İnsan bir muamma. Her anı farklı bir bilmeceyle düğümlenmiş koca bir dünya. Çoğu zaman herkesten güçlü, korkusuz, vakarlı. Ama çoğu zaman ise elektron mikroskobuyla görülebilen bir mikroba mağlup. Ancak her insan tek. İşte bu nokta onu bütün kainattan farklı kılan özellik.Benden bir tane daha önce dünyaya gelmedi. Benden sonrada gelmeyecek. Bu dünyaya ise yaşmak için geldim. Yaşamak ne demek acaba? Ya ölmek? İnsan ne zaman ölür ? Öldüğü zaman mı? Yoksa unutulduğu zaman mı?İşte burada tüm ipler kopuyor. Oyun bozuluyor. Ben unutulmamak için yaşıyorum. Unutulmamak için yaşamalıyım. Peki nasıl? Bence ( aslında bence diye bir şey yok, herkesin kendine göre bir bencesi var ama yine de olsun) kendisi olursa unutulmaz.Ne kadar kendimiziz? Ne kadar başarmak istediğimiz hayallere yakınız. Yoksa onların tutsağımı. Zaten yapmak istediklerimizin tutsağı, yaptıklarımızında efendisi değil miyiz? Nietszche de bunun için yazmamışmıdı ECCO HOMO yu ( kişi nasıl kendisi olur). Henüz doktorasını bile vermemişken, 1869 yılında İsviçre’nin Basel Üniversitesinin Klasik Filoloji Kürsüsüne olağanüstü Profesör olarak çağrıldığında ne kadar kendisiydi acaba.Kendimiz olmalıyız. Nasıl mı? İlk önce kendimizi düşünmeliyiz. Analiz etmeliyiz. Sonra bir hayallerimize bir knedimize bakmalıyız. Sonra içinde bulunduğumuz anı bir daha elde edemeyeceğimizi düşünmeliyiz. Ve sonra işe başlamalıyız