1972 yılında İstanbul’da doğan Nermin Er, 1995 Mimar Sinan Üniversitesi Heykel bölümü mezunudur.

Nermin Er, malzeme olarak kağıtları kullanır ve aynı zamanda ışıktan da yararlanır, kurgulamış olduğu hikayelerini kağıtları keserek anlatır. Değişik boyutta ve kalınlıktaki kağıtları keser, eksiltir ve yapıştırır. Her bir hikâyeye bakarken içinde kaybolursunuz.

İşine, sanatına heykel ile başlayan Er, ilk başlarda malzeme olarak metali kullansa da sonrasında malzeme olarak kağıdı tercih eder ve kağıttan 3 boyutlu, ışıklı gölgeli heykeller yapmaya böyle başlar. Aslında kâğıt hayatının her döneminde vardır. Sadece artık onu daha yakınına almıştır, malzeme olarak kullanmaya başlamıştır.Kendisinden bahsettirir çalışmalarıyla gazetelerde ama internete bakınca çok bir şey bulamazsınız, bulduklarınız dişinizin kavuğunu doldurmaz…İşte tam böyle düşündüğümde Bant dergisinin geçen sayısında kendisiyle yapılmış röportaja denk geldim. Gönül ister ki adından daha çok bahsettirsin, duymamış biri kalmasın….

İlk çalışmalarında ışığı gölgeleri çok kullanmaz aslında, daha çok kağıttan heykeller yapar her birinin ayrı ayrı hikayesi olan. Sonra ince kağıtlar kullanmaya başlar, anlattığı hikayeleri ışıkla birleştirmek ise sonradan gelir aklına. Masasında duran çalışmaya camdan ışık vurur, keskin güneş ışığı keskin gölgeler oluşturur. Keskin gölgeleri sevmez Er, sonrasında homojen gölgeler oluşturmak için ışık kaynaklarından yararlanmaya başlar, keskin gölgeler yerine homojen gölgeler elde eder ve gölgelerle tamamlar anlattığı öyküleri..

Nermin Er, aslında sadece kağıtları kurgulamaz, aynı zamanda animasyon karakterleri de çıkarır ortaya ki çoğumuzun sevdiği karakterler de onun hayal gücünün ürünüdür. Her ne kadar Turkcell Tavuğu’nu pek antipatik bulsam da, Okan Bayülgen’in seslendirmiş olduğu beyin, kemik ve bağırsak karakterleri de Nermin Er’in ve ekibinin eseridir.İlk olarak 2000 yılında Mentalklinik’ de “Oyun” adlı sergiye, yine aynı yıl Bordeux’da bir grup sergisine katılır.1 Ekim 2004’de ise ilk kişisel sergisini, Galeri Nev’de açar. 2003 yılında ise eserleri, İsrail’de düzenlenen “Walking İstanbul, Notes from Quarantine” adlı sergide sergilendi.

Peki malzeme kağıt olunca, o çalışmanın ömrü ne olur, nasıl korursun onları bozulmasınlar diye? Nermin Er, maddeye bağımsız olmayı vurgularcasına aslında bunun pek umurunda olmadığını söylüyor. Öte yandan çalışmalarının bir kısmını olduğu gibi muhafaza edebilmeyi başarmış zaten. Yine de yaptıklarının fotoğrafını çekmeyi ya da sergilerken onları cam fanuslara koymayı ihmal etmiyor. Aşağıda hırsız var sergisinde sergilemiş olduğu pasta şeklinde kentin görünümü var, sanki şehre şehrin dışından bakan biri gibi, şehrin nimetlerinin ona kocaman bir pasta olarak görünmesi gibi…

Çalışmaları sanki şehirle ormanın buluştuğu yerde başlıyor, hem kenti hem doğayı anlatıyor hikayelerinde. Kentten ormana, ormandan kente safiyane ama dikkatli bakışlar gibi… Sinekler, böcekler hikayelerinde hep rol alıyor. Nedenine gelince; çocukken de usta bir gözlemci olan sanatçımız büyüteçle incelermiş böcekleri, onlar hakkında kendi gözlemlerini not alırmış.

Nermin Er, hala Anima adlı animasyon şirketinde çalışmakta ve hayatımıza yeni yeni animasyon karakterleri sokma peşinde. Animasyon karakterlerinin yanı sıra kâğıtlarla kurduğu dünyaya dair kurduğu hikâyelerin devamını da merakla beklemekteyiz.