Her şey yoluna girmek üzeredir.Hayata nihayet tutunmayı denemektedir en yakınınızdaki dostunuz. Ama bir gün, ölüm gelir onu bulur. Onu değil, onun yaşamındaki birini çekip alır. İşte o zaman diyecek hiçbir şeyiniz kalmaz.Dünyanın her türlü gailesi,onun her türlü sorunu için çözüm üretebilirsiniz belki,avutabilirsiniz,ama ölüm söz konusu olduğunda öyle anlamsız ve çaresiz kalakalırsınız.Söylenebilecek hiçbir şey yoktur. Inançlı biriyse, “takdir-i ilahi” diyebilirsiniz, “başın sağolsun” dediğinizde bu “iyi ki sen ölmedin” olarak bile algılanabilir. Yapacak tek şey öylece durmaktır. Omuz ararsa orada olmak, nasıl olduğunu sormak, ve sonra da susmak…İşte o suskunluk anlarında, en sevdiğinizin sizden adım adım uzaklaştığını hissedersiniz, tutmak ister,tutamazsınız. Olur da ağzından bir iki sözcük çıkarsa, söyleyecek hiçbir şey bulamazsınız, yine de bir şey söylemek istersiniz. Avutmaya çalışırsınız, belki ölümden sonraki hayattan sözetmeyi denersiniz, inançlı biriyse karşınızdaki, dersiniz ki “onun için hayırlısı buymuş”, ya da “cennete gitmiştir, iyidir, merak etme”… Peki ya “evet bunları biliyorum, öldüğüne de üzülmüyorum, sadece çok özlüyorum” cevabını aldığınızda ne yapabilirsiniz?Hiç…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…Çaresizliğin en büyüğü budur işte… Ölüm karşısında yaşadıklarımız…
yorumlar
Death is nothing at all.
I have only slipped away into the next room.
I am I and you are you.
Whatever we were to each other,
that we still are.
Call me by my old familiar name.
Speak to me in the easy way
which you always used.
Put no difference in your tone.
Wear no forced air of solemnity or sorrow.
Laugh as we always laughed
at the little jokes we enjoyed together.
Play, smile, think of me, pray for me.
Let my name be ever the household word
that it always was.
Let it be spoken without affect,
without the trace of a shadow on it.
Life means all that it ever meant.
It is the same that it ever was.
There is absolutely unbroken continuity.
Why should I be out of mind
because I am out of sight?
I am waiting for you,
for an interval,
somewhere very near,
just around the corner.
All is well.
Henry Scott Holland
Metallica’nın Fade To Black’i belki birebir çağrıştırmasa da iyi anlatıyor ölmeyi,tabii bildiğimiz anlamda nefessiz kalıp yaşamdan istifa etmek değil de artık yaşama isteğinin solup gitmesi…aslında ölüm ve yaşam birbiriyle oldukça içiçe kavramlar…hata yaşamı bir süreç ölümü ise bir son olarak görmekte. Belki cennet de cehennem de burda, öte bir yerde değil. Belki de bu cehenneme en iyi örnek şimdiden unutulmaya yüz tutan halbuki geçen aya kadar cehenemi aratmayan Irak-Amerika yani İkinci Körfez Savaşı.Çaresizlikle elleriyle yüzünü kapatmış,gözü kanlı çocuklar geliyor da aklıma bundan öte cehennem olamaz gibi geliyor…kimbilir…
Hayatta en yakıcı acılar da insan için, tıpkı dorukta olduğu halde doğru yol izlenerek ulaşılması hiçte zor olmayan mutluluklar gibi.
Ölen birinin en yakın dostu olmak ağır sorumluluktur.
Dost mu herhangi birisi mi olup olmadığını kanıtlayabilmek için iyi bir fırsattır. Acı bir fırsat.
tutunamayanları anımsattı; Selim Işık ve Turgut Özben ikilisini.. “o zamanlar daha Olric yoktu”
Ama tutunamamanın dışında bir de onlara özenenler vardır ki onlardan uzak durmak gerekir.. Her daim tutunabilmek dileğiyle..
sıkı tutunun.