Gün doğarken yavaş adımlarla hala yürümeye devam ediyordu. Uyumayı hiç düşünmemişti. Nasıl olsa zamanı gelince bir yerlerde yığılır kalırdı. Bitmeyen bir enerji vardı sanki içinde. Bu binalar, evler, içindeki enerjiye uygun değildi. Bedeninin kendisi kocaman bir saraydı zaten. Kapalı bir mekana girdiği anda bu sarayın üstünün karanlık bir kubbeyle örtüldüğünü hissederdi. O yüzden bu berduşluk, bu sefillik değildi onu öldüren. Sadece kimliksizlikti. Geçmişi yoktu. Kim olduğunu bilmiyordu. Uyanışlarındaki tuhaflık, kafasının içindeki uğultu… Hepsi birer soru işaretiydi. Kim olduğunu bulması gerekiyordu. İçinde güçlü bir istek vardı bunun için ama nereden başlayacağını bilemiyordu. Ya diğerleri? Onlar biliyorlar mıydı kim olduklarını?Yürüyüşü sahilde son buldu ve bir banka oturdu. Yavaş yavaş ısıtmaya başlayan güneşin, üstündeki ıslaklığı buharlaştırdığını hissetti. Sahil görüntüsü ve bu güneş bir yerden tanıdıktı sanki. Uzun zamandır ilk defa bu kadar tanıdık bir an yaşıyordu. Deja vu gibiydi. Bunun mutlaka bir açıklaması olmalıydı. Kayıp bir hafızayı geri getirmenin anahtarı bu referans noktaları olabilirdi. Tabi kaybolmuş bir hafızası varsa.Uzun süre denize baktı. Sonra hatanın kendisinde değil bu şehirde olduğunu hissetti. Şehirden uzaklaşmalıydı. Doğaya gitmesi lazımdı ve denizi kaybetmemeliydi. Deniz onun anahtarıydı. Başka eksik şeyler de vardı ama artık anlamıştı ki şehirden uzaklaştıkça eksik parçaları bulup kimliğine kavuşacaktı. Bu kararı verdiği an oturduğu yerden hızlıca fırlayarak koşar adımlarla yürümeye başladı. Caddeleri sokakları delicesine yürüyerek geçiyordu. Sahil boyunca saatlerce yürüdü ama şehir büyüktü. Onbinlerce ev, binlerce cadde ve sokak. Birden irkildi ve olduğu yerde durdu. Bu düşünce şekli de çok tanıdık gelmişti. Uzun mesafeleri aşma konusundaki azmi ve çözüm arayışları onu gene tanıdık sulara taşımıştı.Hava kararmasına yakın şehri geride bıraktı. Etraftaki tek tük evler, doğa ile başbaşaydı. Yeniden deniz kıyısına doğruldu. Artık karşısında büyük bir kumsal vardı. Kumların üstüne attı kendini. Dalga sesleri ve kumun yumuşaklığı ile adeta kendinden geçmişti. Bir yandan güneş batıyordu. İşte bu sefer yabancı değildi. Evinde gibiydi. Evi burası olmalıydı. Her şey çok güzeldi.Bir süre günbatışının tadını çıkardı. Yavaş yavaş havanın kararmasını izledi. Şehirdekinden farklı tuhaf bir karanlığın derinlemesine yayıldığını hissetti. Sonra tekrar düşünmeye başladı. Peki şimdi ne olacaktı? Onca yol tepmişti buraya gelmek için. Nankörlük etmekten çekindi bir an. Burası çok güzeldi ve kendisine çok yakın hissetmişti ama hepsi bu kadar mıydı? Kim olduğunu nasıl anlayacaktı? İpuçlarının kıtlığını farketmesi ile içine dolmaya başlayan umutsuzluk aynı ana denk gelmişti. Kim olduğunu sorgulamaya bile korkmaya başlamıştı. Ben neyim diye havaya doğru haykıracak oldu ki aniden donup kaldı…
yorumlar
Hani istediğin tek şey buydu? Deniz ve sessizlikti istediğin şey? Sanki denizi gördüğün zaman herşeyi unutacaktın, bütün dertlerin bitecekti hani? Olmadı di mi, aradığını bulamadın yine. Saçma sapan bir yerdesin yine. Ne istediğini sen bile bilmiyorsun. Sadece bişeyler olsun istiyorsun, ama herhangi birşey. Rakı-roka-balık belki de. Bira-mideye tava ya da. Bi sigara sahilde ya da. O yanıp sönen ışıklara bakarak içtiğin bi sigara. Tek bi sigara. Bütün hayatını değiştirebilir mi ki? Evet, değiştirebilir. İnandığın bütün gerizekalı kalıpları değiştirebilirdi. Ama, yerse.. Olmadı, hiç bir şey istediğin gibi olmadı. Anladın ki ,hayat hiç bir zaman senin istediğin şekilde ilerlemiyor. Tam aksine, kafasına göre devam ediyor.Pes mi? Ettim. Pes. Gelme artık üstüme. Daraldım.Garip şeyler yazıosun sen ey yazar. Bazen çok saçma, bazen çok ilginç. Hayırlısı bakam. Görüciiz.
Güzeldi bu 🙂 Ahkamına ahkam kesmek gibi olacak ama hakkaten içeriği yüklü ahkam diye ben buna derim. Bir şeyler yazıp yollayan ben için en büyük ödül böyle makale gibi yorum almak olsa gerek. Teşekkür ettim Belesh.Bu arada ufak bir not: O – 3 ile hikaye son bulacak.
Enee, yaratılış destanı gibi olmuş hakkat. Tüh.
Merhaba,Güzel, okunabilitesi de iyi. Bir resim ile daha da çekici hâle getirmenizi tavsiye ederim, daha sonrakileri. Bu gerekmiyor, ama nette gerekiyor maalesef. İnsanların uzun yazıları okumaya tahammülü pek yok. İlgilerini çekmek gerekiyor.Ayrıca muhtelif edebiyat dergilerine de gönderin, derim. Mizah dergisi de olabilir. Bazen gülmekle değil, anlatımla da insan keyiflenebilir. Esas olan keyiflenmektir, bu işte(yazı) de bu var. Mizah dergilerinde bu yönde eğilim var.Şuna bittim;
Kolay gelsin…
Resim konusunda çok düşündüm, sonuçta buradaki aslolan eylem okumak, resim çok da gerekli değil dedim ama haklısınız sanırım dikkat çekmek ve hikayenin akıllardaki görsel bir imajla ilişkisini kurmak için bu gerekiyor. Biraz özgünlük takıntım var o yüzden sırf yazılarıma koymak için fotoğraf çekmeye başlayabilirim :)Yazımdan keyif almanıza çok sevindim. Değerli tavsiyelerinizi dikkate alacağım. Desteğiniz için teşekkürler.