Bir zamanlar yörüngesinde olduğum bir gezegenim vardı benim, usanmadan, bıkmadan dönerdim onun etrafında ay gibi.S.G.E.Bütün kalelerimin anahtarlarına sahip güçlü, gözüpek ve güzel bir zehirli sarmaşık. Bağımlıydım ona; esrara, sigaraya, içkiye olmadığım için belki de ona bağlanmayı seçmiştim ya da belki de o sarmıştı beni, bedenimi bütün gücüyle, heryerimde küçücük ellerinin izi vardı. Beni kendisine o bağlamıştı böylelikle; seçme şansım olmamıştı; nerede, ne zaman, nasıl karşılaştığımız anlamsız kalmış; aradaki o “bağ” tüm anlamı kendinde toplamıştı.Bu his güzel miydi, değil miydi?Hep kararsız kaldım, hep sorup durdum kendime. Aklımı kurcalar dururdu bu durum ama bildiğim bir şey vardı: acı verirdi; her müptelanın aldığı zevkin ardından hissettiği suçluluk duygusu ya da karnındaki keskin ağrı gibi. Her sarılışı bana ya da her nefesi yanağımda biraz daha umut yüklerdi kalbime, sarhoş olurdum onun varlığıyla, daha serbest yüzerdim bana lutfettiği denizinde. Çok uzun sürmezdi ama bu his, yine ben ben olurdum kısa bir zaman sonra, yine ağrılar, yine beynime hucüm eden mızrap düşünceler, sivri uçlarını batırırlardı. Kurtulmalıydım ama. Böyle yaşamamalıydım. Boğuluyordum artık. Birine bu kadar bağlanmak güzel değildi, birini bu kadar sevip bir o kadar da nefret etmek iyi hissettirmiyordu, büyük bir suçluluk, kocaman bir belirsizlik ya da samimiyetsizlik.Olamazdım. Ben bunu kimseye yapamazdım, köprüleri yıkmak için inşa edemezdim,yeni yeni kaleler keşfedip sığınamazdım onlara, harap olsa da sarayım, terkedemezdim, yapamazdım. Sonuçta bu ben, kendim, bedenim, yüreğim. Hepsini bırakıp yeniden başlayamazdım. Onun varlığına katıp varlığımı, onda eriyip, onda kaybolup yok olamazdım.Seçmeliydim ya kendimi ya onu.Beynimin en üşüdüğüm yerinde saatlerce kaldım ve karar verdim: Bu işi bitirmeliydim, elindeki tüm anahtarları alıp bomboş kalelerimin surlarına bayrağımı tekrar dikmeliydim.Hiç kolay değildi bu.En azından olmayacağını sonradan anladım …