Bütün kadınlarımı aldattım,Ama hiç yalan söylemedim.


Büyük şair, usta, üstat, vesaire sanatçımız, sanatçı inceliğini, sanatın gücünü, bu eseriyle bizlere kanıtlıyor.İkinci mısradaki “ama”, birinci mısrada yaptığı davranışın tasvipedilemez birşey olduğunu -kendisinin de bunu kabul ettiğini- onaylıyor.Oysa ki bunu yapmasına gerek yoktu.

Bütün kadınlarımı aldattım,Ve bundan çok da haz aldım.


diyerek, davranışının doğruluğunu iddia edebilirdi.Cinsel özgürlük, özgür yaşam kavramlarının ardına sığınarak,yaptığını haklı göstermeye de çalışabilirdi.Zaten kendisine karşı çıkan da olmazdı.Tanrı’nın varlığını reddedenler, sanatçılara da tanrısal bir nitelikyakıştırmayı severler zaten.Bundan dolayıdır ki, kutsiyet atfedilecek derecede sevilen birininfikir-sanat eserini, doğru-yanlış diye sorgulamaya ihtiyaç duymazlar.Nazım Hikmet böyle demiş, Nazım Hikmet iyi adam, o zaman Nazım Hikmet’in dediği doğrudur.Pir Sultan böyle demiş, Pir Sultan iyi adam, o zaman Pir Sultan’ın dediği doğrudur.Özal böyle demiş, Özal iyi adam, o zaman Özal’ın dediği doğrudur.________________________________________________Kadın aldatma olayını, bizim halkımız “zamparalık” şeklinde bir kavramla açıklamış; kadınını aldatanlara da “zampara” demiştir.Donatella Piatti’nin, memleketim erkeğiyle ilgili çok ilginç bir tespiti vardır. “Türk erkeği, ailesinin yanındayken iyi. Fakat dışarı çıkınca değişiyor.”Bu gerçekten şaşırtıcı, yerinde bir tespit.Zira farklı kesimlerden, farklı insanların davranışlarını ben de inceledim.Yüzde doksanı müslüman olan ülkemizde, kadın aldatma olayı da oldukça yoğun.Hatta bu “zamparalık”, sigara içme, bira içme kadar sıradan bir olay olarak görülüyor.Memleketim erkekleri, zamparalık maceralarını oltayla balık tutma veya ördek avı kadar doğal bir olay olarak anlatmaktan çekinmez.Hatta bunu yapanlar, yapmayanları “yarım erkek”, “eksik erkek” diye küçümser.Bu konuda en rahat olanlar, toplumun öncüsü, topluma örnek olan “sanatçı” camiasından olanlardır.Onlar sanatçı oldukları için, onlar için zamparalık diye bir kavram olmaz.Onlar bunu “düzeyli ilişki”,”yasak aşk”, gibi daha kibar deyimlerle ifade ederler.Bu insanlar için sevgili değiştirmek, gömlek değiştirmekten farksız olduğu için, “zamparalık” ceza gerektiren bir suç değildir.İncinen kadın, çoğunlukla hoş bir sürprizle (cip yada pahalı bir mücevher) “düzeyli ilişki” yaşadığı yarini affeder, iş tatlıya bağlanır.Vatandaş Tacettin’in işi bu kadar kolay değildir.Her ne kadar zamparalık sıradan bir olay olsa da, toplum çağdaşlaşarak “özgürlük”,”cinsel özgürlük” kavramlarını benimsese de;zamparalık, hala yakalanıldığında ceza gerektiren bir olaydır.Bunun için memleketim erkeği, “işi kitabına uydurma”, “tereyağından kıl çekme”, “karda yürüyüp izini belli etmeme” sektörlerinde üstün kabiliyet ve performans sahibidir.Kadın hakları savunucularının bu konuda faaliyet göstermemesi oldukça şaşırtıcıdır.Her fırsatta “erkekegemen” sistemden şikayet eden bu örgütler, Türk erkeğinin beynindeki “zamparalık” hastalığıyla mücadele etmelidirler.Kadınların mağdur olduğu birçok olayda, erkeğin kadınını “çantada keklik”, “vazgeçilebilir”, ve hatta “yenilenebilir” olarak görmesi problemi yatar.Burada yapılması gereken, erkeğin kadınına karşı sorumluluklarının “zihnine kazınması”dır.Nasıl, kadın başka bir erkekle ilişkiye girse, büyük suçlu oluyorsa; erkek de zamparalık yaptığında cezalandırılmalıdır.
Yoksa, erkek milletindeki kendine aşırı güven dolayısıyla, “erkekegemen” şikayetinin arkası kesilmeyecektir.”Zamparalığın masumiyeti” zihniyeti aşılmadıkça, sığınma evleri,medeni yasa, mal paylaşımı, vs ne yaparsanız yapın kadınların mağduriyetinin önüne geçilemez.________________________________________________Nazım Hikmet, fanları tarafından “dünyanın en büyük şairi” ünvanını alacak kadar büyük bir sanatçı olduğu için, cinsel yaşamını, kadınlarını aldatmasını polemik konusuyapmayı düşünmüyoruz.Sadece eserlerinden etkilenmek suretiyle, zihnimizde canlanantahayyülleri yazıya dökerek, toplumsal olaylara farklı bir açıdan yaklaşmaya çalışıyoruz._______________________________________________________________İkinci dize, sanatçı inceliğinin, sanatın gücünün adeta bir portresini çiziyor bize.Sanatçı, “ama hiç yalan söylemedim” diyerek hem dürüstlüğünü ispatlıyor, hem de zamparalığı pardon kadınlarını aldatmasını mazur gösteriyor.Bir Hitler çıkıp,”Evet, yahudileri yaktım, Ama hiç yalan söylemedim” diyememiştir mesela.Ya da darbeci bir paşa da”Evet darbe yaptım, Ama hiç yalan söylemedim”diyememiştir netekim.Ya da cellat”Evet çok adam kestim, Ama hiç yalan söylemedim” diyememiştir…Çünkü bu sanattır, herkes sanat yapamaz.Atatürk’ün dediği gibi:”Herkes komutan olabilir, herkes cumhurbaşkanı olabilir,ama herkes sanatçı olamaz!”_______________________________________________________________İkinci dizedeki “Hiç yalan söylemedim.” kısmı oldukça büyük bir öneme sahiptir.Doğru sözlü olmak, gerçekten çok önemli.Delikanlılık raconunu bilenler, bu önemi en iyi kavrayanlardır.Kurtlar Vadisi’nde de böyle bir diyaloğa rastlamamak, bizi derinden yaralamıştır.”Evet, uyuşturucu parası yedim, ama hiç yalan söylemedim.”Bu üzüntümüzü, Polat Alemdar’ın mahkemedeki savunması, bize bir parça teselli vermiştir.”Evet, yaptım, ama her şeyi devletim, milletim için yaptım!”Gözlerimizden akan yaşlar sel olmasa da, bu delikanlılık örneği bizleri gururlandırmıştır._______________________________________________________________Yazık ki Nazım Hikmet’in kadınlarını yadırgamak mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi.Kadınların eşitliği ilkesini yeterince benimsemedikleri için.Nasıl “Usta” kadınlarını aldatmış, ve dürüstçe söylemişse;kadınlarının da, eşitlik ilkesine dayanarak kendisini aldatmasını beklerdik.Ve sonra da;

Bütün erkeklerimi aldattım,Ama hiç yalan söylemedim.

diyebilmeliydiler.O zamanlarda “cinsel özgürlük-cinselliğin özgürce yaşanması” kavramları tam oturmadığı için kendilerini mazur görüyoruz.Neyse ki batılılaşma, çağdaşlaşma, ilerleme zamanla azandığımız önemli değerler olmuştur.Şüphesiz ki bunda, Nazım Hikmet gibi büyük sanatçıların, aydınların büyük payı büyüktür.Kendilerine şükranlarımızı sunuyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyoruz.