Bugün çok neşeliyim. O kadar mutlu ve sevinçliyim ki; sitede ergenlikten kurtulamamış, ama bunalımlarından kurtulmaya çalışan ufak tefekle, ergenliğe, bunalıma dahi giremeyecek kadar kapasitesiz bir beyin ve hormon varlığıyla adım atmış olan ve ergenlikten çıkalı yıllar geçmesine rağmen hala bunalıma girmeye uğraşan az gelişmiş takımı dahi sinirlerimi bozamıyor.Türkiye’nin entel züppelerinin gerçekten beş paralık birer halt olduklarını düşünen hayran karakterli potansiyeller, büyüdüklerinde onlar gibi olabilmek için, adlarının arkadaş çevrelerinde bile yeni duyulmaya başlandığı ne kadar yazar-şair adayı varsa, yazdığı saçmalıkları vizyona çıkmadan okumak için yarıştıklarında ve bu çabalarını her fırsatta açık etttiklerinde, midemde hissetmeye alıştığım o yukarı yönlü hareket dahi oluşmuyor.Hayatta kendi kapasitelerine göre hedefledikleri “büyük adam”ın pozisyonuna asla gelemeyeceklerini farkeden, yaşını başını biraz daha toparlamış bazılarının “hey, bana saygı duyun, her ne kadar ben de saygı duyulacak bir yaratık olmadığımı hissediyorsam da, benzemeye çalıştığım denyo çok saygı duyulacak biridir” şeklinde bağırmaları hiç mi hiç tırmalamıyor beynimin tiksinme merkezine çıkan sinir uçlarını.Yaratıcılıktan yoksun kapasitelerini yalnızca zorlamış olduklarından dolayı ortaya çıkan garabeti, kendilerine verdiği ızdırapla doğru orantıladıkları için bir halta benzetenlerin, bu yıpratıcı çabanın ardından etrafa şöyle bir bakıp, onun bunun çıkarttıklarını beğenmez edalarda ama okuduklarını kesinlikle anlamaz durumlarda debelenirken kaçırdıkları o kahverengi sesler dahi iştahımı kesemiyor.Bombok bir ortamda yetişip, yine de oranın alt tabakası olduğunu farketmiş olmanın isyan ettirici dürtmelerini, bunları hiç anlayamayacak kadar pamuk helvası gördükleri dış dünyaya ite kaka anlatmaya çalışan, hiçliğin o garip ve aykırı kapsamı olmanın acısını çeken zavallılar da keyfimi kaçıramıyor.Büyüdüklerinde Doğan görünümlü Şahinlerinin benzin deposuna işeyen bebek ve arka camına Oğul Can çıkartması yapıştıracak olan burjuva özlemli prolemagandaların, görünüp minibüs edebiyatından seçmeler döktürmeleri ve sonra sonsuza kadar kaybolmaları, nereye kayboldukları ve hayatımın hangi olmamaları gereken noktasında karşıma çıkıverecekleri konusunda beni hiç endişelendirmiyor.Bu “aşağılık toplumun” “değersiz yargılarından” arınmış bazı koca kafaların onu, bunu beğenmemeleri, söylenen her sözü sanki bininci defa duyuyormuş gibi surat ekşitmeleri, ekşimiş suratlarını görmüş gibi olmamız için vırt zırt olmadık yazıların altına ukala ve saçma sapan değer yargılarının ışıl ışıl aydınlattığı armut çürüğü fikirlerini dökü döküvermeleri bugün sağ ayağımın tekmeleme güdüsünü alevlendirmiyor.Horoz hormonlu denyolar “kafana doğru bir tuğla gelmekte” diye uyarıldığında ve “kafama doğru geldiği için tuğlayı uyarmaya ne hakkın var” şeklinde tepki verdiğinde, tuğlanın kafasına çarpınca çıkacak olan çan sesini hayal etmek bile bugün basit bir zevk gibi geliyor.Hatta, sırf orijinal olmak adına salakça fikirler üretmek için nazik bir taraflarını yırtan, sonra da herkesi fikir üretirken aynı salak ürünler için uğraşıyorlar ve nazik tarafları yırtılıyor zanneden kabızlar ile, copy-paste ajanlarından tırsarak kitaplardan ve föylerden arakladıkları cümlelerin internette bulunmadığından emin olmak için google’dan en iyi kullanıcı ödülü alan ya da yürüttüğü her cümlenin arasına ek tedbir olarak kelime ve deyim ilave eden ıkıntı ehlinden bile iğrenesim gelmiyor bugün.Hatta hatta, bütün bunlara ilaveten, söyleyecek sözünden çok, bağırsaklarını zorlayan ishali rahatlatma ihtiyacı olan ve buralara ve her yere rahatlayan çuvalların varlığını koklamak bile rahatsız edici gelmiyor.Sayfalar arasında dolaşırken üstüne bastığınız ve basınca mutlaka koku yayan o küçük siyah-koyukahve ve kaygan nesneler nedense hep oralarda olmaları gerekirmiş gibi görünüyor.Bugün böyle mutlulukla dolu, hafif ahalisine aykırı, günlüğe yakışmayan duygularla dolup taşıyorum. “Burası günlük, bunları bilmem nereye yazsana kardeşim” diyecek olanların var olduğu gerçeği bile nedense saçlarımı dikleştirmiyor. Ööyle bir rahatlık, ööyle bir huzur, ööyle bir neşe…