Kırmızı değirmen‘ anlamına gelen Moulin Rouge, Fransa‘nın en eski ve en ünlü gece kulübüdür. Tepesinde büyük kırmızı bir yel değirmeni olan kulüpte düzenlenen gecelik programlar dahilinde kadınların yaptığı özel dans gösterileriyle zengin müşterilerine seçkin bir eğlence sunmaktadır.

Australia“nın yönetmeni Baz Luhrmann imzalı 2001 yapımı görsellik harikası müzikal film “Moulin Rouge!” da, Paris‘te bulunan bu özel kulüpte baş dansçı olan genç Satine‘in duygusal bir şair olan Christian‘la olan aşkını anlatıyor.

La Traviata“, “La Bohème” ve “Orpheus In The Underworld” filmlerinden esinlenip de Luhrmann ve Craig Pearce‘in yazdığı senaryo, Nicole Kidman, Ewan McGregor ve Richard Roxburgh gibi başarılı oyuncularla birleşince ortaya 8 dalda Oscar adayı olan bir müzikal / drama filmi çıktı.

Moulin Rouge‘un gözde dansçısı olan Satine, gösterisini yapmak için sahneye çıktığında, yüzlerce göz üzerinde olur ve her erkek O’nunla birlikte olabilme şansına erişmek için çabalamaktadır.
Dük ile bir gece geçirecek olan Satine, o gece dansını yaparken baygınlık geçirir ve dansı yarıda kesilir. Aynı gece salonda bulunan Christian da, Satine‘e aşıktır ve tekrar sahneye çıkan Satine‘in yapacağı karışıklık sonucu fakir şair Christian, ‘Dük‘ zannedilir.

Kendini Satine‘in odasında bulan Christian, O’na aşkını anlatmak için bir fırsat yakalamıştır, fakat Satine O’nu ‘Dük‘ zannettiği için yatağa giderek geceyi başlatmak ister. Christian da yazdığı şiirleri okumaya zaman bulamaz.
Gerçeği söyleyen Christian, şiirlerini Satine‘e okumaya başlar. O an Satine, Christian‘a aşık olur.

Satine‘in aşkına sahip olan Christian, O’nun para karşılığı erkeklerle birlikte olmasını dert etmez. Christian‘a olan aşkını bastırmaya çalışan Satine de, zamanla layık olduğu şeylerin ve kendi değerinin farkına varır ve büyük aşk, sonunda yaşanmaya başlar.

Asıl sorun, çiftin karşısında duran Moulin Rouge patronları ve Dük olacaktır.

Luhrmann ve Kidman
Luhrmann ve Kidman