ORHAN PAMUK
ORHAN PAMUK

Geçenlerde bir televizyon kanalının yaptığı, bir edebiyat programında gördüm, Orhan Pamuk’u. Ve ardından bir çoğunda da daha. Yeni yazdığı kitabı ‘Masumiyet Müzesini’ anlatıyordu. Orhan Pamuk siyaseti bırakıp tekrar romancı mı olmaya karar verdi diye düşündüm. Kim bilir belki de o bir romancı bile değildi benim gözümde, en azından uzun bir süredir.Daha yeni bir zamanda, Nobel almadan hemen önce tüm dünyanın ve bizim gözümüzün içine baka baka: ‘Türkler 1 milyon Ermeni’yi katletti.’ diyen adam gitmiş de yerine tekrar bir romancı gelmiş. Hadi oradan! Çünkü her şey bitmişti artık değil mi? Nasılsa Nobeli de almıştı. Artık tekrar roman yazdığını hatırlamaya başlamalıydı.Bu programı izlerken en çok merak ettiklerimden biri şuydu: bir insan nasıl olur da bir unvan için ülkesini bile karalamaya, küçük düşürmeye çalışır yahu? Sen hiçbir belge göstermeden, gösteremeden böyle kritik bir yalanı, ermeni soykırımı palavrasını, sıkacaksın sonra ülkene tekrar geri dönüp sanki hiçbir şey olmamış gibi kitap yayınlayacak bide milletin önüne çeşitli televizyon programlarında çıkacaksın. Pes doğrusu! Aslında biraz da suç bizim medyamız da değil mi? Bu kadar bariz bir palavrayı sıkan, ülkesinin çıkarlarını ayaklar altına alan bir adamı öyle bir yüceltiyorlar ki…Sanırsınız Orhan Pamuk ermeni soykırımı palavrasını sıkmamış da gidip bu sorunu kökünden çözmüş. Aklın alması çok zor bir iş!Program ilerlediğinde Orhan Pamuk efendi kitabını güzelce anlatmış veya bir nevi müşterilerine pazarlamış olmanın verdiği mutlulukla ve daha acısını vicdanımızdan söküp atmadığımız, atamayacağımız olan attığı büyük iftira ve karalama duygusuyla sinsice gülümsüyor. Ortalığa mutlu, gururlu bir yazar havası! nobel almış bir yazar havası! vermeye çalışıyor. Aslında verdiği, çürümüşlüğünün bir dışa yansımasından başka ne olabilir ki.Ben bir de şunu anlamıyorum veya anlayamıyorum, böyle iki yüzlü bir adam gelip kitabını, iftira attığı, çamur attığı ülkemde yayınlıyor ve kitabın dağıtıcısı daha ilk günden büyük miktar da sattıklarını söylüyor. Ya dağıtımcı yalan söylüyor ya da benim milletim ayakta uyutuluyor? Çok soru sorulabilir de aslında en ilgi çekenini sormak istiyorum. Bu kitabı alanlar bu kitabı nasıl okuyor, okuyabiliyor?Hiç mi vicdanları rahatsız olmuyor, olamıyor?Ben bu düşünceler içerisinde kıvranır, kızarıp bozarıp kendi kendime işkence ederken, programcı tekrar soruveriyor: ’Herkes sizin bu olaylardan(yapmış olduğu iftiradan bahsediyor)dolayı yurtdışında yaşadığınızı sanıyor? Bu konu da ne düşünüyorsunuz ve oysaki İstanbul’dasınız?’diye, ‘evet herkesin düşündüğünün tersine İstanbul’dayım’ diyor ve Burada mutlu olduğundan falan bahsediyor. O sırada yönetmen İstanbul boğazının kıyısından bir kare veriyor ekrana.Aman ne saadet! Merak ediyorum Orhan Pamuk o mutluyum dediği boğaza bakıp da yüzünün yansımasını gördüğünde hiç mi utanmıyor ya da kendinden iğrenmiyor? Bu onun vicdanını hiç mi rahatsız etmiyor?Sanatın, sanatçının hiçbir şekilde siyasete girmesini, siyasetten nemalanmasını doğru bulmuyorum. İyi bir sanatçı, gerçek bir sanatçı zaten birikimiyle ve yeteneğiyle hakkettiği yere gelecektir zamanla.BU bir yıl da olur yıllar da sürebilir elbette. Bunun için özel şeylere ihtiyacı yoktur. Eğer böyle özel şeylere ihtiyaç duyan biri zaten kendi yeteneğinden, sanatından şüphelidir ve kendine güvenmemektedir. Bu yüzdendir ki umarım Orhan Pamuk hakkettiği ilgiyi görecektir.inşallah!En azından ‘pilli’de bir nabız yoklama adına düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.Şimdiden teşekkürler.