Tarih 18. yüzyılı gösterdiği dönem Fransa İhtilal döneminde bir kadının adıyla çalkalanmaktadır, bu kadın Napolyon’un kendine rakip olarak gördüğü kurallara uymaz, giyinmekten, zerafetten bihaber, aklından geçeni hemen karşısındakinin yüzüne söyleyen patavatsız bir hanımefendidir.Bu hanım küçüklüğünde dahi yaşıtları gibi oyunlar oynamamış sürekli büyüklerin sohbetlerine iştirak etmiş anormal bir çocuktur, büyüyünce de normal gibi görünmemektedir.(gerçek adı:Anne-Louise-Germaine Necker)Tüm bu eksik özelliklerine rağmen sürekli ilgi odağı olan bu kadın ikna kabiliyeti, konuşma yeteneği sayesinde döneme damgasını vurmuştur, küstahtır. Öyle ki kendisine sustugu taktirde rahatça Paris’te yaşabileceginin garantisini veren Napolyon’ şu cevabı verir: “Mesele sizin ne istediğiniz değil, benim ne düşündüğümdür.” Ve Napolyon’un kulağına gidebilecegine aldırmadan ona fikir korkağı der.Kulagına bu densiz kadının hem politika yaptığı hemde kendisi hakkında ileri geri konuştugu gelen Bonaparte onu parçalamak,ezmek şeklinde tehdit eder ancak kadın laftan anlamamaktadır, tek çare sürgündür.Madame de Staeliçin onun asla bir daha Paris’e dönemeyecegini belirten Napolyon ,mayıs 1802 de onu sürgün eder. En sevdiği,yaşamaktan haz aldığı,dostlarının oldugu Paris’ten sürülmek Stael için çok zordur ,üç çocuguyla birlikte İsviçre’de yaşayan eşini de aynı dönem kaybedince üzüntüsü ikiye katlanır. Ayrı yaşamış oldugu, arada başkalarıyla kaçamak yaptıgı ve onunda kaçamak yapmasına göz yumdugu eşi ölünce İsviçre’ye babasının yanına gider ve orada bir kitap yazar, kitabın konusu o döneme göre bomba gibidir: Evlilik dışı yaşanan aşkta kadının hakları.

Delphine isimli bu kitap Paris’te oldukça ses getirir, okurlardan biri olan Napolyon’u da çıldırtır.Onu normal bir kadın olmamakla suçlayan Napolyon, onun asla Paris’e gelmemesi için çaba gösterir.Babasının tavsiyesiyle iki evladı ve arkadaşı Benjamin Constant ile Almanya’nın yolunu tutan bu normal görülmeyen kadın Goethe ve Schiller gibi dönemin ünlü edebiyatçılarıyla tanışma arzusundadır.Oysa şairler de düşüncelidir, bu çirkin, küstah,ülkesinden kovulan kadından tedirginlerdir. Goethe Schiller’i bu kadını tanıması için gönderir. Sonrasında iki şair ile sürekli görüşür Stael, Schiller’i alçakgönüllü, Goethe ‘idonuk olarak tanımlar.Sürgünden iki yıl sonra babasını kaybeder Stael, Cenevre’ye döner ve orada sürekli ses getiren etkinlikler düzenler, bu yaptıklarını nefretle duyan Napolyon ise hala ona karşı yumuşamamıştır. Yazdığı kitabı emniyet yetkileri yoluyla müsveddeleriyle zorla el koydurarak, elleriyle şömineye atarak ta bu bitmeyen nefretini gösterir. Ancak kitabın başka bir müsveddesinin saklanmış oldugunu bilemez.Son çocugunu 45 yaşından sonra dünyaya getirir Stael, çocugun babası bir subaydır ve kendisinden yaşça küçüktür.1813 te Napolyon’un elinden gizlice müsveddesini kurtardığı kitabı Almanya Hakkında 3’ü yayınlar, bir sene sonra ise hayatındaki en büyük rakibi olan Napolyon’un tahttan inişiyle çok sevdiği Paris’e döner ve çok güzel karşılanır. 1817 de ölür. Edebiyatta romantizmin ilk temsilcilerindendir.Kimine göre ahlaksız, kimine göre kahramandır. Napolyon onun için kadın değil, uğursuz, felaket tellalı gibi kelimeler kullanırken dönemin içişleri bakanına göre Stael çağın en harika kadınıydı, Schiller içinde o erkeklerde bulunmayan akıl ve konuşma yetenegine sahipti, önyargılara olan savaşı bazılarının işine gelmemiştir,ıq sünün 180 oldugu söylenir kurduğu cümleler tarihe kazınmıştır. Erkek olmadığıma memnunum; yoksa bir kadınla evlenirdim.)