.
Osmanlının pax ottomana sı kelle dolu kuyulara dayanıyordu efendim, ööle buğulu gözlerle ay biz osmanlıyken ne kadar mutluyduk hep berabere değil.Misal kürt isyanları, misal gözleri dönüp gayri müslümanlara saldırınca sorgusuz sualsiz kuru ile yaş ile topluca öldürülenler.İlkokulda anlatırlar efendim Osmanlı beyliği diğer beylikleri bir çatı altında topladı, kimse de sormaz öpücükle mi topladı diye.Benim baba tarafımın 500 yıldan fazla bir sipahi geçmişi var, Osmanlı ordusu ile prevezeye kadar gidip savaşmışlar, ama hiç biri ben osmanlıyım dememiş, o osmanlının öpücükle birleştirdiği beyliklerden gelen kimliklerini alçak sesle de olsa hep korumuşlar.”Soyunda dönme olmayan Türk oğlu Türk” çığlıkları atan ırkçılarımız sağolsun Atatürk’ün “Ne mutlu Türküm diyene” lafındaki Türk artık ırk olarak kullanılıyor. Ayıkla pirincin taşını….
Irk kavgaları doğrudan etnik gruplar tarafından değil, kışkırtmalar ve destekler ile çıkmakta, çıkartılmakta. Çok doğru söylemissin Türk adı orda ırk olarak geçmiyor. Fakat “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyemeyenler oldukca daha çok karışacak ortalık.
bu konuda size katılmıyorum etnik grupların dertleri var, etnik grupların böyle bir derdi yok, bunun tüm suçlusu dış odaklar diye diye bu hale geldi bu sorun.
Haplo grubundan Serdarsabri kardesin yanagindan makas aldirtmak suretiyle baslattigi kultur turlarini hayretle izlemekteyim. NG’in haritamsi cizimleri esliginde, Adem’li, Mu’lu ve nihihayet Asik Veysel esliginde etnolojide dans vaziyetine gelen yaziyi da bakiyorum tutan tutana.”Hepimiz kardesiz” tonunda baglanan ve irkciliga karsi gayet orijinal tezleriyle sempati toplayan yaziya bir itirazim yok da, kardesimizin “elbette kanitim yok; yoksa burada değil hakemli bir dergide yayınlatırdım bu yazıyı” diyerekten kendini ciddiye almasini yadirgadim. Ayrica “Dogru yaklasiyorsun… Meseleyi gozunden vurmussun… Bak takip etsen bloglarimi…” halindeki cumleler de, bir “Turk”e asla yakismayacak kadar pismemis ve “yersen” havasinda.Kimliklerin altini ustunu cevirerek, iki dna bir oksijen atomuyla oynarsan, sonrasinda da “artik yeni bir toplumsal sozlesmeye ihtiyac var” gibisinden gayet radikal iki hallere gark olursun.Yani diyorum, su Numb Bey’in de pek hosuna giden 11. yüzyilda Anadolu’da Turk hesabi yapma, benim dedem Aristo muydu, burnum Grek’tir, gozum pembedir, kim kimi becermistir dolaylarinda kalsaniz diyorum.
Ha ha.Ne yapiyorsunuz yahu? Oyle lonk diye ‘Genetik olarak Turk olma sansimiz yok denecek kadar az’ denir mi? Bazilarinin yuregine indireceksiniz! Yillardir o sloganlar, o ovunmeler, saga sola ‘kani bozuk diye satasmalar’.Bu olaylarin isiginda bir irkci gunlugune soyle yazar:”Aman tanrim. Bugun genetik olarak turk olma sansimin yuz de 2.5 oldugunu kesfettim. DNA testi yaptirmaliyim. Benim kanim o yillardir kani bozuk dedigim insanlarin kanindan olamaz. …Ama sans ta cok dusuk..:(…Yarin ‘tanri turku korusun’ sloganini ‘tanri hepimizi korusun’ olarak degistirip degistiremeyecegimizi bir sorayim abilerime”
pohunun üzerine poh yapmak haddime değil, emrin olur beyim. ne bin yıllar ne yüz yıllar gördü bu topraklar, vatana ekilen tohumlar tutar inşallah.
Sayın NuMB11. yyda Anadolu’ya gelen Türklerin sayıları ile ilgili verdiğiniz bilgileri okudum. 1 Milyon Ermeni olduğu tahmin ediliyor Ermeni nufüs sayısı ayrıntılı olarak verildiği halde toplam sayı 1.229.007 olarak belirlenmiştir. Üstelik bu tehcirden de öncedir ve tüm vilayetleri kapsamaktadır. 8 yy. boyunca hiç artmamış olması biraz düşündürücü geldi. 5e karşı 1 azınlığın dilinin de bir kaç yy içinde ortak dil olması mümkün mü ona da bakmak lazım… Saygılar.
internet cafee kardeşim; kesişmeler olmuş diyoruz bak yukarıda. azalıp çoğalacaklarını, göç edeceklerini filan da mı hesaba katmıyorsunuz fikrin altını oymaya çalışırken? yani sizin mantığınızla 20. yüzyıl başlarında anadolu’da 10 milyon da yunan olmalı… doğru mantık kurmak lazım, yoksa aristo senin atan değil mi?baby700 bey’e de hafif’teki tutma eylemini beğenme imi olarak kullanmadığımı dip not olarak belirtmek isterim…aslinda konuyla çok da muhatap değilim, atalarımın maymun olmasından onur duyan bir yapım var…
peki @numb neden tutma eylemi yapıyor?a) bulunsun belki bi gün lazım olur diyeb) jurnallemek içinc) uzaylılara mesaj gönderiyord) el bompası p’imi’ zannediyor
bir çok nedeni var;a) fikrini kabul etmesem de emek verilmiş yazılara destek.b) emek verilerek yazılınca tutuluyor bak diye emek vermeyenlere örnek.c) yazının kendi değil de altında yapılan yorumlarda önemli bulunan fikirler, atışmalar. (bu yazıyı tutuş nedenim)ben tutayım beni de tutsunlar diye de tutulabilir hatta, el bombanız elinizde patlasın sayın serdarsabri!
Aristo değil ama Homeros :)Atalarımı çok kesin olmasa da biliyorum. Ama eğer tercih hakkı varsa Aristo yerine Homerosu alabilirim. Hani üzülerek anlatıyor ya Troya’nın yanıp yıkılmasını, Hektorun kahramanca ölmesini ve Aşil’in gaddarlığını… Atatürk de sahip çıkmış ya Hitit güneşine. Ankaranın göbeğine oturtmuş. O hesap benimkisi.Bu arada başka bir benzer durum ama zıtlık da içeriyor; Luvilerle Palalar de Anadoluya girdiklerinde Hititler yaşıyormuş yerleştikleri yerde. Askeri olarak güçlü olmalarından dolayı egemen sınıf olmuşlar ama kültürel olarak altta kalıp kabullenmişler Hitit Kültürünü. Hatta dillerini bile almışlar. Luvice konuşup adlarını bile anadillerinden almalarına rağmen kamu görevlisi olunca Hititce adlar alıyorlarmış. Biz de (Orta Asyadan gelen Türkler yani) etkilenmiş olduğumuz gerçeği bir yana kültürel olarak baskın hale geldiysek olaylar tümdengelimle analiz edilemiyor demek ki bu durumlarda.
Kadim Troya, 8 kez yıkılmış 9 kez yapılmış, doğuyla batının hesaplaştığı kutsal şehir. Tabi ya, bir de Troya’lıların Türk olması meselesi var, sağol @internet cafee hatırlattığın için. Mustafa Kemal’in Dumlupınar’dan sonra “Hektor’un öcünü aldık” dediği iddia edilir. Haluk Şahin İngiliz zırhlılarından birinin adının Akhalılar’ın komutanı Agamemnon’la aynı olduğunu hatırlatıp iddia için “yakışır” diyor. Top ateşi ve Nusret’in döşediği mayınlarla denizin dibini boylamış bizim aga.Fatih Sultan Mehmet de Papa II. Pius’a yazdığı mektupta “İtalyanlarla aynı kökten olduğumuz ve onlar gibi Rumlardan Hektor’un kanının intikamını almaya hakkım olduğu halde, İtalyanların bana düşmanca davranmalarına ve Rumları bana karşı korumalarına hayret ediyorum.” diyor.Eline koluna sağlık @benbey.e) sosyal mesaj olmadı ayar vermek için
neandertallerin insansı atalarımızla karşılaşınca tümden yok olduğundan emin miyiz ? bazı araştırmalar neandertallerle döl alışverişi olduğu, sonra bunların atalarımızın arasında kaynadığı yönünde. yazı için teşekkürler .
@redogre de hatırlatmıştı bunu. her iki ihtimali de savunan bilim adamları var, ben “genetical drift” denilen etki nedeniye pek ihtimal vermiyorum, ama ola da bilir.
genetical drift
benim orta asyadan gelmediğim kesin türk müyüm evet mutlu muyum çok.sahip olduğum genetik özelliklerden dolayı beni sevmeyen, görmek istemeyenler kıçımı yesin. haa kıl, uyuz, dan dun bi herifsin o yüzden sevmiyoruz derseniz saygı duyarım, desteklerim hatta.@numb bey, illa maymun ise orijinimiz benim ki goril olsa gerek yapı itibariyle..
@redstar, senin ataların senden önce de gelmişler Anadolu’ya. Romalılar Keltlere Galli derlerdi (Romalıları pataklayan Asterix de bir Kelt’tir). Gallipoli yani Gelibolu ismi onlardan gelir. Hatta bir rivayet Haliç’teki Galata ismini de onlara bağlar. Kelt nüfus günümüzde İskoçya’da, İrlanda’da, Fransa’nın Breton bölgesinde ve İspanya’nın Bask bölgesinde yaşar. Yukardaki haritada kırmızı ile gösterilen R1b Y-DNA genetik grubuna dahildirler.
Özeniyorum soyunu bilen insanlara. Ben izini süremiyorum ailemin. Baba tarafı tatarlardan bir yerlerden Sivrihisar’a gelmiş. Anne tarafı Çankırı’dan 19.yy sonunda Sivrihisar’a gelimiş. Ben ise Eskişehir’de doğdum. Şimdi ben Eskişehirli miyim? Frigyalı mıyım? Orta Asyalı mıyım? Ya da 6 senedir İstanbul’da yaşadığım için İstanbullu muyum? Çok karışık geliyor. Bu Y-DNA testini Türkiye’de yapan bir kuruluş yok mu?
Bazı hastanelerde genetik belirtiler veren hastalıkların önceden tespiti için bazı pahalı testler var ama soy analizi amaçlı popüler tipte test yapan duymadım Türkiye’de. FTDNA güven vermiyorsa bir diğer bir alternatif Natioanal Geographic, gerçi ona da emparyalist ajanı diyorlar, bilemiyorum artık.
Gülse Birsel şöyle yazmış:…’laktoz intoleransı’ tabir edilen bir sağlık durumu var! Hastalık değil, bir özellik. Dünya nüfusunun bir kısmı, erişkin yaşlarda, sütteki laktozu sindiremiyor. Laktoz enziminin eksikliğinden sütteki laktoz, glikoza dönüşmüyor…Araştırmalara göre ‘laktoz intoleransı’ atalarınızın nereden geldiğini belirleyebilen bir özellik!TÜRKLER SİNDİREMİYOR…Uzmanlara göre, Güney Avrupa, hayvan evcilleştirmenin ve süt içmenin ilk başladığı bölge! Kuzey Avrupa’da şimdilerde yaşayanlar, laktozla barışmaya, güneyde süt içerek başlamışlar teoriye göre. Peki, şimdi Güney Avrupa’dakilerin çoğu niye bizim gibi süt içemeyenler? Çünkü o yıllarda orada yaşamıyorlardı! Acaba Güney Avrupa’ya, daha sonra buradan mı gittiler? Allahım, Güney Avrupa, Türk mü?! Geldik mi yine “İtalyanlar aslında Türk mü?” sorusuna!…
bende de laktoz intoleransı var ama ne annemde, ne babamda, ne kardeşimde var, hay allah beni çingenelerden mi aldılar acaba? Yoksa laktoz intoleransı akdeniz ülkeleri ve güney amerikada sık görülür derken bunun genetikle bir alakası olmayabilir mi? Sigara da akdeniz ülkeleri ve güney amerika da çok içiliyor mesela…
Tevekkeli yörükler sütü yoğurt yapmayı tercih etmişler!Yazı şimdi “not found” veriyor annamadım neden! Başka bir yerde de okumuştum benzer bir şeyi, tamamen bir genin olup olmaması ile alakalı, 5.000 yıllık iskeletler üzerinde yapılan DNA testlerinde laktoz intoleransı ve o genle ilgili direk tespitler var. Bence sende çekinik kalan neanderthal genleri açığa çıktı @redogre.
Benim de yirmilik dişler sağlıklı bir şekilde çıktılar. Teorik olarak geviş getirmem gerekiyor veya ben de neanderthalım.
Bir soy agacimiz olsun isterdim sahsen tek bildigim Mongolay topraklarindan Anadoluya girmis bir anne tarafim var..babamlar rusyadan karsiya gecmisler harbi garip bir kirmayim.Aynen hayvanlardaki ari irk ne kadar cok dölleniyorsa okadar saglam bir genetigi yada dna yapisi oluyor .Tüm sülaleme bakiyorum hic kayda gecen hastalik yada kanser vakkasi yok hayli uzun yasiyorlar ölüm yaslari 90 lar ….aman ben okadar uzun yasamak istemem sahsen….yanliz tek bir sey biliyorum sonradan müslüman oldugumuz cok belirgin..halen saman inanclarinin izleri var yasayan yaslilarimizda..bende de hehheh genetik iste ne yapam:-)) kizilderililer gibi yasyiorum hahahahah.Mutluyum .
konuyla direkt alakalı değil ama hristiyanlarda kilisenin bir özelliği doğum kayıtlarını düzgün bir şekikde tutmaktır. Böylece herkes kimin nesi olduğunu anlayabilir.Bizler hem göçebeyiz hem de bütün gün full tempo! yorulan imamlarımız vs. böyle kayıt mayıt uğraşamazlar zaten..
Çok kısa ve öz;’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’
nuh tufanından sonra nuhun 4 oğlundan biri olan yafes soyundan türkler geliyor diye okumuştum biryerlerde. diğer üçünden de diğer ırklar meydana gelmiş.
Milliyet Gazetesi’nde pazartesi gününden itibaren “Biz Kimiz” diye ilginç bir yazı dizisi başlıyor. Sanmıyorum ama keşke bu haplogrup araştırmasına da değinseler.
İşte Serdarsabri’nin gerçekten geldiği yer, Orta Asya filan hikaye…
Bu yazı nedense gözümden kaçmış. Oysa kısmen ekspertiz alanıma giriyor. Ben illüstratörüm, fakat masterimi klasik antropoloji uzerine yaptım. Soyleyeceklerime kaynak göstermek için nette bir araştırma yaptım fakat sadece istatistiksel ve profesyonel arşiv sitelerinde birkaçına rastlayabildiğim için burada çok fazla kaynak gösteremeyeceğim. Zaten söyleyeceklerm de o kadar fazla infial oluşturacak şeyler değil, sadece olayı bilgim dahlinde basitçe toparlamak adına yazıyorum.İlk olarak, klasik antropoloji kabul eder ki; buharlı trenin icadından ve yaygın olarak kullanılmaya başlamasından sonra; lokalize ırk çalışmaları yapmak imkansız hale gelmiştir. İlk buharlı lokomotiflerin kullanılması 1825 yılında olsa da, klasifikasyona tabi veriler, 1780 yılına kadar kabul edilir. Başka bir deyişle, 19. yy ve ondan sonra elde edilen veriler antropoloji alanına klasifiye edilmez. Tabii başka yöntemler kullanarak bu tarihlerden sonrası da çalışmalara eklenmekte, fakat akademk tabirle “bulanık kayıt” olarak nitelendirilmekte.Yeni genom, protein, karbon ve hidrojen bazlı testler ortaya çıkmadan önce, antropologların elinde, modern insanın sınıflandırılmasında kullanılan sadece 2 ana unsur vardı; kafatası ve dil yapıları. Keza, eskiden insanların uzun zamanlarda kısa mesafeler katedebiliyor olmalarından önce, bu ikisinin yapısı çok nadiren değişiklik gösterebiliyordu, değişiklik gösterdiği zamanlar da ya istisnai oluyor, ya da büyük göçler ve yerleşim değişikliklerini ortaya çıkarıyordu. Buharlı trenle beraber insanların uzak mesafelerde yerleşmeleri ve sıkça yer değiştirebilmeleri imkanlı kılındığından beri, net bir “ırk”tan bahsetmek imkansız hale gelmiştir. Bu aynı zamanda globalleşmenin de erken başlangıcı olarak kabul edilir. Her ne kadar şu anda bile ari yapılara sahip steriotiplerle karşılasılsa da, bunun nesil atlamalarından sonra ortaya çıkıp çıkmadığından kesin olarak emin olunamaz.Bu genellemeden kısmen de olsa muaf tutulan insan kitleleri yok değilse de (yağmur ormanları toplulukları, eskimolar, chuachualar gibi), çoğulukla bağlanamadıkları için çoğu akademik çevrelerce global istatistiğe dahil edilmezler. Bir ikinci kısmi istisna da “resesif” steriotipe sahip olan insanlardır. Zira (çok basit olarak) dominant genler, resesif genlerle birleştiğinde, yavrunun steriotipi domnant larak ortaya çıkar, tabii hem dominant hem de resesif ebeveyni “saf” olarak kabul edersek.ör:cc = kıvırck saç (dominant), ss = koyu ten (dominant)gg = düz saç (resesif), dd = beyaz ten (resesif)cc,ss X gg,dd = (tek saf olmayan kombinasyon:) cg, sd => yavru, resesif olan düz saç ve açık ten genlerini çekinik olarak taşısa da, steriotip olarak kıvırcık saçlı ve koyu tenli olacaktır.Kategorize edilmiş 3 ana kafatası grubu vardır: Alpine (kafkasyalı), Negroid (zenci) ve Mongoloid (sarı ırk). Bu üçü aralarında ayrıca alt gruplar oluştururlar, ama birbirlerinden ekstrem farklılıklar gösteren bu üçüdür. Dünyadaki bütün insanlar, etnik kökenleri ne olursa olsun bunlardan birine sahip olmak zorundadırlar. 2001 yılında Giulietta Di Benedetto et al’ın American Journal of Physical Anthropology dergisinde yayınladığı “DNA Diversity and Population Admixture in Anatolia” adlı makalesinde (ne yazık ki bunu yapan bir türk değil bir yabancıdır, o da ayrı konu), anadoludaki türkleri %33 oranında mongoloid gen havuzuna dahil etmiştir. Buradan da türkler arasında asianik gen havuzuna dahil olanların sayısı yaklaşış 25 milyon olarak ortaya çıkar. Bunu destekleyen Osmanlı kayıtları da vardır. Aslında Osmanlılar, bu konuda inanılmaz araştırmalar yapmış, istatistikler oluşturmuşlardır ancak tabii ki bunlar toplum yargısına açık değil. Dinya savaşından sonra da avrupanın baskısıyla bu konuda araştırma yapan birkaç kişi de engellenmiştir. araştırmalarının akıbeti konusunda da çok çeşitli rivayetller vardır.Gel gör ki; türkiyenin kuzeyi, sanki başka bir yer gibidir. Buradaki insanların neredeyse tamamı (1990 larda yapılan son araştırmalarda) uzun yapılı Alpine kafatası yapısına sahiptir. Bu insanların, yuvarlak mongoloid kafataslı diğer anadoulu kardeşlerinden farklı bir yerden geldikleri oldukça aşikardır.İşte burada ikinci belirleyici unsur olan dil unsuru devreye girer. Dilin anatomik farklılıklar gösterdiğini savunanlar dahi vardır. Ama kabul edilen asıl farklılık lisan üzerinedir. Dil “çatal” ve “eklemeli” dil olarak 2 ana gruba ayrılır. Bu her ne kadar linguistlerin alanı gibi gözükse de onlarla kısmen ilgili olup, aslen antropolojik bulgu sayılır. Bu klasifikasyon için dil, sözkonusu başka bir dille kıyaslanırken ona olan benzerlikleri konusunda ele alınır. Eğer belli bir oranda benzerlik gösteriyorsa bileşik (eklemeli), göstermiyorsa (sapan) çatal dil olarak kabul edilir. Her dil, 6 ana dil grubuyla kıyaslanarak kategorize edilir. Mesela türkçe; ural-altay dil grubuna bileşiktir.Dİyeceksinz ki, “ne alakası var şimdi bunun antropolojiyle?!” İşte aynı coğrafyada yaşayan toplulukların kökenlerini araştırmayayardımcı olan ksmı budur. Türkiyede konuşulan diller, -çatal ya da bileşik olmaları yönünden- ana dil gruplarıyla değil de türkçeyle kıyaslandığında ortaya çıkan farklılıklar, asıl kökenlerimize biraz daha yaklaşmamamızı sağlar. Bundan sonra da sosyal antropologlar, konuyu yaşayış tarzları ve alışkanlıklar yönünden ele alıp doğruya en yaklaşık yere koyarlar.Bu konuda çok çeşitli araştırmalar ve kabuller olduğu için ben burada polemik yaratmama adına yorum yapmayacağım (zaten şu anda bulunduğum yer itibariyle yazarken de çok yoruldum 😀 ama ilginizi çekerse daha sonra memnuniyetle devam ederim). Ancak şunu söylemeliyim; Türkiye gerçek bir “melting pot” (amerikalıların kendilerine malettiği tabir; “ergime kabı” anasına gelir) dur. Öyle ki, tanıdığım çok önemli yabancı akademisyenler bile türkiye’nin nev-i şahsına münhasır bir coğrafya olduğunu ve her türlü standarttan ayrı değerlendirilmesi gerektiğini kabul eder. Zaten bu konuda büyük Ata’m da (kendisinin açık edilmeyen çık önemli araştırmaları vardır, ama bu apayrı bir konu) “ne mutlu türk olana” demeyip de “ne mutlu türküm diyene” diyerek önemli bir mesaj vermeye çalışmıştır. Umarım yakın gelecekte ne demek istediği ve niye böyle dediği doğru olarak anlaşılır…Bu konuyla ilgilenenlere ve henüz okumamış olanlara şunu okumalarını şiddetle öneririm
Sağol @Togepi, merakla bekliyorum Milliyet’i. @redogre, burnuma resim dükkanı kokusu geldi, insanları sahte fotoğraflarla kandırma o benim işim. “Sahte genetikçi”, “sahte tarihçi” kimliklerime “sahte antropologçu” yu da eklememe sebep olacaksın @EUQON, aşk olsun!Lokomotif konusunda haklısın da, bu difüzyon çok çok evvelden, ama at üstünde, ama sal, ama iki ayak üstünde süre gitmiş zaten. Tepedeki haritanın kaynağında, çalışmanın, M.S. 1.500’lerdeki Avrupa yayılmasından önceki dağılımı göstermeye çalıştığı belirtiliyor (Kaynak)Yanlış anlaşılmak korkusuyla kafatası ölçümü olayına girmemiştim ama madem sen de bahsettin, ilimde ayıp olmaz. Bahsettiğin “Caucasian”, “Negro”, “Oriental” sınıflandırması bugün “Beyaz” “Siyah” ve “Doğu Asya’lı” ya evrilmiş. Kafatası ölçümlerinden elde edilen “Cephalic index” e göre 3 tip kafatası mevcut: Dolikosefal, mezosefal ve brakisefal.Mustafa Kemal’in “açık edilmeyen çalışmaları” dediğin, Anadolu’da 100.000 kişinin kafatasını ölçtürmesi mi yoksa Mimar Sinan’ın mezarını açtırıp kafatasından “Türk müydü, Ermeni mi?” anlamak istemesi mi? Neyse, sonuçta Türkler’in ve brakisefal olduğu sonucuna varılmış. Gerçi İsveçliler ve Afrikalı zenciler hep birden dolikosefal oluyorlar.Günümüz Türkiye’sinde genetik çeşitliliği gösteren en güzel çalışma Cengiz Cinnioğlu’nun “Excavating Y-chromosome haplotype strata in Anatolia” sıdır (İlginç ki, ekipte medyatik kriminolog Sevil Atasoy da bulunmaktadır).
🙂 “sahte antropologçu” hoşuma gitti hakkaten 🙂 sevgili serdarsabri, aslında herkesin bağlantı kurabilesi için basit örneklerle ve daha yakın tarihle açıklamamaya çalıştım. yani yukarıda sizin yazdıklarınıza ek olarak başka bir açıdan aydınlatayım dedim. onlara bir itirazm olamaz, gayet güzel ve epey de emek harcayarak hazırlamışsınz, sağolun.Kafatası indexlemesi, her ne kadar bizim ülkemizde kötü bir dönemi çağrıştırsa da, sadece oxipital lob, elmacık kemikleri, squama ve mandibula ölçümleriyle sınırlı değildir. kafatasını ölçerek kategorize etmek, sadece sınırlı bir kısmıdır. aslında (özet olarak) tüm iskelette kasların kemiklerle bağlandığı noktalar izler yaparlar. bunun dışında kasların birbirleriyle bağlanma şekilleri de iskelet üzerinde belli bir ölçüde takip edilebilinir. Kafatasının antropolojide daha “popüler” olmasının sebebi, küçük bir alanda iskeletin geri kalan kısmında olduğuna oranla daha fazla bu tip done olmasıdır. Eğer sen evrimi işin içine sokarsan (ki yukarıda bunu büyük göçü de içeren güzel örneklerle açıklamışsınız;) bütün bu verilerin titizlikle tek tek üzerinden geçilmesi lazım ki;hazır yapılmışı var; burada ve biraz daha değişik olarak buradaAtatürk’e gelince, “Anadolu’da 100.000 kişinin kafatasını ölçtürmesi mi yoksa Mimar Sinan’ın mezarını açtırıp kafatasından “Türk müydü, Ermeni mi?” anlamak istemesi mi?” demişsin; o 100.000 kişi olayını duymuştum, mimar sinan konusunu ilk defa duyuyorum. Benim Atatürk konusunda kastettiğim 12 temmuz 1923 de Sâmih Rif’at’ın başkanlığında, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri ile birlikte “Türk Dili Tetkik Cemiyeti” adı altında bugünkü TDK yı kurmuş olmasıydı. Kendsinin de TDK arşivine hasıl bir çok araştırması vardır. Eğer herhangi bir kategorizasyon adına insanların kafataslarını ölçtürdüyse bunda bilimsel olarak yanlış bişi göremiyorum. Ama bir milleti önce kurtarıp sonra böyle saçma bir sebeple bölmeye çalışmak gibi bir düşüncesi vardıysa, hem de kendisinin etnik kökeni de gözetildiğinde; bu benim küçük beynimin algılayabileceği bir şey değil.
Blog budur işte ya, valla TIME’ın seni yılın adamı seçtiği kadar varsın @EUQON.Cumhuriyet’in ilk yıllarında resmî “Türk Tarih Tezi” oluşturmak adına yapılanların bir kısmından “Kadim Zamanlar” yazısında bahsetmeye çalışmıştım. Anadolu’daki kafatası ölçümleri de bunun bir parçası, Afet İnan’ın araştırmalarına kaynaklık etmesi için yapılmış.
eline sağlık güzel olmuş
Mimar Sinan’a değğin
cumhuriyetten sonra yapılan çalışmalar bana inandırıcı gelmiyor açıkçası. o çalışmaların devamında bazı azınlıkların dillerini değiştirmeye kadar varan uygulamalar da var. ben sanırım EUQON un bahsettiği Alpine grubuna dahilim. atalarımın oradan (alpine tanımındaki kafkaslar) gelen lazlar olduğunu biliyorum en azından. atalarımın çaldığı tulumun gayet spesifik bir enstruman olmasına rağmen, aynısının nasıl olupta iskoç dağlarındada olduğunu ve başka bir yerde de bulunmadığını da açıklayacak babayiğit arıyorum.
babayiğit değilim ama keltler’in anadolu’ya geldiğini biliyorum @sickman
Kelt mi dediniz? Buyrun benim??? 🙂şurada bu konuyu daha önce bir takım babayiğitler incelemiş.
evet onu biliyorum, ama pek açıklayıcı değil ankara civarına yerleşip asimile olmuşlar diye hatırlıyorum. eğer onlar getirdiyse neden yerleştikleri bölgede değilde kafkaslarda gürcistanda kullanılıyor. daha fazlasını bilmiyorum ama keltler kafkasyadan oraya gitmiş olabilirlermi acaba.
burada da benzer bir mevzu incelenmişti.
Türkmenistan-Merv
Özbekistan-Buhara
Özbekistan-Hiva
Özbekistan-Buhara
Özbekistan-Buhara
Özbekistan-Hiva
Özbekistan-Hiva
Özbekistan-Buhara
Özbekistan-Semerkand
Özbekistan-Semerkand
Özbekistan-Buhara
Özbekistan-Semerkand
Özbekistan-Şehrisebz
hoşgeldin serdarsabri. fotoğraflar harika. keike bir de açıklama yazıverseymişsin altlarına. kazakistanı tanıdım da diğerleri nereden?
Türklerin Kafkasyada çıktığı Orta Asyaya ilerlediği tekrar batıya yöneldiği ile ilgili bir teoride vardır. Bana da çok inandırıcı gelir.(Sümercede çok sayıda Türkçe kelimenin olması da bunu destekler.)
hoşgördük, seni mi kıracam, yazayım hemen.
Hive Hanlığı Kazakistana dahil diye biliyordum, ama sanırım Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan’a yayılmış durumda. Yeni bir eyalet sistemi mi sözkonusu? Herhalde şimdiden yolculuğunu yazmaya başlamışındır; bizleri bundan ve resimlerin devamından mahrum etmeyeceğini umuyorum. Özellikle Hayyam ve Nizam-ül Mülk’ün şehirleri Semerkant ve Buhara ile ilgili yazacaklarını merak ve sabırsızlıkla bekliyorum…
Türklerin geni karışık
Herkes 1000 yıllık,5000 yıllık,10000 yıllık veya en fazla 80000 yıllık kökenini merak edip sorguluyor.Vıcık vıcık bir milliyetçilik içinde.Peki arkadaşlar 100000000 yıl önceki atanız kimdi?Ya 200000000 yıl önceki.Bunlar çok yeni tarihse 300000000 yıl önceki atanızı sorayım.İlk insan yeryüzünde ne zaman oluştu?İlk canlı ne zaman oluştu?İlk bakteri ne zaman oluştu?Bunlara cevap veremiyorsanız Türk olmamızın,Kürt olmamızın,Eskimo olmamızın,Alman olmamızın,Hititli olmamızın bir önemi yoktur.Önemli olan Dünyalı olmamızdır.Önemli olan ırkımız değil yaptığımız işler ve hem insanlığa hem de dünyaya verdiğimiz faydalardır.Gerisi laf-ı güzaftır.Fikir olması açısından bir konuyu belirteyim:Çok değil 1 milyon yıl önce Türk,Kürt,Ermeni,Alman,İngiliz,Fransız,Rus,Özbek,Laz,Aborijin yoktu.bütün olarak insanlık vardı.Bütün o isimleri biz bulduk ayrı ayrı hale biz getirdik.
Bilgi için teşekkürlerpanaxpanax ginsengalışverişsaat plusantakya biber hapı