ispermeçet balinası
ispermeçet balinası

ölüm, sürdüğümüz yaşamın tek kesinliği. hepimiz bir gün gelecek öleceğiz. öldüğümüzde arkada bıraktığımız bazı şeyler olacak ya da hiçbir şey kalmayacak. her şey geçip gidiyor, geçip gidecek. bu dünyanın geçici olduğunu ve bunun değişmeyeceğini kavramış bazıları ise ölümsüzlüğü öbür dünyada ararlar. öbür dünyada cennet ya da sürcehennemde dirilmeyi beklerler.
ölümlü olmak, bir gün öleceğini bilmek insana çok işler yaptırır. bu dünyada kalıcı iz bırakmak, büyük işler yapmak gizli bir ölümsüzlük çabasıdır. “ben ölsem de eserim yeryüzünde kalsın” beklentisidir. ölümlü olmaya karşı doğal reflekslerden biri de üremektir. yeryüzünde silinip gittiğimizde genlerimiz devam edecektir, bizim de birilerinin genlerinin devam ettirdiğimiz gibi birisi de bizimkileri devam ettirecektir.taş devrine göre yaşamımız kolaylaştığı için bir çok yeteneğimizi kaybettik ve bir çoğunu da evirdik. koku alma duyumuz eskisine göre oldukça zayıf durumda örneğin, işlerimizi birkaç yüz yıldır koku almamız gerekmeyecek şekilde evirdik, birbirimizi tanımak için birbirimizin kokusunu bilmemiz gerekmiyor. adımız, kimlik numaralarımız açık hangi ağaca bağlandığı belli hayvanlarız hepimiz. birbirimizin kimliğini ayırt etmek için kokularımızı bilip hafızalarımızda tutmamız gerekmiyor artık. kalın giysiler, sigara tüketimi derken kendi kokumuz da dışarıya daha az yansır oldu. avcılık ise pratikte artık pek az kişinin yaptığı bir iş. çoğumuz eti bayat halde, hayvanı hiç görmeden yiyoruz. avlanmak bir yana hayvanı bile kendimiz yetiştirmiyoruz.taş devrinde yaşayan atalarmızda da bulunan bu yetenekler bugün bizler için dünyayı irrasyonelleştirerek güzelleştiriyor. eskisi gibi avlanmayan bizler bu dürtüyü kendimizi ilim ve fene vurarak, sürekli seks partneri avlayarak tatmin ediyoruz bu dürtüleri bastırmak ise daha vahşi tatmin yollarını yanında getiriyor ki o zaman diğer insanları çeşitli bahanelerle öldürerek tatmin ediyoruz içimizdeki kan dökücü avcıyı. vahşi doğamız dürter biz yaparız.hannibal lecter insan eti yemenin ve koku duyumuzun en güzel örneklerinden biridir. kokularla ilgili derin bir bilgisi ve uzman bir burnu vardır. yolladığı mektuptaki güzel koku hepimizin hatırındadır. moby dick’ten bildiğimiz soyu maalesef tükenmek üzere olan ispermeçet balinasından elde edilen baştan çıkarıcı misktir. misk kokusunun roman yazıldığı sırada balinanın sperminden elde edildiğine inanılırdı, çok sonraları onun sperm olmadığı insanlık için büyük bir hayal kırıklığı oldu. bir başka kritik sahne ise ilk clarice sterling ile ilk tanıştıklarında o gün koku sürünmüş olmamasına rağmen sürekli kullandığı parfümü nina ricci l’air du temps söylemesidir. hannibal’ın kokulara ilgisi ölüme olan ilgisinin farklı bir ifadesidir. moby dick in avlanmasının nedenlerinden biri de hannibal’ın kullandığı parfümün de içerdiği misktir. bu koku kabenin örtüsünü değiştirmek üzere giden kervanda da kullanılırmış osmanlı döneminde. hanibal hepimiz gibi kendi moby dick’ini avlamaya çalışan bir ahab’tır bu yönüyle de.perfume bir katilin öyküsü, ise bu mevzuu farklı yönlerden değerlendirir. kokusu olmayan jean baptiste grenouille koku alma duyusu normalden çok fazla gelişmiştir. kendisine koku yapmak için diğer bedenlerin kokularını damıtıp saklamaya çalışır ve sonunda kendisine bir koku yapar. bu kokuyu yapmak için kadınları öldürür ama niyeti öldürmek değildir, yalnızca kokularını almaktır ama ölüm olmaksızın kimse kokusunun alınmasına izin vermediği için kendisi de kokusuz biri olrak çok tedirgin edici olduğu için belki de öldürmesi kaçınılmazdır.

jitterbug perfume

Kokuyla direk ilgilenen bir başka roman da hepimizin bildiği tom robbins‘in , jitterbug perfume üdür. adı türkçeye de oldukça güzel çevrilmiştir: parfümün dansı. kudra ve alobar çifti bir parfümün eksik kokusunu ararlar yüzlerce sayfa boyunca, bu arada ölümsüzleşirler. keçi tanrı pan‘la başladıkları yolculukları günümüzde sona erer. kokuyla birlikte romanda tartışılan ana mevzu ölümsüzlüktür. clarice sterling-hannibal lecter ikilisinden farklı olarak rakip değil uyumlu bir çifttirler. birbirlerini yok etmeye, avlamaya, hapse atmaya çalışmazlar.kokunun sözü nerede geçerse orada ölümün sözü de geçer. Koku zaptedilemez, tutulamaz, alıkonamaz, uçup gider, insanların ölüp gitmesi gibi zamanın geçivermesi gibi. kokuyu bir yere hapsetmek, bir şişeye koymak bu nedenle ölümsüzlüğü aramaktır.moby dick’in sperminin kokusu insanlar için bir afrodizyaktır, hiçbir fallus imge moby dick’in penisinden daha büyük değildir, hani bütün beden olarak shaq oneal penis olsa yine de moby dick’in penisi daha büyük. moby dick kokusuyla kokulanarak kendimizden büyük penisimiz varmış gibi hatta bütün beden olarak penismişiz gibi yapabiliriz.kadın kokusu denince akla ilk gelen ise al pacino’nun canlandırdığı gerçek bir hayvan olan frank slade’dir. o da ancak al pacinonun ruh verebileceği kör bir koku ustasıdır.bedende kalan koku izleri özellikle seksle ilgilidir. burada anlatıldığı gibi. yakınınızdaki birlikte olduğunuz kişi başkalarının da birlikte olmak istediği biri ise o kokuya yönelenler size bilinçsizce yaklaşacaklardır. eğer siz de bu işe kafa yormak yerine tadını çıkarmakla yetinenlerdenseniz ne olup bittiğinden hiç haberiniz olmadan geçirip giderseniz bu dünyadan kendinizi. varolmanın dayanılmaz hafifliğinde seks kokusu anlatılır, cerrah tomas bir çok kadınla birlikte olur bu arada da tereza ile birlikte yaşamaktadır. ilişkilerinden sonra sürekli duş alır üstünde koku kalmaması için. ama yine de kendisini ele verir çünkü duş alırken saçlarını yıkamayı unutmuştur her defasında. üstelik de en keskin koku saçlarında kalmıştır. saçlar kokuyu bedenin diğer yerlerinden daha da çok tutar. dayanılmaz hafiflik başımızdaki kokudur.benim dikkatimi çeken çeşitli kokular örneğin anal seks yapanlarda kadın erkek fark etmez bana itici gelen bir koku oluyor. sürekli yapanlarda bu koku keskinleşmekle birlikte seyrek yapanlarda bile işlemden sonra 2-3 gün kadar koku kalabiyor. benzer şekilde oral seksin de kokusu insanın ağzında kalıyor. özellikle sizin de kokusunu tanıdığınız biriyse direk koku sizi ele verir. sarımsaklı cacık yemek bu kokunun geçmesini çabuklaştırıyor.çokça yeşillik yiyenlerin beden kokusu çok daha zariftir bence. özellikle nane, roka ve maydanoz uzun süre sürekli yendiğinde çok güzelleştirir. maydanoz çokça östrojen içerdiği için erkekler çok yememeli. yosunların yenebilenleri de beden kokusunu güzelleştirir ama doğal besinimiz olmadığı için aşırıya gitmemek tercih edilmelidir yosun yerken.bedenle ilgilenen her insan kokuyla da ilgilenir. bedenin kokusu başlı başına bir ilgi alanıdır, en azından kendim için öyle olduğunu söyleyebilirim. yediğimiz, içtiğimiz her şeyin dokunduğumuz her insanın kokusu üzerimizde kalır. biz bizde kalanın anılar olduğunu sanırız ama bizde kalan düşünce ya da hayal değil kokudur. kokusu üzerimizden gidenin varlıkları da zihinlerimizden gider.koku yaşamlarımız kadar uçucu ve bize ait değildir, biz olsak da olmasak da onun kendi ince varlığı devam edecektir. bu yanıyla yaşamın kendisi belki en ince kokudur. bu yüzden hem üremek hem ölmek kokuya yan yanadır.