Bir sabah herşey değişmiş olacak. Yine aynı yönden vuracak güneş, odanın aynı yerine… Ve yine saniyeden de kısa bir zaman diliminde, nedensiz bir mutluluk saracak içini. Ama bu kez, önceki sabahlardaki gibi hemen terketmeyecek bu sıcacık duygu onu. Sanki nedenini bulmuş gibi ve onu anlamsızlıktan kurtaran bu nedenle gittikçe güçlenerek sürecek gün boyu.Herşey aynı olmayı sürdürecek yine görünürde. Odasının kapısını açtığında, aynı hayat karşılayacak onu. Çocukların seslerini duyacak yine yan odadan. Kocasının ayak seslerini… Sesler onu çağıracak yine önceki günlerdeki gibi. ‘Hadi, kalk artık!’ diyecekler. ‘Biz çoktan kalktık. Gel de, hepbirlikte güne başlayalım.’Bu çağrıda, kendisinin onların yaşamındaki yerini görecek. Salonda duran, ailece yer aldıkları resimdeki yeriyle aynı olduğunu farkedecek yine o yerin. Bilecek ki, o resimde nasıl ki kendisi olmazsa resim bir aile resmi olmaktan çıkar; şimdi de bu odadan çıkıp onların yanına gitmezse, aynı derecede eksik kalacak bu evdeki herşey.Güneş vurmaya devam ederken, o güneşin ulaştığı tüm o uçsuz bucaksız alanda, kendisinin dışındaki milyonlarca insanın kalp atışlarını hissedecek… Ve bir kez daha duyacak dışarının çağrısını. ‘Bugün içimden hiçbirşey yapmak gelmiyor. Kapıyı çarpıp çıkmak ve ardıma bakmadan yürümek istiyorum sadece.’ demek isteyecek belki de yine… Bunu diyebilecek kadar özgür hissedebilmek…Ama diğer sabahlardakiyle aynı olan bunca şey arasında, çok farklı birşey de gerçekleşecek o sabah. Güneş, odanın her sabah vurduğu o yerine vurmayacak sadece. Aynı cömertliği bu kez kendisine de göstererek tam üstüne yönelecek… Ve odadaki herşeyden daha fazla aydınlatacak onu. Ta içinin derinliklerine dek…Ve orada, içinde biryerlerde görecek ki; dışarıda bazı insanlar var… Ve güneş o insanları öyle aydınlatacak ki; ta içlerine kadar görebilecek onları. İçlerindeki tüm duyguları hissedebilecek. Üşüyecek, aşağılanacak, açlık çekecek. Tıpkı onlar gibi… Çocuklarını bile düşünemeyecek. Kendi canının derdine düşmüş insanlar için bir lüks olduğunu farkedecek bir başkasını düşünmenin. O başkası çocuğu olsa bile… Lükse kaçan diğer şeyleri de ayırdedebilecek onlar gibi. ‘Ne ailesi! Ne mutluluğu! Ne can sıkıntısı!’ diyecek. ‘Karnım aç benim. Buna çare bulmaktan öte bir mutluluk olabilir mi?!’Sonra yine yan odadan sesini duyacak çocukların. Çığlıkçığlığa bağrışıp, dikkatini kendilerine yöneltme gayretlerini farkedecek. Ama bu sefer iç çekmeden; tam tersine yepyeni birşeyle karşıkarşıya gelecekmişçesine heyecanla açacak odasının kapısını. Güneşin her sabah kendisine fısıldadığı nedeni unutmadığı için, hala mutluluk duyarak… Artık kendisine çok farklı bir yerden bakacak çünkü. O sabah güneşin en çok üzerine vurduğu, pırıl pırıl aydınlattığı o yerden…